NATO ve İslamcıların Daha Önce Yaşanmamış...

Nureddin Şirin

NATO ve İslamcıların Daha Önce Yaşanmamış Stratejik Medya ve Kamuoyu Ortaklığı"

Kudüs TV"de hazırlayıp sunduğumuz "RAPOR"programının üçüncüsünde, NATO ile İslam ülkeleri arasında kurulan karşılıklı stratejik işbirliğinin boyutları ve içeriğini ortaya koymaya çalışmıştık.

Bu programda, NATO"nun Ortadoğu üzerindeki planlarını aktarırken, öncelikle NATO Genel Sekreteri Rasmussen"in siyonist rejim strateji ve güvenlik merkezi Herzliya"da yaptığı konuşmayı aktararak, Rasmussen"in "NATO ile İsrail"in kaderi ortaktır; karşı karşıya kaldığımız tehditler de aynı tehditlerdir. Bu tehdit ve tehlikeleri ortadan kaldırmak için Lizbon toplantısında kararlar aldık. İsrail"in geleceği bizim geleceğimizdir" şeklindeki ifadelerini yansıtmıştık.

Burada NATO ile siyonist İsrail rejimi arasındaki bu derin ilişki ve işbirliğini bir noktada anlayabiliriz; Hz. Resulüllah (s.a.v)"ın "küfür tek millettir" hadis-i şerifini hatırlayarak, "sonuçta ortada bir "haçlı hristiyanlar" ile "siyonist Yahudiler" arasında bir ittifak söz konusu" diyebiliriz.

Ancak bunun yanında, NATO"nun başta körfez ülkeleri olmak üzere bölgedeki Arap rejimleri ile de aynı ilişki içine girdiğini gördüğümüzde, o zaman "küfür tek millettir" hadis-i şerifini yeni baştan tanımlamamız gerekiyor.

Bu "tek millet" tanımında sadece hristiyan ve Yahudilerin değil, bunun yanı sıra "İslam kisvesine bürünmüş münafıklar"ın da yer alabileceğini kavramış olacağız. Bunun isbatı da, İslam ülkelerindeki rejimlerin bu emperyalist-siyonist NATO çetesinin stratejik bir ortağı olması, bu ittifak içinde rol yüklenmesidir.

Nitekim, NATO Genel Sekreteri Rasmussen Herzliya"daki sözlerinin aynısını Riyad, Doha, Manama, Abu Dabi gibi Körfez ülkelerinin başkentlerinde ve burada görüştüğü kralların sultanların, meliklerin, prenslerin saraylarında da dile getiriyor.

Bunun anlama çok açık değil mi?

NATO"nun bir yüzü "Siyonist İsrail" rejimi iken diğer yüzü de "başını Suudi Arabistan"ın çektiği Körfez Arap rejimleri"dir. Bu bir şer üçgendir; şer ittifakıdır; İslam"a ve Müslümanlara yönelik ihanet ve saldırganlığın asıl adresi burasıdır...

Bu ittifakın yeni bir ayağı da oluşturulmuş durumda"

Bunu da NATO Genel sekreteri 29 Ekim 2009 yılında NATO-Körfez Ülkeleri Toplantısı dolayısıyla gittiği Birleşik Arap Emirlikleri"nde aynen şöyle dile getiriyor:

"Finally, NATO is working on a new Strategic Concept to better define its own role and responsibilities in the emerging security landscape. This is a unique process in which we are reaching out to the strategic community – think tankers, academics, journalists – but also to the general public, including by using new media in ways we have never done before." (kaynak: nato resmi sitesi)

Rasmussen diyor ki:

"NATO"nun geçmişte yapmadığı yeni bir şeyi yapıyoruz şimdi. NATO ortaya çıkan yeni güvenlik durumları karşısında kendi rol ve sorumlulukların daha iyi tanımlamak için yeni bir Stratejik Konsept üzerinde çalışıyor. Bu çalışma geliştirdiğimiz stratejik ortaklık noktasında yepyeni bir süreçtir. Bu stratejik ortaklık Think Tank uzmanları ve yetkilileri, akademisyenler, gazetecilerden oluşuyor. Geçmişte hiç olmadığı üzere, tüm yollarla medyayı kullanarak bu yeni stratejimizi uygulayacağız."

NATO Genel Sekreteri ağzından çıkan bu ifadeler, ilk planda genel ifadeler gibi gözükse de, kendisinin de altını çizdiği üzere, geçmişte eşine rastlanmayan bu yeni süreç, NATOnun İslam ülkelerindeki ortakları ile işbirliği noktasında geliştirdikleri yeni Stratejik Konsepti içeriyor.

Yani Rasmussen burada açıkça şunu söylüyor:

NATO"nun tehdit ve tehlike olarak algıladığı hususlara karşı Think Tank kuruluşlarıyla, gazeteci ve akademisyenlerle medya üzerinden, yani televizyonlar, gazeteler, internet siteleri ile oluşturduğumuz genel ortaklık (strategic community) çevresinde birlikte yeni bir operasyon başlatıyoruz"

Hedef kitle: "general public" (kamuoyu)

Peki bu operasyonlar sadece New York ve Washington"daki, Paris veya Londra"daki Think Tank"lar, gazeteci ve akademisyenler, gazete ve televizyonlar üzerinden mi sürdürülecek?

Mademki Rasmussen bu açıklamayı bir İslam ülkesinde yapıyor ve madem ki İslam ülkeleri ile karşılıklı kurulan stratejik işbirliği bağlamında yapıyor, o zaman İslam ülkelerindeki birtakım medyaya, gazeteci ve akademisyenlere da aynı rol ve görev yüklenmiş olmuyor mu?

Bu yeni stratejik konsepte Washington Post, The New York Times, Wall Street Journal gibi gazetelerin, CNN, Fox tgibi elevizyon kanallarının yanında El Cezire, El Arabiya gibi televizyonlar, El Şark al Awsat El Hayat gibi gazetelerin rolü yok mu?

Daha yakına gelelim"

Bu ülkede de, NATO"nun önüne koyduğu "düşman" tanımını kendilerine baz alarak, aynı yere atış yapan, aynı konsept içinde yayınlarını sürdüren, siyasi analizleriyle aynı hedefi vuran, attığı manşetler, gündeme aldığı konularla aynı istikameti gösteren televizyonlarımız, gazetelerimiz, gazetecilerimiz, köşe yazarlarımız, televizyon programcılarımız, internet sitelerimiz yok mu...?

Bu yeni stratejik konseptin halkalarına bir bir baktığımızda tanıdık ne kadar simayla karşılaşacağımızı da göreceğiz...!

Ve yine bu isimlerin vaktiyle Amerikan ve NATO karşıtı eylem ve etkinliklerde, başrollerde görünüp de bugün NATO"nun medya operasyonunda nasıl rol üslendiklerini fark edebiliyoruz.

28 Şubat sürecinde, gazetelere manşet gönderen bir Genelkurmay Karargahı vardı. "Psikolojik savaş" konsepti içinde Genelkurmay"da görevlendirilmiş bir takım subaylar doğrudan medyayı yönlendiriyor, televizyon haberlerinden gazete başlıklarına kadar konular ve manşetlerle bir kamuoyu oluşturuyorlardı. Bunun adı "post-modern darbe" olmuştu. Nitekim daha sonra bunlar tek tek itiraf da edildi"

Bizim "Post Modern Darbe" sürecinde yaşadıklarımızın NATO"nun dilindeki karşılığı ise "Yeni Stratejik Konsept".

Bu kez manşetler Ankara"daki Genelkurmay karargahından değil, Bürüksel"deki NATO karargahından geliyor. Stratejik planlamalar oralarda yapılacak, senaryolar oralarda çizilecek, konular ve manşetler oralarda belirlenecek, bizim buralarda da televizyonlarımızdan, gazetelerimizden, internet sitelerimizden bu gündemleri öğrenecek ve manşetleri okumuş olacağız".

İslami medyamızın, televizyon kanallarımızın, gazete ve internet sitelerimizin, STK"lar ve Think Tank kuruluşlarımızın uygulamaya koydukları stratejik konsept ile NATO"nun yepyeni bir süreç olarak tanımladığı yeni stratejik konsepti arasındaki bu benzerliğin başka bir anlamı olabilir mi..?

Bugünlerde artık İslamcıların doğrudan İran ve Hizbullah karşıtlığına odaklanmalarının başka anlamı olabilir mi?

Biz o İslamcılara sadece şunu demek istiyoruz: bir kendinize bakınız, bir de NATO'ya! Bir kendi söylediklerinize bakınız, bir de NATO şeflerinin söylediklerine! Aranızdaki benzerlik ne kadardır? Ve aranızdaki farkları ne kadar da azalttınız!

Eğer "İslamcılık" adına tüm bunları içinize sindirebiliyorsanız, eğer NATO'nun yeni stratejik konseptindeki düşman tanımlamalarına göre aynı hedeflere atış yapıyorsanız, NATO'nun kendisine tehdit ve tehlike olarak gördüklerini siz de aynen paylaşıyorsanız, o halde buyurun, yeni izdivacınız hayırlı olsun...

Gidin İran elçilikleri ve konsoloslukları önünde gösteriler düzenleyin. Gidin Hizbullah birimlerine karşı hücuma geçin. Pankartlar taşıyın, sloganlar atın...

Bugüne kadar yapılanlara, yazılıp söylenenlere baktığımızda bunların da gerçekleşmesine şaşmayız, zira NATO Genel sekreteri bunun yol haritasını çizdiklerini daha önce açıklamıştı zaten.

NATO Genel sekreteri diyor ya: "We have never done before." (Bunu daha önce hiç yapmamıştık.)

İslamcılarımız açısından söylenecek olan bu olsa gerek: "We have never done before." (Bunu daha önce hiç yapmamıştık.)

Kısacası; NATO ve İslamcıların daha önce yaşanmamış stratejik medya ve kamuoyu ortaklığı".

 

velfecr