Müslümanca yaşamak için bedel ödemek

Mehmet GÖKTAŞ

Bize verilen ömrü Müslümanca yaşayabilmek için mücadele veriyoruz. Hayatımızın her miliminin, her saniyesinin Müslümanca olması gerektiğine inanıyor ve bunun için çırpınıp duruyoruz.

Bunu söylerken, her bir Mü"min ferdin bunu kendi hayatında bizzat gerçekleştirmesinin gerekliliğini kastediyoruz.

Bu gerçeği unutarak oturup İslam"ın cephelerinden zafer haberleri bekleyen Mü"min şunu bilmelidir ki, kendisi de cephelerden bir cephedir. Kendisinde ne gibi değişme ve gelişme varsa diğer cephelerde de aynı gelişmeler var demektir.

Eğer İslam adına bizzat kendisinin yüklendiği ve yürüttüğü bir çalışması yoksa kendisinde hiç bir ilerleme, hiç bir gelişme ve değişiklik yoksa bilsin ki, diğer bütün cepheler de aynıdır.

Küfrün oluşturduğu cehennemî çevre ile tezat teşkil edecek bir yaşantıya girmeyen Mü"min, kendisini yok bilmelidir, cephelerden bir cepheyi çökertmiş bilmelidir.

Kendisini gözetleyenlerin farkına varacağı bir şekilde şahsında İslam adına değişiklikler olmayan, gelişmeler görülmeyen Mü"min şunu bilsin ki, ümit beslediği diğer bütün Mü"minler de aynı durumdadırlar.

Bunu başkalarından beklemek

Ve böyle Müslümanca bir hayat için, yerine göre herkesin bir bedel ödeme durumunda olduğuna inanıyoruz. Her hangi bir ücret ödemeden elde etmeye çalıştığımız bir mal ne kadar bizimse, bedelini ödemeden sahiplendiğimiz, bizim zannettiğimiz Müslümanca bir hayat da ancak o kadar bizimdir.

Mü"min, kendisinin bizzat içinde bulunmadığı, katkısının olmadığı birtakım gelişmelerle avunamaz, bunlara güvenemez, bunlarla teselli olamaz.

Bu Müslümanca hayatı, yaşadıkları yönetimlerin kurallarına veya daha evrensel mahiyetteki birtakım kurumlara dayanarak elde etmeye çalışanlar, yeri geldiğinde onların bir başka kuralıyla ellerinden geri alınır, önleri kesiliverir, yolları tıkanıverir.

Hayatı Müslümanca yaşamak, Müslümanlar için ne demokratik bir haktır ve ne de bir takım yönetimlerin tanıdığı lütuf ve ihsandır.

Yani müslümanca yaşamak, demokrasilerde uygun bir boşluk olduğu için değil, İnsan Hakları beyannamesinin buna elverişli olduğu için değil, bilmem ne kriterleriyle örtüştüğü için değil, veya yaşadığı ülkenin kanunlarının müsamahasından dolayı değil, Alemlerin Rabbi olan Allah"ın insanlara emri olduğu içindir.

Bazı kazanımlar elde etmek için İslam"dan başka metinlerin altına imza atanlar, daha sonra birtakım faturalarla, hem de bedeli çok ağır olan faturalarla karşılaşacaklarını hiçbir zaman unutmamalıdırlar.

İmanın imtihanı vekâletle verilemez

Evet, birtakım dünyevi işlerimizi vekâletle yerine getirebiliriz. Vekâletimizi verdiğimiz bir kişi bizim adımıza alım satım ve benzer birçok işimizi yapabilir, bu bizim için bir kolaylıktır.

Hatta İslam adına birtakım işlerimizi de vekillerimiz yerine getirebilir; kurbanımızı kesebilir, yerine göre haccımızı yapabilir, nikâhımızı yapabilir, hatta talakımızı verebilir.

Yani, kendisine güvendiğimiz ehil kişilere vekâlet vererek birçok işimizi bizim adımıza yaptırabiliriz.

Fakat yine bunun yanında birtakım dünyevi işlerimiz vardır ki onları vekâleten yürütemeyiz. Kimse kimsenin yerine üniversite sınavına, memuriyet veya herhangi bir işe giriş sınavına, hatta daha küçük çapta bir sınava girebilir mi?

İmanın imtihanı vekâleten değil, asaleten verilen bir imtihandır. Müslümanca hayatın önündeki engeller, her bir Müslüman ferdin bizzat kendisinin bedeller ödeyerek yıkıp aşması gereken engellerdir.

Seçimlere kendilerini kaptırıp gidenler bir de bu açıdan bakmalıdırlar.
 
doğruhabergazetesi