Mesih

Abdurrahman Dilipak

Bugün TeoPolitik açısından özel bir gün. Museviler’le İseviler arasında “Mesihiyet” konusunda derin bir görüş ayrılığı var. İslam inanışında beklediği Mesih’tir. Ama Museviler, Hz. İsa’yı Mesih olarak kabul etmiyorlar. Onlar kendileri için ayrı bir Mesih bekliyorlar. İseviler ise, “tarihin sonu”nda, bugün Mesih’in yeniden gelişini bekliyorlar. Onun için “Tanrı’yı kıyamete zorlamak”tan söz ediyorlar. Trump ise Musevi’lerin beklediği Mesih’in, İsevi’lerin bekledikleri 2. Gelişi ile birleştirerek Musevilerle İsevileri sulh etmekten söz ediyor.

Müslümanlar kıyametin büyük alameti olarak Dabbet-ül Arz, Yecüc-Mecüc (Hristiyanlar için Gog-Magog) ve Emanet sandığını kabul ediyorlar. Özellikle Şia’da bir Mehdi beklentisi var. Eş zamanlı bir Deccal’den söz ediliyor. Hristiyanlar ise “Anti Chirist”den söz ediyor.

Sünnilerle Şiiler arasında Mehdi konusunda büyük bir görüş ayrılığı var.. Şia’nın beklediği Şia imamlarından Hasan el Askeri’nin kayıp oğlu. Ashab-ı Kehf gibi o uyutuldu. Vakti geldiğinde uyandırılacak. Sünniler ise bir görevlendirme ile zahid bir kişinin Mehdi olarak görevlendirileceğini düşünüyor.

İslam topluluklarında “İstihraç” denilen, İsevi’lerde “Kehanet” denilen, “Astrolojik” bir takım “döngü”ler ve “kesişme”lerle ilişkilendirilen zuhuratlar’dan söz ediliyor.

4 Eylül’de, yani bugün birileri gökten bir işaret bekliyor. Bunu gök yüzünde bir halogramik görüntü şeklinde, artırılmış sanal gerçeklik ürünü bir kurgu olarak da gerçekleştirebilirler. StarLink’ler üzerinden RF etkisi ile uzaydan ses de duyurabilirler.. Aslında akıllarınca “Dinlerarası diyalog” ile bu sorunu çözecekler. Kudüs, Mescid-i Aksa ile Doğuş ve Kıyamet kilisesi üzerindeki tartışmalar “Medeniyetlerarası bir savaş”a dönüşerek “Tarih’in sonu”nu getirebilir.

Yahudilikte kıyamet (Ahir Zaman) "Yemot HaMashiach" / Mesih Günleri” olarak tanımlanıyor. Mabedin yeniden inşası ve Meşiah’ın gelişi, Büyük İsrail’in kurtuluşu ve Tanrı’nın krallığının yeryüzünde kurulmasıyla ilişkilendirilir. Bu konudaki kehanetleri, Tevrat’ın Yeşaya, Yeremya, Hezekiel, Daniel bölümlerinde ve Talmud’da görmek mümkün. Mesih’in Gelişi Yeşaya 11:1-9, Daniel 7:13-14’de anlatılır. Mesih gelince , dünyayı adaletle yöneteceği ve barış çağını başlatacağı öngörülür. Bu dönemde “kurt kuzunun yanında yatacak” (Yeşaya 11:6), yani evrensel barış sağlanacak. Ama Gazze’de yaşananları görüyorsunuz. Vadettikleri ve gerçek arasında dağlar var. Onlar bu durumu, mevcut küresel çatışmaları, çevresel krizleri ve bölgedeki gerilimleri, Gazze’deki vahşeti Mesih’in gelişine işaret eden “doğum sancıları” olarak yorumluyorlar. İsrail’in 1948’de kurulması da onlara göre Yeşaya 66:8’deki “Bir ulus bir günde doğar mı?” kehanetinin gerçekleşmesidir.

Gog ve Magog Savaşı Hezekiel 38-39’da konu edilir. Onlar bunu Kıyamet öncesi büyük bir savaşla ilişkilendirir. Onlara göre “Gog ve Magog” liderliğindeki ulusların İsrail’e saldıracağı, ancak Tanrı’nın müdahalesiyle saldıranların yenileceği belirtilir. Onlar bugün bunu Rusya, Çin veya İran’ın İsrail’e karşı ittifakı ile ilişkilendiriyorlar.. Tapınağın Yeniden İnşası Hezekiel 40-48’de anlatılır. Bu, bundan sonra olacaklar için en büyük işaret olarak görülür. Düvelerin kurban edilmesi bu sürecin başlaması ile ilgili bir işaret olarak kabul edilir. Tapınak Enstitüsü süreci başlattı. Mescid-i Aksa’nın bulunduğu bölgedeki Mescid-i Aksa, Ömer Mescidi, Kıyamet ve Doğuş kiliselerinin varlığı onlar için en önemli sorunların başında geliyor. Aslında onlar Hz. Davud’u ve Hz. Süleyman’ı peygamber kabul etmiyorlar. Onlar için bunlar dindar baba-oğul, iki kral. Dolayısı ile mabed de tarihi ve kültürel bir miras. Oysa Müslümanlar için ayrı bir dini anlamı ve değeri var.

Hristiyanlıkta Vahiy Kitabı, Matta 24, Markos 13 ve Luka 21 gibi bölümlerde Hz.İsa’nın ikinci gelişi, Deccal’in ortaya çıkışı ve Tanrı’nın nihai yargısından söz edilir.

İsa’nın İkinci Gelişinden Matta 24:29-31, Vahiy 19:11-21’den söz edilirken, Hz.İsa’nın gökyüzünde bulutların arasından dünyaya döneceği, seçilmişleri toplayacağı ve Tanrı’nın krallığını kuracağı belirtilir. Onlara göre bu, “büyük sıkıntı” döneminden sonra olacak. Günümüzdeki doğal afetler (depremler, seller), savaşlar ve ahlaki çöküşü Matta 24:6-8’deki “savaş söylentileri” ve “doğum sancıları” ile ilişkilendirir. Örneğin, küresel iklim krizi veya pandemiler, bu kehanetlerin işaretleri olarak yorumlayanlar olduğu gibi, Mesih'in dönüşünü hızlandırmak için “Tanrıyı kıyamete zorlayanlar” da vardır. AntiChirit ve ve Sahte Peygamber Vahiy 13, 2. Selanikliler 2:3-4’de anlatılır. Bazı Hristiyan topluluklar modern dünyadaki karizmatik liderler, teknoloji devleri veya ideolojileri Deccal ile ilişkilendiriyor.. Yapay zeka, dijital para, Globalizm, küresel yönetim sistemleri, Vahiy 13’teki “canavarın işareti” (666) ile ilişkilendirilmektedir.

İslam dünyası Amik ovasındaki “Melheme-i Kübra” diye bir savaştan söz eder. Hristiyanlar “Armageddon Savaşı”ndan söz eder. Vahiy 16:16’da. Anlatıldığına göre bu savaş, İşgal altındaki topraklarda, “Armageddon” denilen yerde Megiddo Vadisinde gerçekleşecek.

Hristiyan dünyasında Kıyamet öncesi yedi yıllık bir “büyük sıkıntı”dan söz edilir. (Tribulation) denilen bu sıkıntıdan Matta 24:21, Vahiy 7:14’de söz edilir. Bu dönemde zulmün artacağı ve Tanrı’nın yargısının gazaba ve cezaya dönüşeceği anlatılır. Küresel krizler (ekonomik çöküş, pandemi, savaşlar, manyetik kutuptaki yer değişikliği, buna bağlı iklim kuşaklarındaki değişiklik), Uzay’la ilgili bir takım kehanetler, Chabat, Hazara, Karay, İbrahim Buluşmaları, Nuhi yasalar, Palantir, bazı gruplar tarafından bu dönemin işaretleri olarak yorumlanır. Mesela Gazze, Lübnan, Suriye’de yaşanan olaylar, İran savaşı, Yemen’deki çatışmalar, CoVID-19 pandemisi veya Ukrayna-Rusya savaşı, bu bağlamda yorumlanır.

Hristiyanlar ve Yahudiler açısından Anadolu topraklarında bu kehanetlerin önemli işaretleri vardır. Onun için Kıyamet teolojisinde kehanetlerin merkezinde Türkiye, Suriye, Irak, Lübnan, Ürdün, Kısmen Mısır vardır. Zaten Nil ile Fırat arası doğrudan Arz-ı Mev’ud coğrafyası arasında yer alır. Dünyada ne olup bittiğini anlamak için ötekilerin ne düşündüklerini bilmek gerek. Tabii bu arada bizim inancımızın bu konuda bize ne dediğini bilmeden ne yapacağımızı da bilemeyiz. “La ilahe” demek yetmez, “İllallah” da dememiz gerekir.

Bugün bizim halimizi sorarsanız, bir kör döğüşü içindeyiz. Kaçtığımızı sandığımız şeye doğru koşuyoruz. Hani derler ya “ol mahiler ki, derya içredir de deryayı bilmezler”, o hesab, bu topraklar Hz. Ademden beri meskun ama biz bu toprağın tarihinden de bi haberiz, bu toprağın bize bize yüklediği sorumluluklardan da bi haberiz.

Fanatik, Laikçi, Kamalist CHP’liler ve onların zihniyet ikizleri zaten bu sorumluluğu reddediyor da, onlardan değil gibi görünen, farkında olduğunu sandıklarımız da, oltayı yutan balık misali birilerinin çektikleri yöne doğru gidiyor. İnsanların çoğu iyi ya da kötü, farklı farklı dillerde, 3 aşağı 5 yukarı aynı şarkıyı söylüyorlar aslında

Şu konulara dikkat edelim: Filistin'in tamamen izole edilmesi planı var. Ama Allah (cc) fırsat vermiyor. Silahsız, aç-susuz bir halkla yıllardır baş edemiyorlar. Orduları olan devletler korkuyor ama bir avuç Gazzeli direniyor. İsrail ordusu Goliath'ın Şeytanına hizmet ediyor, Aksa Tufanının askerlerinin elinde Davud’un sapan taşı var. İsrail Filistinlileri Türkiye dahil pek çok Müslüman ülkeye hatta Avrupa ülkelerine gönderme planları yapıyor ama, Allah buna izin vermiyor. Gazze direnişi kırıldığında Allah gazabı İsrail'i vururken, İsrail saldırıları karşısında sessiz kalan İslam ülkeleri de bu gazaptan payını alacak!

Trump ve Netenyahu, Zelensky, Abbas çok yıprandı, ABD ve İsrail'de, diğer bazı ülkelerde de bir yönetim değişikliği söz konusu olabilir. Çok gerdiler, BM kongresi sürecinde, 40 ülkeden Gazze’ye gemilerin yola çıktığı şu günlerde geçici bir yumuşama olabilir ama arkasından daha vahşi bir saldırı gelebilir. Farklı şeytani gruplar, her milletten, her dinden, her mezheb ve ideolojiden farklı grublarla birlikte çalışıyorlar. Şeytanların her yerde destekledikleri dostları var. Münafık karekterli bu kişileri her yerde görmek mümkün. Bu Şeytani topluluklar artık planlarını sürekli değişiyorlar. Palantir’in önerdiği eylemler, değişen şartlara uyum performansı çok yüksek eylem biçimleri. Eskiden bu planları, 5 yıllık, 10 yıllık, hatta 25 yıllık döngülere göre Millenium Jubileleri şeklinde yapılıyordu. Şimdi an be an güncelleniyor.

Şeytan (LA) kafaya koymuş, 8 Milyar insanla uğraşmak zor. 7,5 milyarı “çöp insan”. Bunlar “Sıfır atık” projesi kapsamında kompoz’a dönüştürülmesi gerek. Artık zaten bunların çoğu deist, ateist, agnostik BİREY’ler. Dibe vurmuşlar. Kimi şehvet tutkunu, kimi alkolik, kimi uyuşturucu bağımlısı. Şeytan bunlarla uğraşmak istemiyor. Onun için 500 Milyon “seçilmiş” yani VIP ve CIP ideal bir nüfus. WEF bunun için çalışıyor. GlobalReset bu. Chemtrails, iklim yalanı, sağlık ve tarımda oynanan oyunlar, savaşlar ve terör bunun için. 1979 da Georgia eyaletinde diktikleri “Georgia Guidestones” taşında bu yazıyordu. Kıyamete giden yolda, Şeytan bu kadar çok insanla uğraşmak istemiyor. Şeytanı başarısız kılmak istiyorsanız, daha çok çocuk yapın, kadınlar çocuk yetiştirsin, analık yapsın. İstanbul sözleşmesi, Lanzzarote, CEDAW fitnesine hep birlikte karşı çıkalım.

Ne buyuruyordu Allah (cc) “O beldelerin halkı, geceleyin uyurlarken kendilerine azabımızın gelmeyeceğinden emin mi oldular? Ya da o beldelerin halkı, (güpegündüz oyun eğlenceye daldıkları sırada) gündüzün serin vaktinde dünya işleriyle oyalanırlarken azabımızın onlara gelmeyeceğinden emin mi oldular? Allah'ın hükmünden emin mi oldular? Kaybedenlerden başkası Allah'ın hükmünden emin olamaz”. (Araf 97-99). “Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, onu yine O'ndan başka giderecek yoktur. Eğer Allah sana bir hayır dilerse, O'nun lütfunu geri çevirecek de yoktur. O, lütfunu kullarından dilediğine ulaştırır. O, affedicidir; merhamet sahibidir”. (Yunus 107). Selam ve dua ile.

NOT: İnşallah önümüzdeki Pazartesi günü DERİN GERÇEKLER’e Bülent Deniz’le birlikte kaldığımız yerden devam edeceğiz. İnşallah size o gün “Sumud konvoyu” ile ilgili güzel haberler veririz. "Sumud" Arapça’da "direniş", "sebat" veya "direnç" anlamına gelen bir kelime. Bu anlamda Gazze halkının Mescid-i Aksa’nın şahs-ı manevisinde, “Allah’ın dini”ne sadakatını ve bağlılığını, yaşadığı zamana, mekana şahidliğini, Gazze halkının işgal, tehdit, baskı ve zorluklar karşısındaki cesaret ve kararlılığını ifade eder. “Sumud”, hem fiziksel hem de manevi bir direnişi, Adalet arayışı, Hürriyet özlemini ifade eder.