Nerede kalmıştık

Abdurrahman Dilipak

 

Önce şunu söyleyeyim, bu süreçte herkes dikkatli davranmalı.. Bu iş bir cadı avına dönüşmemeli.. Sapla saman birbirine karıştırılmamalı, intikam savaşına dönüşmemeli, eğer kamu kaynakları haksız bir şekilde kullanılmış ya da haksız bir şekilde görev iktisabı ve terfi sözkonusu ise elbette gereği yapılmalı, ama hakkı ile bir görevde bulunanlar ya da kişilerin hakkı ile kazandıkları mallar kendilerinde kalmalı.. Bunlar nasıl bir inanca sahip olurlarsa olsunlar. Bu onların bileceği bir şey.. Birilerine olan öfkemiz bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmemeli..

Ben bu insanlarla aynı şekilde düşünmeyebilirim. Benim onlara uzaklığım, onların bana uzaklığına eşit. Benim fikirlerim nasıl onlara ters geliyorsa, onların fikirleri de bana ters geliyor..

“Bu din benim dinim değil” diye bir kitabım var.. TSE damgalı bir dine reddiyeydi bu.. Dine karşı, din ya da paralel bir din ihdasına da karşıyım. Tıpkı, “Ataların dini” diye tanımlayan bir inanışa karşı olduğum gibi.. Kur’an “Mü’min” ile “Müslim”i ayırır.. “Mümin olduk demeyin, Müslim olduk diyin” der.. İkisi arasında fark var. “Din büyüklerinizi İlah ve Rab edinmeyin” der.. “Ey iman edenler, iman ediniz” der mesela..

Allah’ın emrine uymazsanız haram, resulün sünnetine uymazsanız mekruh, ama birileri gibi düşünmezseniz size dinden çıkacağınızı söyleyenler, kendi şeyhlerini hangi konuma yükselttiklerinin farkında değiller galiba.

Geçen gün El Aziz’de idim. Avukat bir arkadaşa şehir merkezinde kaç dini grub olduğunu sordum, araştırmış “62” dedi.. “Kur’an ve Sünnet çizgisinde sahih İslam geleneği içinde kaç grub var” dedim. “Ben 4 tanesi dışında hiç birinin şeyhinin arkasında namaza durmam” dedi.. Okuması-yazması olmayan, Kur’an okumayı da bilmeyen şeyhler var ya hu! Fuhuşa, uyuşturucuya bulaşmış şeyhler var.. Cemaat hocasına laf dokundurmuyor.. Captagon tüccarı bir şeyhimiz de vardı 28 Şubat’ta biliyorsunuz!

Bu cemaat tartışması sürerken, hem AK Parti içeriye dönüp bakmalı, hem de bu cemaaat dediklerimiz. Önce de bunların peşine takılanlar.. Adam çıkıyor, “Peygamberim” diyor birileri peşine takılıp gidiyor, Mehdi’yim, Mesih’im diyor yine takılıyorlar. Adam inşallah, maşallahla işi götürüyor..

Hz. Ali, Hz. Aişe ile ihtilafını peygambere arzedemiyor, Hz. Fatıma çözüm bulamıyor, bizimkiler online bağlı! İmam-ı Azam Ebu Hanife, parmağı kanayanın abdesti bozulur mu, bozulmaz mı, İmamı Şafi ile ihtilafını çözemiyor, bizimkilerin böyle bir sorunu yok. Kendi Şeyhlerine, halifelerine verdikleri değer Peygamberlerden üstün. Peygamberlerde olmayan gücü onlarda vehmediyorlar..

Peygamberimiz ile görüşüyor, ama HENÜZ Cebrail’le tanışmamışlar. Hani Cebrail’le de görüşseler, ona “sen aradan çekil” de diyebilirler sanki! Bu gidişle Cemaat iktidar olsa, Peygamberimiz haşa milli maça da gelir!

Liderinizi, örgütünüzü, şeyhinizi, halifenizi bu kadar yüceltmeyin, bu şirk olur! Zannımızı din, din büyüklerimizi ilah ve Rab edinmeyelim!

Bu “diyalogçu İslam”ın en önemli fikir babalarından biri Pierre Dubois isimli biri idi.. Fullere ilham kaynağı olan adam! 1.6.89 Dubois’in ölümü Milliyet 4. Sayfa 56 yılı Türkiye’de geçti

Monsenyör Dubois ömrünün 57 yıla varan upuzun kesitini ülkemizde geçirmiş; başta Galatasaraylılar olmak üzere Notre Dame de Sion ve özellikle Katolik dinsel cemaat ve çeşitli katmanlarla iç içeliğini içtenlikle sürdürmeyi başarmış bir din adamı idi. Fransa’da başlattığı akımı içselleştiren bir kilise de kurdu.. 1 Haziran 1989’da öldü! 2 yıl sonra da bu mirası sürdürmek üzere bayrağı cemaat devraldı! Ve çalışmalar Vatikan’la birlikte sürdürüldü..

Cemaatin bu projeyi fiilen üslenmesi 1991’de başlar. O büyük ve derin mutabakattan hemen sonra. Ama ilk diyalog çalışmaları Vatikan’ın öncülüğünde 1983’de başlar.. İran devriminden hemen sonra, Niyazi Öktem o zamanlar bu işin en önemli savunucularındandır.. Ecevit’e yakın bir isim.. Kendi Türkiye’deki İslam kimlikli ilk “Beyaz Baba”lardan sayılır..

Türkiye’de, dinler ve kültürler arası diyalog denilince akla gelen ilk isimlerden birisi de Prof. Dr. Niyazi Öktem’dir kuşkusuz.. Yaklaşık 25 yıl önce, başlayan dinler arası diyalog faaliyetleri, bugün belli çevrelerde geniş bir destek buluyor. Bir yandan “Tarihin sonu”nda, “Medeniyetler arası çatışma” tehdidi, öte yandan  “Dinlerarası diyalog ve işbirliği”.

Prof. Niyazi Öktem, süreci Diyalog Yazıları adlı çalışmasıyla kitaplaştırdı. Başta Diyanet olmak üzere, o zaman Türkiye’deki ruhani liderler de bu diyalog çalışmasına destek verdiler.. Tekrar hatırlatmak gerekirse Niyazi Öktem’i dinler arası diyalog çalışmaları konusunda ilk teşvik eden isim, Galatasaray Lisesi’ndeki felsefe hocası, aynı zamanda bir papaz olan Monsenyör Pierre Dubois’tir ve Ecevit de bu çabalarına açık ve yakın destek vermiştir... İlk diyalog adımının atıldığı tarih ise dar bir çerçevede ilk toplantının yapıldığı 1983 yılı.

Hocaefendinin Ecevit hayranlığı o günlerden gelir. Bu işin perde gerisindeki en önemli isimlerinden biri de Prof.Dr. Niyazi Öktem’dir.. O süreçte Ecevit ile ben de defalarca görüştüm, Niyazi Öktem ile ise yakın bir diyalogumuz vardı.. Bunları dışarıdan bilgi sahibi olan biri olarak değil, birinci elden aktarıyorum size.. Öktem’in Diyalog önderleri, Diyalog yazıları ve Dubois’in anısına kaleme aldığı “Laiklik, Din ve Alevilik” yazılarına bakarsanız, bir çok şeyin gerçeği orada var!

Sünniliğe ayar vermek isteyenler Aleviliğe de ayar vermeye çalışıyorlar bu arada. Alevi kanaat önderlerinin bazılarının da bu projede aktif olduğunu bilmem söylemeye gerek var mı? Selam ve dua ile..

yeniakit