Mirac’ı kutlamak-yaşamak

Ahmet Taşgetiren

Türkiye’de siyasi - toplumsal gündemin yanında dini gündem hep olmuştur. Aslında, farkında olalım olmayalım, dini gündemle siyasi – toplumsal gündem birbirinden çok da kopuk değildir, hatta iç içedir.

Gün geçmez ki insanlar – siyasiler birbirlerini Allah’a havale etmesinler.

Güç geçmez ki içerde görülemeyen hesaplar Ruz-i mahşere, yani Allah’ın adaletine havale edilmesin.

Başka toplumlarda da din bu ölçüde hayatın içinde mi, bilmiyorum. Ya da şöyle söyleyeyim, sekülerliğin artık bir hayat tarzı haline geldiği toplumlarda -mesela Batı toplumlarında- bile bazı konular, kürtaj, cinsellik vs. dini aidiyetlerle bağlantılı olarak tartışılır.

Bizde ise ister özgürlüklerin sınırı, ister ahlaki sorgulamalar, ister toplumun farklı kesimleri arasındaki ilişkiler açısından olsun, din ile ilişki hep gündemdedir.

En azından kandillerle ilişkilidir insanlar. En azından dünyadan göçüş noktasında din ile ilişkilidir. Dini görevlerde sıkıntı olsa dahi, kültür olarak bir iklimi paylaşmak söz konusudur.

Dua vardır herkesin hayatında hiç olmazsa. Sığınılacak bir yer arandığında…

Üç aylar iklimindeyiz. Kandiler var bu iklimde: Regaip Kandili, Mirac Kandili, Beraat Kandili, Kadir Gecesi…

Mirac, Peygamberimiz’in (s.a.v.) yaşadığı bir yücelme ufkudur insanlığın önünde.

Evet insanlığın önünde.

Mucizevi bir hadisedir. Mucize, Allah’ın kudret alanında mümkün olandır, Peygamberlerin - Peygamberimizin hayatında tanık olunan vakıalardır. Biz buna inanırız.

Miraç olayı, genelde ilk tebliğ yıllarında büyük zorluklar yaşayan Hazreti Peygamber’e Allah’ın bir lütfu olarak anlaşılmış, Rasulullah’ın kalbi ferahlığı müminler için de bir kutlama vesilesi olmuştur.

Ama Mirac’ın bir yandan Allah’ın huzurunda duruş, bir yandan da Allah’ın huzuruna layık olma cihetiyle, her insana yönelik bir manası ya da mesajı da vardır.

Miracı bugünün müminleri, bir yandan Rasulullah’ın kalbi ferahlığını kutlamak için anarken, bir yandan da kendi hayatlarına katma gayreti içine girebilirler.

Namaz müminin miracıdır” sözü, İslam kültürünün nesillerden nesillere aktarılan bir özdeyiştir.

Allah’ı görüyormuş gibi bir hayat yaşamak” Rasulullah’ın “Cibril hadisi” diye bilinen hadis-i şeriflerinde mü’minin önüne koyduğu bir ufuktur.

Secdenin Allah’a en yakınlık mesafesi olduğu “Secde et ve yaklaş” diye seslenen Kuran’ın ifadesidir. (Alak suresi,19)

Namaz, Allah’ın huzuruna duruş hassasiyetiyle icra edilecek bir ibadettir.

Namaz günlük hayatın içinde bir ibadettir.

Namaz hayatın en kılcal damarlarına Allah ile ilişkiyi diri tutma coşkusu taşıması gereken bir ibadettir.

Namaz, Allah’ın yardımına sığınışın çağrısıdır.

Namaz insanı hayat seyrindeki sapmalardan, yoldan çıkışlardan koruyan bir duyarlılık menzilidir. Biraz sonra Rabbin huzuruna çıkacaksın, ellerin temiz mi, kalbin temiz mi, Huzur’a çıkmaya yoğunlaştın mı, vaktini ona göre ayarladın mı, bu randevuya kirlenmiş olarak, sapmış olarak gidemezsin… Namaz bu demek.

Mirac arı – duruluğunu kuşanmak demektir namaz.

Dolayısıyla namaz, insanın hayatını, kalbini miraca göre yontandır, ayıklayandır, arındırandır.

Namaz hayattır, Mirac ufku da hayatın içinde arınmışlığa doğru bir koşudur.

Miracı Rasulullah’a ve kutlama vesilesine münhasır hale getirmek, Rasulullah’ı da bütün yaşadıkları ile tarih içinde bırakmak…. Bu her şeye haksızlık demek olur.

Rasulullah’ı da hayatımıza taşımalıyız, Kuran başta olmak üzere O’nunla gelenleri de, Mirac’dan payımıza düşenleri de…

Mirac’ı yaşayanlardan olmak dileğiyle Mirac’ınız - Mirac’ımız kutlu olsun.

KUDÜS – MESCİD-İ AKSA

Mü’minler için Mirac’la iç içe bir kalb hassasiyeti de Kudüs ve Mescid-i Aksadır. İsra, Mescid-i Haram’dan başlayan ve hedefi Mescid-i Aksa olan bir gece yolculuğudur. Mirac da, Mescid-i Aksa’dan başlayan bir yükseliştir. Her anında Rasulullah vardır.

Bugün Kudüs ve Mescid-i Aksa bir hüzün coğrafyası haline gelmiştir. İsrail işgali altında ve her gün kimliği ile oynanan bir İslam yurdu olarak tüm İslam dünyasının derin yarası halindedir.

Neden böyle?” sorusu da tüm İslam dünyasının vicdan muhasebesinin odağıdır. Bir Mirac daha yaşandı hür ezanlara hasret Mescid-i Aksa mazlumiyeti içinde?

Benim en sevdiğim şiirlerindendir “DUA”sı Necip Fazıl’ın: “Ağlayın su yükselsin – Belki kurtulur gemi – Anne seccaden gelsin – Bize dua et e mi?”