Olacağı buydu

Abdurrahman Dilipak

Haberi okumuş olmalısınız: Adana’da Güven Partisi’ne 46 defa kumar baskını yapan polis, bu yıl kurulan Milliyetçi İrade Yükseliş Partisi Adana İl Başkanlığı’na yaptığı baskında da, İl Başkanı Fevzi T. ile daha önce kumar baskını yapılan Güven Partisi yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 11 kişiyi gözaltına aldı.

Merkez Seyhan İlçesi Seyhan Caddesi’ndeki bir binada tombala oynatıldığı bilgisini alan Ahlak Bürosu ekipleri, operasyon için harekete geçti. Milliyetçi İrade Yükseliş Partisi İl Başkanlığı tabelasının asılı olduğu binayı takibe alan polis, baskın düzenledi. Yapılan operasyonda, kumar oynayan 103 kişi yakalandı. Yapılan aramada tombala topları, kartlar, projektör makinesi ile çok sayıda pul ele geçirildi. Partinin İl Başkanı Fevzi T. ile daha önce 46 defa kumar baskını yapılan Güven Partisi’nde kumar oynatan kişilerin de aralarında bulunduğu 11 kişi gözaltına alındı. Şüphelilerin Güven Partisi’ne sık sık kumar baskını yapılması sebebiyle,Milliyetçi İrade Yükseliş Partisi’ne katılıp, kumar faaliyetlerini burada yürüttüğü belirlendi. Kumar oynarken yakalanan 103 kişiye 189’ar lira para cezası kesilmiş..

Güven PartisiTuran Feyzioğlu’nun partisinin adı idi..

80’den fazla parti var. Sahi bu değirmenin suyu nereden geliyor?

Parti tabelası altında kumar oynatanı da var, terör örgütleri ile işbirliği yapanı da.. Beyaz kadın ticareti ya da uyuşturucu satanı var deseniz benim için sürpriz olmayacak..

Tarikat gibi gözüküp, parti gibi çalışanı da.. Ya da tersi de sözkonusu..

Parti talebası altında ihale pazarlığı yapanı da var..

Mesela il, ilçe genelinde belli oy oranını aşamayanlar partileşmiş sayılmamalı bana kalırsa.. Mesela parti başvurusu yapıldıktan sonra, parti geçici olarak kütüğe kaydedilmeli ve parti sıfatını, o bölgedeki seçmen sayısının %1’i kadar üye kaydettikten sonra kazanmalı.. Üyelerin aidat ödeyip ödemediklerine bakılmalı..  Parti unvanını aldıktan sonra üye sayısından daha az oy alanların parti sıfatları geri alınmalı mesela.. Aday sayısı kadar bile oy alamayan partiler var..

Memleket Jaguar Partisi gibi partiler gördü. Amblemi davulu delen jaguarşeklinde idi.. Büyük Anadolu Partisi (BAP, önceden ANAP’a benzesin diyeBANAP adını almıştı), 1986-92 yılları arasında Türkiye’de faaliyet göstermiş siyasi parti. Başka partiler de var geçmişte: Arıtma Koruma Partisi, Ufak Parti, Türkiye Sultan Partisi ve diğerleri... Çok partili dönemde Türkiye siyasi tarihinden “nevi şahsına münhasır” buna benzer bir sürü  parti kuruldu..

TBMM bu konuyu bir soruştursa ya da bir üniversite bu konuda bir çalışma yapsa..

Aslında bizde sapla saman bir birine karışmış durumda. Mesela vakıf, dernek, sendika, oda, parti hepsi birbirine karışmış durumda. Sivil toplum, siyasal olmayan, hükümet dışı organizasyon demek.. Memur sendikaları, odalar sivil toplum kuruluşları değil, demokratik kitle örgütleri bunlar..STK denilen organizasyonlar büyük ölçüde siyasi toplulukların arka bahçesi gibi.. Bazı partiler de dernek gibi çalışıyor.. Adam milletvekili ya da memur, sivil toplum örgütünün başkanı.. Buna yasal engel yok ama, felsefi bir engel var, ama kim takar felsefeyi.. Onun için sivil bilinçgelişmiyor. Her şeyi kısa sürede siyasallaştırıyoruz.. Siyaset de etik veestetik kaygılardan uzaklaşıyor.. Bilim de aynı şekilde, araçsallaştırılıyor..Bilim adamı da öyle. Sivil toplum, siyasi bir makam için sıçrama tahtası olarak kullanılabiliyor..

Bizde sivil deyince “asker olmayan” anlaşılıyor.. Mesela anayasa en temelsiyasi belge olmasına rağmen “sivil anayasa” diye bir şeyden söz edilebiliyor.. Sivil hakları koruyup geliştiren bir anayasadan söz edebilirsiniz ama o anayasa siyasi bir belgedir. Bunu siviller yapsa da bu böyledir.. Partilere siviller oy verir ama partiler Sivil Toplum Örgütü değildir..

Sanıyorum, bu işin üzerinde biraz kafa yormamız gerek.. Bilim, sanat,felsefe, siyaset, sivil toplum, herkes kendi yerinde durmalı.. Basın da öyle..Sermaye de.. Herkes birbirinden rol çalmaya kalkarsa, işler karışır..

Paralel yapının siyasete müdahalesi, sivil olması gereken bir yapının iktidarı ele geçirme girişimi olarak hukuk dışıdır. Ya da militaristlerin,juristokratların iktidarı ele geçirme girişimleri de ayrı bir suçu oluşturur..Devletin dine müdahalesi de öyle.. Sivil hayata müdahalesi de aynı şekilde..

Kayıtdışı ekonomi ve kayıtdışı siyaset böyle ortamlarda hayat buluyor..Kayıtdışı ekonomi baronları, kayıtdışı siyasetin örtülü KİT’leri gibi çalışıyor.. Kayıtdışı siyaset baronları da derin devlete dönüşüyor..

Siyasi partiler, birtakım kayıtdışı güç odaklarının zırhı, kalkanı, Truva atı, tramplen tahtası olmamalı..

Gezi olaylarında ve çatı adayı olayında siyasi partilerin satranç taşı gibi birileri tarafından nasıl kullanıldığını gördük.. Partiler kiralanabiliyor, satılabiliyor, siyasi pazarlıkların aracı haline gelebiliyor.. Güneş Motelpazarlıklarından daha utanç verici bir durum bu..

Birileri kaz geleceğini umduğu için tavukları esirgemiyor olsalar gerek.Siyaset borsasında birileri bütün bu maliyetleri ödüyor olmalı ki, hâlâ bir yandan yeni partiler kuruluyor.. O parayı veren kimse, düdüğü de o çalıyor olmalı. Adeta hayat kaydı şartı ile kurucu genel başkan olup ve değişmez genel başkan olarak görevine devam eden kaç parti var acaba..

80 partiden 70’inin adını siyasal bilgiler fakültesindeki öğretim üyelerinin ya da Yüksek Seçim Kurulu Başkanının bile bir çırpıda sayabileceğini sanmıyorum..

Sahi, kim bunlar.. Devletin bunu araştırması gerek. Meclis’in ve üniversitelerin de…

Selâm ve dua ile..

yeniakit