‘Millet, milliyet, milliyetçilik’tartışmaları etrafında...

Selâhaddin Çakırgil

Bu sütunda 1 Şubat (Perşembe) günü yayımlanan makalede, Cumhurbaşkanı’nın bir konuşmasındaki ‘millet-milliyet’ tarifi üzerine birkaç cümleyi aktarılınca bazılarından tuhaf eleştiriler geldi.. Kimisi, ‘Aklımı CHP, HDP, PKK/YPG’yle bozduğumu’, kimisi Tayyib Erdoğan’la aynı safta yer aldığından beri Devlet Bahçeli’yi eleştirilerden muaf tuttuğumu, ‘bütün Türklerin birliği’ni ideal edinen ‘panturanist’lerin 100 yıllık şiarı olan ‘kızılelma’ masalının ardına takıldığımı ileri sürdü.. Ama, bu satırların sahibinin CHP/ HDP veya PPK’yı taktığı yoktur. Ama o eleştiriyi yapanların, bütün bu olup bitenlere rağmen, CHP, HDP veya PKK’nın mâsum sayılmasını beklemek gibi bir takıntılarının olduğu anlaşılıyor.

Sadece ülkenin değil, bütünüyle bölgeyi bir yangın yerine çevirmek peşinde olan emperial güçlerin ve uluslararası odakların entrikaları karşısında, böylesine temel bir konuda, ‘birlikte hareket etmek’ kararı alan Devlet Bahçeli’yi niye eleştireyim ki? Elbette bununla, hiç kimse mâsum ve eleştiriden de masûn değildir. Ancak, olumlu bir noktaya gelenleri daha olumlu yönde teşvik etmek varken, eleştirilmesini beklemekte bir mâkuliyet var mıdır?

Gelen eleştirilerde ‘Cumhurbaşkanı’nın sözlerinin gözü kapalı benimseyicisi durumuna düşmek size yakışır mı?’ gibi suçlama ve sataşmalarda bulunanlara gelince… Hatırlanacağı üzere, Tayyib Bey, muhalif siyasetçilerden KK’nın, ‘Osmanlı’da millet yoktu..’şeklindeki bir sözüne cevaben düşündürücü bir karşılık vermiş, biz de o konuşmadan birkaç cümleyi -elbette benimseyerek- aktarmıştık. O cümlelerinde ne diyordu Tayyib Bey, hatırlayalım: 

‘Bu zat, (…) ‘Osmanlı'da millet mi vardı?’diyor. (…) ‘Millet cumhuriyetle beraber oldu..’diyor. (…) Halbuki, Osmanlı tam bir ‘millet devleti’ydi. (…)

Milleti ve milliyeti anlamak için öncelikle kendi geçmişinizi çok iyi bilmeniz gerekir. (…) Sen Cumhuriyet dediğin zamanda dur bakalım. Biz Millet-i İbrahîm’den geliyoruz.

Müslümanlar bir millet, Hristiyanlar bir millet, Yahudiler bir millettir.(…)’

İmdiii... Bu sözleri aktarmakla,  bir cumhurbaşkanı da olsa, onun sözlerinin tekrarcısı durumuna mı düşülmüş olur?

Hemen belirtelim ki, Tayyib Bey’in bu görüşleri, sadece onun değil, Müslüman insanların ortak görüşüdür. Bu görüşü Tayyib Bey’in bir Cumhurbaşkanı olarak da ifade etmesi, elbette ayrıca daha bir önemlidir. Ancak, o görüşler, onun o makamda olmasa da yüksek insanî görüşlerdir ve Müslümanların inançlarının gereğidir ve yeni bir şey değildir.

Bu vesileyle belirtelim ki, bu satırların sahibi 1972-73’lerden beri yazı hayatında olup, o ilk gençlik yıllarından beri bu konuda da bu yöndeki inancını, ondan haberi olmayan başka Müslümanlarla da paylaşmaya ve Müslüman olmayanların da bundan haberinin olması için elinden geldiğince gayret göstermiştir. Yani, Tayyib Bey’in sözkonusu görüşü dile getirmesini aktarmak, onun her dediğini tekrarlamak gibi bir çabayı yansıtmaz.

Nitekim, aylık ‘Vuslat’ dergisinin Şubat-2018 sayısında yayınlanan bir mülâkatta, bu satırların sahibine ‘Millet, Milliyet ve Milliyetçilik’ terimleri üzerine sorulan sorulara Ocak-2018 ortasında verilen cevap da İslam’a bağlı olanların bu konudaki görüşleri anlatılmaya çalışılmış ve, Elbette  bugün etnik ve başka sosyal gruplara da ‘millet’denilmesi vakıasını da görmezlikten gelemeyiz (…) Ama , aslolan, aynı inanç çevresinde ve çerçevesinde bir araya gelmiş insan toplumunun  ‘millet’olarak nitelenmesidir.  Çünkü, millet, temelde, din ve inanç mânâsında olduğu gibi, o inanca, dine bağlı olanları da ifade etmektedir.

Yani, bu açıdan bakıldığında İslam MilletiMillet-i İbrahîm denilebildiği gibi,‘İslam Milleti’ dışındakilere de küfür milleti, Firâvun veya Nemrud Milleti vs. denilmiştir.

(…) O halde, Her Müslüman, İslam Milleti’nin korunması, yücelmesi ve ilahî adâlet anlayış ve ölçüsünü, İslam mesajının bütün insanlığa ulaştırılmasını da benimser.’  denilmişti.

Evet, Müslümanların dünyaya ve diğer bütün insanlara bakışının temel ölçüsü budur.

Bu sütunda 1 Şubat (Perşembe) günü yayımlanan makalede, Cumhurbaşkanı’nın bir konuşmasındaki ‘millet-milliyet’ tarifi üzerine birkaç cümleyi aktarılınca bazılarından tuhaf eleştiriler geldi.. Kimisi, ‘Aklımı CHP, HDP, PKK/YPG’yle bozduğumu’, kimisi Tayyib Erdoğan’la aynı safta yer aldığından beri Devlet Bahçeli’yi eleştirilerden muaf tuttuğumu, ‘bütün Türklerin birliği’ni ideal edinen ‘panturanist’lerin 100 yıllık şiarı olan ‘kızılelma’ masalının ardına takıldığımı ileri sürdü.. Ama, bu satırların sahibinin CHP/ HDP veya PPK’yı taktığı yoktur. Ama o eleştiriyi yapanların, bütün bu olup bitenlere rağmen, CHP, HDP veya PKK’nın mâsum sayılmasını beklemek gibi bir takıntılarının olduğu anlaşılıyor.

Sadece ülkenin değil, bütünüyle bölgeyi bir yangın yerine çevirmek peşinde olan emperial güçlerin ve uluslararası odakların entrikaları karşısında, böylesine temel bir konuda, ‘birlikte hareket etmek’ kararı alan Devlet Bahçeli’yi niye eleştireyim ki? Elbette bununla, hiç kimse mâsum ve eleştiriden de masûn değildir. Ancak, olumlu bir noktaya gelenleri daha olumlu yönde teşvik etmek varken, eleştirilmesini beklemekte bir mâkuliyet var mıdır?

Gelen eleştirilerde ‘Cumhurbaşkanı’nın sözlerinin gözü kapalı benimseyicisi durumuna düşmek size yakışır mı?’ gibi suçlama ve sataşmalarda bulunanlara gelince… Hatırlanacağı üzere, Tayyib Bey, muhalif siyasetçilerden KK’nın, ‘Osmanlı’da millet yoktu..’şeklindeki bir sözüne cevaben düşündürücü bir karşılık vermiş, biz de o konuşmadan birkaç cümleyi -elbette benimseyerek- aktarmıştık. O cümlelerinde ne diyordu Tayyib Bey, hatırlayalım: 

‘Bu zat, (…) ‘Osmanlı'da millet mi vardı?’diyor. (…) ‘Millet cumhuriyetle beraber oldu..’diyor. (…) Halbuki, Osmanlı tam bir ‘millet devleti’ydi. (…)

Milleti ve milliyeti anlamak için öncelikle kendi geçmişinizi çok iyi bilmeniz gerekir. (…) Sen Cumhuriyet dediğin zamanda dur bakalım. Biz Millet-i İbrahîm’den geliyoruz.

Müslümanlar bir millet, Hristiyanlar bir millet, Yahudiler bir millettir.(…)’

İmdiii... Bu sözleri aktarmakla,  bir cumhurbaşkanı da olsa, onun sözlerinin tekrarcısı durumuna mı düşülmüş olur?

Hemen belirtelim ki, Tayyib Bey’in bu görüşleri, sadece onun değil, Müslüman insanların ortak görüşüdür. Bu görüşü Tayyib Bey’in bir Cumhurbaşkanı olarak da ifade etmesi, elbette ayrıca daha bir önemlidir. Ancak, o görüşler, onun o makamda olmasa da yüksek insanî görüşlerdir ve Müslümanların inançlarının gereğidir ve yeni bir şey değildir.

Bu vesileyle belirtelim ki, bu satırların sahibi 1972-73’lerden beri yazı hayatında olup, o ilk gençlik yıllarından beri bu konuda da bu yöndeki inancını, ondan haberi olmayan başka Müslümanlarla da paylaşmaya ve Müslüman olmayanların da bundan haberinin olması için elinden geldiğince gayret göstermiştir. Yani, Tayyib Bey’in sözkonusu görüşü dile getirmesini aktarmak, onun her dediğini tekrarlamak gibi bir çabayı yansıtmaz.

Nitekim, aylık ‘Vuslat’ dergisinin Şubat-2018 sayısında yayınlanan bir mülâkatta, bu satırların sahibine ‘Millet, Milliyet ve Milliyetçilik’ terimleri üzerine sorulan sorulara Ocak-2018 ortasında verilen cevap da İslam’a bağlı olanların bu konudaki görüşleri anlatılmaya çalışılmış ve, Elbette  bugün etnik ve başka sosyal gruplara da ‘millet’denilmesi vakıasını da görmezlikten gelemeyiz (…) Ama , aslolan, aynı inanç çevresinde ve çerçevesinde bir araya gelmiş insan toplumunun  ‘millet’olarak nitelenmesidir.  Çünkü, millet, temelde, din ve inanç mânâsında olduğu gibi, o inanca, dine bağlı olanları da ifade etmektedir.

Yani, bu açıdan bakıldığında İslam MilletiMillet-i İbrahîm denilebildiği gibi,‘İslam Milleti’ dışındakilere de küfür milleti, Firâvun veya Nemrud Milleti vs. denilmiştir.

(…) O halde, Her Müslüman, İslam Milleti’nin korunması, yücelmesi ve ilahî adâlet anlayış ve ölçüsünü, İslam mesajının bütün insanlığa ulaştırılmasını da benimser.’  denilmişti.

Evet, Müslümanların dünyaya ve diğer bütün insanlara bakışının temel ölçüsü budur.

Star