Derin Gerçekler
Allah (cc) ömrün, neslin, paranın, malın, zamanın bereketini kaldırdı.
Daha Türkiye Yüzyılı hayali kurarken neslin tereddisine şahid oluyoruz.
“Toplumsal cinsiyet adaleti mi olsun, eşitliği mi“ onu konuşurken bir el kimliklerimize “Toplumsal cinsiyet kimliği” olan GENDER’i yazmıştı bile. “Uluslararası sistemle birlikte” karar vermişlerdi, İnsan önce “Biyolojik cinsiyet”inden soyutlanacak, sonra KİŞİ, FERT, ŞAHIS olmaktan çıkartılıp, DİN, AHLAK ve GELENEKten kopartılıp, “Nesnelerarasıİletişim”in NESNEsi olarak İNSAN, HAYVAN ve MAKİNA ile eşitlenecek GENDER diye tanımlanan bir GENOM BİREY’e dönüştürülecekti.
Aile'mi?
Hangi AİLE’den söz ediyorsunuz?
Cinsiyet artık AKIŞKAN ve DEĞİŞKEN, UN WOMAN’ı YARGI ve VERGİ MUAFİYETİ, DİPLOMATİK STATÜ, POZİTİF AYIRIMCILIK, Kamu, Özel, STK, Media, İş dünyası ile doğrudan temas, işbirliği imkanını kim verdi bu Globalist, Satanist, Pedefolik, Siyonistlere..
CHABAT’ı Türkiye kim davet etti?
“Anne-Baba” tanımını bile EBEVEYN diye değiştiren Şeytani akılla varacağımız yer neresi?
“Def-i mazarrat celbi menafiden evladır”. Tersin’e giderek Mersin’e varılmaz.
İstanbul sözleşmesinden çekildik diyorlar da, yasa aynen yerli yerinde duruyor. Uygulama ise 3 katı Şiddetle devam ediyor. Çünkü o Şeytani akıl, CEDAW, İstanbul, Lanzarote’yi tek bir sözleşme olarak kabul ediyor ve o da UN WOMAN çatısı altında AB+BM destekli olarak faaliyetlerine devam ediyor. Hatta UN WOMAN sadece Türkiye için değil, Balkanlar, Kafkaslar, Ön asya, ortadoğuyu da içine alıyor.
Bunu bize “Türkiye Uluslararası Merkez” oluyor diye tanıttı birileri.
DSÖ’yü de böyle başımıza bela ettiler.
Global ifsat hareketinin merkezi haline kim getirdi ülkeyi, onu bulun önce.
Bu dava İmamoğlu davasından daha vahim bir davadır. Epstein’in yanındaki Chabat’ı kim getirdi Ana ve Yavru vatana..
Ve bu konuda niçin kimsenin sesi çıkmaz. Trump’un ve Epstein’in dostu, iş adamı Emlak komisyoncusu Tom Barak’ı niçin Türkiye’ye gönderdiler. Yakında kokusu çıkar.
O da sadece Türkiye ile ilgili değil, elindeki dosyalarla VIP ve CIP’leri baskı altında tutarak bölgede bundan sonra yaşanacaklar konusunda ülke yöneticileri ve bir takım lobileri baskılamak istiyor olabilir mi?
Şunu görelim, bilelim, Barak, Rahib Bronson’dan 100 kat daha tehlikeli.
Barak’ın Epstein ilişkisi ile ilgili belgeler ortaya dökülürse o zaman onun kim olduğunu da göreceğiz, “Şeytan’ın rahibi”nin yerli ve milli dostlarını da.
Bu dünyanın en zengin ülkesinde mevcudu doyurabiliyor muyuz?
Her doğan çocuk borçla doğuyor. Her doğan çocuk sermayeye ucuz işgücü, her doğan çocuk yapay zeka temelli üretim ve hizmet karşısında işsiz kalacak.. Sokağa salınan çocuklar görüyorsunuz, Fahişe, Zani, uyuşturucu kullanıcısı/satıcısı, çetelere tetikçi oluyor. Eğitimin hali ortada.
Daha çok çocuk yaşanan süreçte görüldüğü gibi imanları korunamayıp cehenneme daha çok odun olacaksa, niye daha çok çocuk istiyorsunuz ki!
Şu an birileri, aşı, ilaç, gıda, Chemtrail’se insanları öldürmüyor mu?
Çocuklarımız GlobalResetçi’ler için kasaplık koyun gibi şeytani ritüellerine kurban mı verilecek?
Ya da Epstein çetesine sex köleleri olarak mı pazarlanacak.
Çocukların kanları piyasada satılan Adrenokrom (kimyasal ve kan ürünü) üretilsin diye kullanılan bir dünyada yaşıyoruz.
Gazze’de yaşananları görüyorsunuz, buna şimdi Sudan’da eklendi.
Çocuklar bilmedikleri bir savaşın kurbanı oluyorlar.
O çocukların başına gelenlerin yarın bizim çocuklarımızın başına gelmeyeceğinin bir garantisi mi var..
O çocukları için ne yapabiliyoruz?
Kadınlar artık çocuk doğurmaz. Onların işleri var. Ne çocuk yapabilirler, ne de yaşlı anne-babalarına bakabilirler. Kariyer yapmaları gerek. Onun için prezentabl olması gerek. Fit olması gerek, din, ideoloji onlar için sorun.
Sahi o fit olmak için yaptıkları sporlar, o giydikleri streçler, yedikleri- içtikleri endüstriyel gıdalarla arka ceplerinde taşıdıkları akıllı(!?) telefonların RF şoku altında onların rahimleri çocuk tutmaz. Hamile kalsa da düşük yapar. Doğursa bile, sakat bir doğum ihtimali çok yüksek. Genetik manipülasyon için insan çiflikleri kurma planı yapıyorlar, büyük ihtimalle ve kısırlık hem erkeklerde, hem de kadınlarda patlayacak. Zaten bu sezeryan uygulamaları ile öyle 3 çocuk filan hayal.
Geç kaldınız, Kamu bankaları üzerinden kadın girişimcilere destek diye ev hanımları evden çıkartıldı.
Eğitim diye zaten çocukların hepsi evden kopartıldı.
Bilim denilen şey festivallerle sanayi ve teknoloji konusu haline getirildi.
Hekimlik de yok edildi aslında.
Onlar da “Human Enginering”e dönüştürüldü neredeyse. Zaten yakında Humanoid doktorlar geldiğinde o doktorlar, sağlıkçılar, eczacılar da işsiz kalacaklar.
Yapay zeka karşısında dehşetli bir işsizlik dalgası geliyor ve bir yandan dijital dönüşüm diye bu anlamda gaza basıyoruz, öte yanda nüfus artışını istiyoruz. Hem gaza, hem frene bastığınızın farkında mısınız? Arabayı devireceksiniz bu gidişle.
Daha çok çocuk doğsun peki ama aile olmadan çocuk nasıl olacak?
Gayrimeşru bir nesil istemiyoruz tabi ama aileler dağılmaya devam ediyor.
Gençler de evlenmiyor. Bu mevzuat evliliğe mani.
Gençler birlikte yaşamı tercih ediyor ve bu hayat tarzında çocuk “nadir element” kadar bile itibar görmeyecek. Çocuk onlara göre yük, çocuk kadını eve bağlıyor, çocuk pahalı, köpek daha ekonomik!
Kadının tek başına şahidliğine evden kovulan babaların erkek çocukları evlenebilir mi ya da bu günkü nafaka baskısı ile kim niye evlensin ki.
Lanzarote’yi kimse konuşmuyor ama, çocuklarınıza yarın ana okulunda cinsiyetsizlik eğitimi verelim, 18 yaşına gelince yan odada eş cinsel ya da karşı cinsle ne yaptıklarını bile soramayacağınız bir aileniz olacaksa niye evleneceksiniz, aile kurasınız ki.
Yarın o gençler, üniversitedeki kız arkadaşı ile tarihi surların bir kulesine çıkıp, kafa çekip, önce kız arkadaşının kafasını kesip sonra kendi de kuleden atlayarak intihar etsin diye mi çocuk yetiştireceksiniz.
Mavi Balina’yı biliyorsunuz, Bilgisayar oyunları içine gizlenmiş Subliminal mesajlarla gençlerin kimi satanist oluyor, kimi uyuşturucuya başlıyor, kimi arkadaşını öldürüyor, kimi kumar oynuyor.
Biliyorsunuz vergilendirilmiş kazanç kutsaldır. Yerli ve Milli vergilendirilmiş kumar için Milli Piyango hizmetiniz de. Milli Piyango’dan siz de lisans alıp “Milli bir Kumarbaz” olabilirsiniz. Yarın besmele ile Milli Piyango alan başörtülü bacılarımızı ekranlarda göreceksiniz zaten.
Bir de şu sosyal media’daki cep telefonu veren eskort kızları vergilendirip sağlık kontrolünü yapabilseler, o sorun da çözülecek.
O eşdeğiştirenler, grubsex yapanlar için de Mikenos’a gitmesinler, döviz kaybı olmasın diye, artık bir çıplaklar kampı gerekir yurdumuza!?. Zaten LGBT’lilerin Onur yürüyüşünden sonra Karnavalımız da var Kültür Bakanlığının destek ve liderliğinde, yerli ve milli, artık o da olsun, hatta Epstein adasına benzer bir ada da bulunamaz mı? Bu şekilde hem döviz kaybını önleriz, hem de döviz kazanırız. (Tevbeestağfirullah).
Nüfus artsın diyorsunuz, haşa bunu “beka” meselesi olarak görüyorsunuz da, işin bu yanını hiç düşündünüz mü?
Din ve ahlak erazyonu altında bu kafayla, mu mevzuatla neslin tereddisine direnemezsiniz.
Neslin ifsatı, çevremizdeki fıtratın ifsadı ile eş şekilde gelişiyor.
Bu hormonlu gıdalarla, seküler ve laik hayat tarzı ile, din ve ahlaktan tecrid bir nesli ihya edemezsiniz.
Bu gidişle yeni çocuk kazanmadan önce, elinizdekileri kaybetmemeye bakın.
Çünkü mevcudu da kaybediyorsunuz.
Dindar nesil yetiştirdik, ortada cemaat bırakmadık.
Dini vakıflar siyasetin arka bahçesinde kayboldu gitti. Tosya’ya pirince giderken evdeki bulgurdan mı olduk yoksa?
Batıda sağlığını düşünen gençler, mRNA aşısı olmuş kız ve erkeklerle evlenmiyor.
Peki bu konuda biz de durum ne?
Bakanlık bu konuda harekete geçmiyor. Yargı harekete geçmiyor. Ama insanlar kalpten gidiyor. Turbo kanserden gidiyor. Alzaymır artık yaşlı hastalığı değil, orta yaşa geriledi. Şehir hastahaneleri tıklık tıklım dolu. Yakında bu gidişle SGK iflas eder. Şehir hastahaneleri zaten para emiyor. İlaca ödenen para da. Ve herkes hasta. Yakında bütçeniz sağlık giderlerini karşılayamayacak hale gelecek.
Sahi bir de bu gidişle doğacak çocuklarda sakatlık oranı, hayat tarzı, ilaç, aşı, gıda, kozmetik, Chemtrail gibi çevresel faktörler, geni ile oynanmış gıdalar, zirai zehirler sonucu patlayacaksa niye daha çok çocuk istiyorsunuz ki.
Daha çok çocuk, daha çok engelli, daha çok hasta demek, bu anlamda.
Bu sorunun çözümü için tepeden tırnağa her yönü ile yasama, yürütme ve yargının, STK, Sermaye, Media, Akademinin elden geçirilmesi gerek. Mesela 5G’yi, Chemtrails’i, Karbon ayak izi, toplumsal cinsiyet politikaları, Dijital dönüşüm, akıllı sistenler, araç, ev, şehir politikalarından (say say bitmez) vazgeçebilecek misiniz. DSÖ’nü, UN WOMAN’ı ülkeden kovabilecek misiniz. Sadece aile bakanlığı bunun altından kalkamaz, bu konunun Beka meselesi olarak değil, Milli Güvenlik meselesi olarak ele alınması gerek.
Adalet Bakanından başlayıp, Sağlık, Gıda, Sanayi, Çevre bakanlıkları başta olmak üzere bütün bakanlıkların ve tabi en başta Beştepe’nin bu anlamda “olağanüstü hal” mantığı ile hareket etmesi gerek.
Bakın bu işler böyle giderse, bu işin failleri, bu süreçte rol alan siyasiler, bürokratlar, akademi, sermaye, cemaat, STK, Media, Sermaye, bunlara alkış dağıtanlar, bu ''cinayetler'' işlenirken sessiz kalanlar hepsi müştereken ve müteselsilen sorumlu olacak.
Bu dünyada da ağır bir bedel ödeyecekler, öbür dünyada da.
Çok geç kaldık, belki de son çıkış’ı geçmek üzereyiz.
Övünmeyi-dövünmeyi , ötekileri suçlamayı değil de, biz nerede yanlış yaptık diye önümüze bakmalıyız.
Sahi ötekiler bu haltları yerken bizimkiler neredeydi, neden kimse olanları görmedi, bizimkiler onlara kötü örnek de olmuş olmasınlar sakın. Nefsimizi yüceltip aklamayalım, onu terbiye edelim kınayalım, Hz. Yusuf’un dediği gibi.
Allah kendi nefsini kınayanları sever, nefsini yücelten ve aklayanları değil.
Selam ve dua ile.