Ne? Türkiye başarısız mı?

Hakan Albayrak


Ürdünlü uluslararası ilişkiler uzmanı Ali Hüseyin Bakır, internet haber sitesi HABERTARAF için yazdığı "Türkiye'nin Rolü ve Soru İşaretleri" başlıklı makalesinde diyor ki:

"Türkiye'nin yeni dış politikasının özelliği, Amerika Birleşik Devletleri ve İran ile ilişkileri örneğinde olduğu gibi çıkarları çatışan birçok ülkeyle bölgesel ve uluslararası düzeyde kurduğu dengeli ilişkileri sürdürebilmesidir. / Bu dış politikanın olumlu yanlarından biri de, Türkiye'ye bölgede seçkin ve benzersiz bir rol oynama fırsatı vermesidir. Bu rol, 'sıfır sorun' sonucuna ulaşmak üzere anlaşmazlıkların çözümünde diplomatik ve barışçıl yollarla çeşitli taraflar arasında aracılık yapma temeli üzerine kuruludur. / Fakat bu politikanın gerek Suriye-İsrail dosyasında olsun ve gerekse İran-Amerika dosyasında olsun –şimdiye kadar- etkili bir rol oynayamadığı görülmektedir. Bu durum, Türk arabuluculuğunun ulaştığı 'sıfır netice' gerçeği gölgesinde Türkiye'nin bölgede aktif ve etkili bir dış politikayı sürdürebilme gücü etrafında ve dolayısıyla bölgesel güç olarak bölgedeki değişimler üzerindeki ne ölçüde etkili olduğu noktasında soru işaretleri oluşmasına yol açmıştır." (www.habertaraf.com)

Ali Hüseyin kardeşim ve sevgili HABERTARAF editörleri kusura bakmasınlar ama hiç üzerinde durulacak bir analiz değil bu; zaten analiz de değil.

Ben yine de üzerinde duruyorum ve diyorum ki:

"İsrail ile Suriye'yi ve ABD ile İran'ı uzlaştıramadığına göre Türkiye'nin bölgedeki değişimler üzerindeki etkisi tartışmalıdır" gibi bir şey söyleyebiliyorsanız, Ortadoğu dediğimiz bu bölgenin son yıllarda sahne olduğu Türkiye merkezli gelişmelere tamamen Fransız kalmışsınız demektir (Aslında Fransız kaldığınız bile söylenemez, zira Fransa gibi devletlerin bu gelişmeleri dikkatle –ve elbette endişeyle- takip ettikleri muhakkak).

Türkiye, Irak'tan sonra Suriye ve İran'a da saldıracağına kesin gözüyle bakılan Bush Amerika'sını türlü çeşit manevralarla durdurmayı başarmış mıdır? Başarmıştır.

Türkiye, Iraklı Sünnilerin seçimlere katılmasını ve hükümete girmesini temin ederek Şii-Sünni savaşında tansiyonu düşürmeyi başarmış mıdır? Başarmıştır.

Türkiye, Lübnan Başbakanı Saad Hariri'yi Şam'a gitmeye ikna ederek Lübnan-Suriye gerginliğini sona erdirmeyi –veya hiç değilse bunun zeminini oluşturmayı- başarmış mıdır? Başarmıştır.

Bana sorarsanız, Suriye ile İsrail ve İran ile ABD arasında arabuluculuk da başarılı manevralardır.

Suriye-İsrail dolaylı görüşmeleri Suriye üzerindeki Amerikan baskılarını hafifletmeye ve Türkiye-Suriye entegrasyonunun bir kazaya uğramadan ilerleyip geri dönülmez noktaya ulaşmasına yaradı (Belki murat edilen netice de buydu zaten. Doğrusunu isterseniz ben bu görüşmelerin anlaşmayla sonuçlanmamasından gayet memnunun, zira anlaşma demek Suriye'nin Colan karşılığında Hizbullah, HAMAS ve İslami Cihad'ı harcaması demektir).

İran-ABD meselesine gelince...

Türkiye'nin tavrı İran'la dostluğun derinleşmesini, karşılıklı itimadın kuvvetlenmesini ve işbirliğinin gelişmesini sağlıyor.

Asıl mesele bu işte.

Ali Hüseyin Bakır'ın es geçtiği mesele.

Suriye ile İsrail'in ve yahut İran ile ABD'nin bir anlaşmaya varamaması, "Türkiye'nin bölgede aktif ve etkili bir dış politikayı sürdürebilme gücü etrafında... soru işaretleri" oluşturmaz, zira Türkiye'nin bölge siyaseti temelde bölge ülkelerinin kendi aralarındaki ilişkilerini -Türkiye ile ilişkilerinden başlayarak- yeniden düzenlemekle ilgilidir.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun ortaya koyduğu üç aşamalı perspektifi hatırlayalım:

1. Komşularla sıfır sorun.

2. Azami işbirliği.

3. Tam entegrasyon.

Yukarıda sözünü ettiğim gelişmeler bu amaca hizmet ediyor mu? Ediyor.

Irak ve Suriye ile imzalanan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi Anlaşmaları bu amaca hizmet ediyor mu? Ediyor.

Birçok bölge ülkesi ile vizelerin kaldırılması bu amaca hizmet ediyor mu? Ediyor.

Öyleyse Ali Hüseyin Bakır'ın zihnimize sokmaya çalıştığı "soru işaretleri" vesvesedir ve başka da bir şey değildir.

yenişafak