Meteor kuşağı

Abdurrahman Dilipak

Sanki bir meteor kuşağı dünyaya doğru ilerliyormuş gibi. Dünya o meteor kuşağının içinden geçecek olursa çok insanın canı yanacak.

Biz ahir zaman peygamberinin ümmetiyiz. O diyor ki, “Bildiğimi bilseydiniz, çok ağlar az gülerdiniz.” 

Sahi Fransa’da neler oluyor? Macron’a yönelik suikast ihbarlarının arkasında ne vardı.

İngiltere’de hani şu Rothschild malikhanesinin üzerinde çarpışan bir uçakla bir helikopter vardı. Kim öldü ya da öldürüldü.

Biz Veliahd Prens, Hariri, Dahlan derken; Arap yarımadasında birtakım prensler, zengin işadamları ortadan kayboluyordu. Ortadan kaybolan sadece Kaşıkçı değildi.

Bizans döneminde Yedikule zindanlarından çığlıklar yükselirmiş. Osmanlı döneminde de o çığlıklar, bütünü ile hiç dinmedi. Cumhuriyet döneminde Yedikule zindanlarına gerek kalmadı, her yer Yedikule’ydi artık. İşkence evleri her yerdeydi, gücü yeten gücü yeteni, askeri, polisi, MİT’i, JİTEM’i, Mafiası.. 

Aslında zulüm tek bir millettir. Onlar hangi dine, mezhebe, ideolojiye, örgüte bağlı olursa olsun, efendileri Şeytandır!

Bu işler dün böyleydi, bugün de böyle. Yarın da böyle olacak. Zalimler varsa, mazlumlar da var. Zalimlerle birlikte olanlar, zulme, soyguna, sömürüye karşı sessiz kalanlar, onlara destek verenler de var, direnenler de.

Haksızlıklar karşısında susanlar dilsiz şeytanlardır. Bu bir. Zulme rıza gösterenler de zalimlerdir bu iki.. Zalimleri yakacak ateş, onlara yardım edenlere de dokunacak o üç. Haksız sahip oldukları, servet, makam, güç, rüşvet alarak ya da rıza ile vererek, torpille o her ne ise, onların toplam değeri kadar odun, kendi cehennemleri için onların sırtına yüklenecek. Ve o ateş onları yakacak!

Zalimler için yaşasın cehennem!

Korksun ABD, korksun dünyanın tüm müstekbirleri ve onların temsilcisi, ajanı, memuru, iş ortakları, insin Şeytanları!

The Economist’in 2019 kapağı da yine bir sürü kehanet içeriyor. Bunlardan biri de “Mahşerin Dört Atlısı” (The Four Horsemen of the Apocalypse). “Tarihin sonu”na, İsa Mesih’e, “Kıyamet savaşı”na bir gönderme var. İncil’in Yuhanna Vahyi bölümünde bu olay şöyle anlatılır: 

1 “Sonra Kuzu`nun yedi mühürden birini açtığını gördüm. O anda dört yaratıktan birinin, gök gürültüsüne benzer bir sesle, “Gel!” dediğini işittim.”

2 “Bakınca beyaz bir at gördüm. Binicisinin yayı vardı. Kendisine bir taç verildi ve galip gelen biri olarak zafer kazanmaya çıktı.”

3 “Kuzu ikinci mührü açınca, ikinci yaratığın “Gel!” dediğini işittim.”

4 “O zaman kızıl renkte başka bir at çıktı ortaya. Binicisine dünyadan barışı kaldırma yetkisi verildi. Bunun sonucu olarak insanlar birbirlerini boğazlayacaklar. Atlıya ayrıca büyük bir kılıç verildi.”

5 “Kuzu üçüncü mührü açınca, üçüncü yaratığın “Gel!” dediğini işittim. Bakınca siyah bir at gördüm. Binicisinin elinde bir terazi vardı.”

6 “Bir sesin şöyle dediğini işittim: ‘Bir ölçek buğday bir dinara, üç ölçek arpa bir dinara. Ama zeytinyağına, şaraba zarar verme!”

7 “Kuzu dördüncü mührü açınca, “Gel!” diyen dördüncü yaratığın sesini işittim.”

8 “Bakınca soluk renkli bir at gördüm. Binicisinin adı Ölüm`dü. Ölüler diyarı onun ardınca geliyordu. Bunlara kılıçla, kıtlıkla, salgın hastalıkla, yeryüzünün yabanıl hayvanlarıyla ölüm saçmak için yeryüzünün dörtte biri üzerinde yetki verildi.”

Hz. İsa’yı temsil eden Kuzu, adalet gününe ilişkin tomarların her yeni bir mührünü açtıkça yeni dönemin sırları açıklanır. Bu anlamda “4 atlı” sembolik olarak Romalılar için “mahşer” ifade eder. “Mahşerin dört atlısı” adı, batı mitolojisinde  Kıyamet” ya da “Korku dolu günler” olarak yorumlandı.

The Economist’de daha birçok sembol var, onları da bugün Akit Tv’de konuşuruz herhalde ya da ayrı bir yazı konusu yaparız. Anlatılan, hani “Tarihin sonu” ve “Medeniyetlerarası çatışma” denen bir şey vardı ya, Fukuyama ve Huntington’un dile getirdiği, işte onların dile getirdikleri endişelerin gerçek olacağı anlatılmaya çalışılıyor.

Kimse köşklerinde, yalılarında, kalelerinde, şatolarında rahat oturamayacak. İktidar sahipleri, aileler, dostlar, ortaklar, servet sahipleri birbirine girecek. Ortaklar, kardeşler, kuzenler, gelinler, damatlar, dayılar, amcalar, halalar, teyzeler. İnsanın insana güveni kalmayacak.. Hem birbirlerinden korkacaklar, hem de birbirlerini kıskanacaklar. Haram para, şarabın şişesinde durmadığı gibi kasasında durduğu gibi durmayacak. Bu durum halktan insanlar ya da prensler, zenginler ya da yoksullar için fark etmeyecek. Eğitimli ya da eğitimsiz, her tür insan. Birbirlerine baskın verecekler, Megalomani ve şizofrenik tepkiler sanırım daha da artacak. 

İtalyan Mafyası kiliseyle kol kola girip, birçok “hayır” işi yaparak imajını ve vicdanını aklamak istemişti ama o “Gayrimeşru gasp paraları” kimseye fayda vermedi. Gasbedilen, haksız şekilde tahsil edilen para ile yapılan işler de ruhunu kaybetti.

Da Vinci, The Economist dergisinin kapak konusu ile bir kez daha gündemde. Vinci’nin ölümünün 500. Yılında yeni dünya düzeni tartışılıyor. Öte yandan; Türkiye gündeminde tartışılmasa da 2019 ile yeni bir süreç başlıyor. 2019 yılında digital devrim gerçekleşecek. Eskisine hiç benzemeyen yeni bir dünyanın eşiğindeyiz. Avatarlar ve Siborglarla çok farklı bir dünya.

Bilim, sanat, siyaset, ticaret, sanayi, eğitim, sağlık, tarım, para her şey siber devrimle yeniden tanımlanacak.

Bilgi bombardumanına tabi tutulacağız ama agnostik hale de gelebiliriz. Yeni dünya düzeninin öncüleri önlerindeki engelleri kaldırmak için dünyayı cehenneme çevirebilirler. Hiçbir şey ihtimal dışı değil. Hazır mısınız! Selâm ve dua ile.

 

yeniakit