Muhterem Fatih Hoca, sevgili millilerimiz…

Hakan Albayrak

Muhterem Fatih Hoca, sevgili millilerimiz"

 

 
Pazartesi günkü yazımda milli takımı Muhammed Ali'ye benzettim, ama Muhammed Ali'den yeterince bahsetmediğim için bu benzetme biraz havada kaldı.

40 yaşın altındaki okuyucular, hele 35 yaşın altındaki okuyucular, Muhammed Ali isminin bizdeki heyecan verici karşılığını bilmiyor olabilirler.

Bildirelim:

1942'de ABD'nin Louisville şehrinde dünyaya gelen, 1960'da ağır sıklet boksta Olimpiyat Şampiyonu olan, 1963'te Sonny Liston'u yenerek Dünya Ağır Sıklet Boks Şampiyonu unvanını alan ve bu unvanı aldığı gün düzenlediği basın toplantısında Müslümanlığını ilan ederek Cassius Clay olan ismini Muhammed Ali olarak değiştiren adamımız, ringlere veda ettiği 1980'li yılların başına kadar estirdiği zafer rüzgârlarıyla Dünya Müslümanlarının ve cümle mazlumların en büyük 'moral' kaynaklarından biri oldu; "Kelebek gibi uçarım, arı gibi sokarım" diyerek boks dünyasının Sony Liston, Joe Frazier, George Foreman, Ken Norton gibi ulularını darmadağın ettikçe, "Üçüncü Dünya" zafer sevincine boğuldu"

Bütün dünya Muhammed Ali'yi konuşuyordu ve Muhammed Ali'yi konuşmak demek –boksun ötesinde- dünyanın en önemli siyasi-içtimai meselelerini konuşmak demekti; zira, muazzam bir hatip ve 'retorikçi' olan Muhammed Ali, dünya çapındaki şöhretini, bu meseleler hakkındaki görüşlerini yaymak için tepe tepe kullanıyordu.

"Zenci" diye aşağılanan milyonlarca Afrika kökenli Amerikalı, beyazların rüyalarında bile göremeyecekleri büyük medeniyetlerin varisleri olduklarını vazeden ve Malcolm X'in "Siyah Güzeldir" sloganını dilinden düşürmeyip "Beyaz Saray'ı siyaha boyamak"tan söz eden Muhammed Ali sayesinde aşağılık kompleksinden kurtulmuştu"

İtilip kakılan Müslüman halklar, göğsünü gere gere "Elhamdülillah Müslümanım" diyen ve bunu yadırgayanlara o dillere destan sivri diliyle ağızlarının payını veren Muhammed Ali'de yitik itibarlarını bulmuşlardı...

Batı ırkçılığı, kolonyalizm, post-kolonyalizm ve emperyalizmden mustarip Asya ve Afrika halklarının nazarında, "beyaz adam"ın çirkinliğini haykıran, ırkçılığı yerden yere vuran ve Vietnam'ın işgaline karşı çıkarak askere gitmeyi hapse girmek pahasına reddeden Muhammed Ali, 'renkli halkların' kurtuluş savaşçısıydı"

Gecenin ikisinde-üçünde tatlı uykularımızı bölüp gazâ niyetine radyoların ve televizyonların başına geçerdik; Üsküp'ten Kinşasa'ya kadar her yerde, hepimiz, Muhammed Ali'nin yumruklarıyla mest olurduk; Dünya Ağır Sıklet Boks Şampiyonu olmanın ötesinde, bir damla zafer için çırpınan yenilmiş halkların zaferiydi Muhammed Ali; intikamdı, iade-i itibardı, özgüvenimizin geri dönüşüydü...

Muhammed Ali'nin otobiyografisinden bir alıntı:

"(Libya lideri Kaddafi) Bütün maçlarımı takip ettiğini ve Frazier'le yaptığım maçı kaybettiğimde bütün İslam dünyasında, özellikle de Libya'da yaşanan hayal kırıklığını anlattı. 'Doğrusunu isterseniz, ülkemizde neredeyse yas tutuluyordu.' dedi. Aynı şeyleri Suudi Arabistan'a, Kuveyt'e, Endonezya'ya, Malezya'ya, Mısır'a gittiğimde de işitecektim. Pakistanlılardan, Güney Korelilerden, Taylandlılardan, Hintlilerden, Burmalılardan, akşamları radyoları başında maçımı dinleyen işçilerden de işitecektim. Bu gezim esnasında nereye gittiysem Frazier'le yaptığım maçtan bahsediliyordu. 'Bir daha maç yaparsak,' diye temin ettim Kaddafi'yi, 'geçen defa göz yaşı döktürdüklerimi sevince boğacağım. Söz.'" (Kaynak: Muhammed Ali - Richard Durham ile Tek Özyaşamöyküsü / Kaknüs Yayınları)


* * *
Geçen yazıda söylediğim gibi: Milli takımımız Muhammed Ali'nin verdiği mesajları vermiyor, ama bazen aracın kendisi mesajdır. İslam Dünyası, Türkiye'yi, 600 sene boyunca Batı'ya karşı Müslümanlığın bayraktarlığını yapan ve Mustafa Armağan'ın tabiriyle "insanlığın son adası" olan Osmanlı ile özdeşleştiriyor. Milli takımımızın Batılı takımlar karşısındaki başarılarına da 'tarihi bir zaviyeden' bakıyor. Bu başarıları 'Müslümanların zaferi, Müslümanların rövanşı' olarak görüyor. Onun için, bir zamanlar Muhammed Ali'nin maçları için bölünen uykular, şimdi milli takımımız için bölünüyor. Ta Açe'de Müslümanlar -Avrupa ile saat farkı yüzünden- gecenin ikisinde yataklarından kalkıyor ve duayla, niyazla televizyon ekranlarının başına geçip Türkiye için tezahürat yapıyor (bkz. www.timeturk.com).

Muhterem Fatih Terim hoca, sevgili millilerimiz: Lütfen, Dünya Müslümanlarının ve Batı'yla derdi olan bütün dünya halklarının dualarını/tezahüratını duyun ve bugünkü maçta onları temsil ettiğinizin bilincinde olarak oynayın. "Dualarıyla bizi destekleyen Türk halkı"na teşekkürle yetinmeyip, Bosna'ya, Gazze'ye, Açe'ye selam göndermeyi de ihmal etmeyin.

Rahman ve Rahîm Allah, yâr ve yardımcınız olsun

 

yenişafak