KURTARICILARDAN KURTULMAK!

Abdurrahman Dilipak

İsrail’in saldırganlığı bize ders olsun. İsrail’e anladığı dilden cevap vermeniz gerek. Nepal gerçeği herkesin aklını başına toplaması gerek. Şunu unutmayalım, Gazze düşerse, sıra Mescid-i Aksaya gelecek. Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir Siyonist’in can güvenliği olmayacak. Cehennem yeryüzüne inecek. Yeni Kerbela yaşanacak bu topraklarda ve bu yeni Kerbela’nın ateşi herkesi yakacak. Dilerim içimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden o ateş bizleri de yakmaz!

Kurtarıcılardan kurtulmadan kurtulmak mümkün değil. Peygamberler bile “kurtarıcı” değiller, onlar insanları kurtuluşa çağırırlar. Allah’a, resulün’e, kitab’a çağırırlar. Lideriniz, partiniz, örgütünüz, tarikatınız, şeyhiniz de olsa, onların hiç biri, hepsi birlik olsalar yine kurtarıcı olamazlar. (Necm 39); Herkes için ancak yaptığının karşılığı vardır. Ve (Bakara 155); Allah (cc) bizleri mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir. (Rad 11), Biz kendimizi değiştirmeden Allah’ın bizim hakkımızdaki hükmü değişmeyecek. Bizim “Galu bela” zamanında, “Elestü bezmi”nde, Allah’ın ezeli ve ebedi bilgisi ile belirlenmiş, bir kader’imiz, bir rızg’ımız ve bir ecel’imiz var! belirlenmiş. Kimse ecelinde önce ya da sonra ölmeyecek. Ecelimiz ömrümüzün kefilidir. Rızgımız’dan az ya da çok da yemeyeceğiz, Kaderimizden başka bir kaderimiz de yok. O zaman derdiniz ne? Hayata yön vermek değil, hayatın akışı içinde Allah’ın rızasına uygun davranmaktır asıl mesela. Kişi kendi zannını nasıl mutlaklaştırabilir ki! Bize hayır gibi gelen şeylerde şer şer gibi gelen şeylerde hayır olamaz mı? (Bakara 216). İnsan bilmediği bir şey hakkında nasıl inatla bir şeyi savunabilir ya da karşı çıkabilir ki? Bize düşen ise istişare ve şura ile hakikat’ı aramak ve İlahi rıza’ya tabi olmak.

Allah’ın huzuruna çıkıp günde (40+X kez: 40 rekat namazda Fatiha ile ayrıca tesbihatla ve her vesile ile) “elhamdülillah” diyoruz, sonra da sürekli şikayet ediyoruz. Şikayet ettiğimiz konularda da sorumluluk üslenmekten kaçındığımız gibi sorumluluk sahibi olanlar da eğer bizdense onların yaptıklarını görmezden geliyoruz. Toplulukları liderleri, örgütleri üzerinden hesaba çekilmez, “annelerin çocuklarından kaçtığı bir gün”de her fert tek başına hesaba çekilecek.

Hani adil şahidler olacaktık, (Maide 8) Allah’tan başka hiç kimseyi, din ve devlet büyüklerini İlah ve Rab edinmeyecektik (Tevbe 31, Ali İmran 64), kafamızı kiraya vermeyecektik. Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi (Bakara 251) olacaktık.. Haksız olan anne-babamız da olsa, haklı olan düşmanımız da olsa hakkı savunacaktık. (Nisa 135, Maide 8). Ne oldu bize! “İman ettik demekle yakamız bırakılıvermeyecek. (Bakara 8-9): “İnsanlardan bazıları, ‘Allah’a ve ahiret gününe inandık’ derler; oysa onlar iman etmiş değildirler. Allah’ı ve müminleri aldatmaya çalışırlar; fakat sadece kendilerini aldatırlar, bunun farkında bile değillerdir.

Gazze’yi düşünerek çevrenize, İslam dünyasına bakın ve karar verin, bu ayetten nasıl bir kanaat ve sorumluluk üretebilirsiniz: (Ali İmran 167) “Ve münafıkların (ikiyüzlülerin) ortaya çıkması için (bu olay oldu). Onlara, ‘Gelin Allah yolunda savaşın veya savunmaya katılın’ denildi. Onlar, ‘Eğer savaşmayı bilseydik, mutlaka sizi takip ederdik’ dediler. O gün onlar, imandan çok küfre yakındılar. Ağızlarıyla söylemedikleri şeyi (iman ettiklerini) iddia ediyorlardı. Allah ise onların gizlediklerini çok iyi bilir.”

Peki şu ayetle ilgili aynı şekilde ne düşünüyorsunuz: (Mücadele 14-15) “Allah’ın gazabına uğramış bir topluluğa dostluk kuranları görmedin mi? Onlar ne sizdendir ne de onlardan. Bilerek yalan yere yemin ederler.” “Allah, onlar için şiddetli bir azap hazırlamıştır. Çünkü onların yaptıkları çok kötüdür.”

İnmemiştir hele Kur’an, şunu hakkıyla bilin / Ne mezar başında okunmak, ne de fal bakmak için.. Allah BİZİM ellerimizle zalimleri cezalandırıp, mazlumlara yardım etmek istemektedir. Bize muhtaç olduğundan değil, bize yardım ederek mükafatlandırmak istemektedir. Unutmayalım ki, Allah’ın kolaylaştırdığından daha kolay, zorlaştırdığından daha zor bir iş yoktur.

(Hac 40)’da ne deniliyordu: “Ki onlar, haksız yere yurtlarından çıkarıldılar; sadece ‘Rabbimiz Allah’tır’ dedikleri için. Eğer Allah, insanların bir kısmını diğer bir kısmıyla defetmeseydi (zalimleri bertaraf etmeseydi), manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah’ın çok anıldığı mescitler yıkılır giderdi. Şüphesiz Allah, kendisine yardım edene yardım eder. Kuşkusuz Allah, güçlüdür, yücedir.”

(Nisa 75-76) ne deniliyor bize: “Size ne oluyor da, Allah yolunda ve, “Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver” diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz? İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler de tâğût yolunda savaşırlar. O hâlde, siz şeytanın dostlarına karşı savaşın. Şüphesiz şeytanın hilesi zayıftır”.

Yarın imtihana çekileceğimiz kitap’tan, soruların cevap anahtarlarını veriyorum size. Çocuklarınızın sınıflarınızı geçmek için ya da Üniversiteye girmek için çalıştığı kadar, siz anne ve babalar, gençler, cennete girmek için çalışıyor musunuz? Cennete girmenin Üniversiteye girmekten kolay olduğunu mu sanıyorsunuz? Siz Allah’ın dinine yardım etmezseniz, Allah’ın size yardım edeceğini mi sanıyorsunuz. (Muhammed 7): “Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a yardım ederseniz (emrini tutar, dinini uygularsanız), O da size (Savaşta ve barışta) yardım eder ve ayaklarınızı (bastığınız yere) sağlam bastırır”.

Yarın ne olacağını bilmiyoruz. Kimse büyük konuşmasın. Ama artık siyasiler, ezel-ebed’den, beka’dan, “kaderi değiştirmek”ten söz etmesinler. Siyasiler halka artık yalan söylemekten vazgeçsinler.. Allah (cc) bizleri, peygamberleri de dahil, mallarımız, canlarımız, sevdiklerimizle kimi zaman artırarak kimi zaman eksilterek imtihan edecektir. (Bakara 155-157) Devletlerin hali de böyle. Her şey doğar, yükselir, inişe geçer ve batar! Kimse uzun ya kısa bir ömür istemesin, “en hayırlısı”nı istesin. O Allah takdiri olarak bizim için makbul olacaktır. Şu geldi-bu gitti diye kaderiniz değişmeyecek. Hayır da, şer de Allah’ın iradesi içindedir ve O ezeli- ve ebedi bilgisi ile yarattıklarının ne yapacağını bilerek, o kaderi takdir etmiş ve sebeblerini de ona göre halketmiştir. Allah (cc) bize soruyor: (Nisa 75) “Size ne oldu da Allah yolunda ve “Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!” diyen çaresiz erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz? (Enfâl 73)’de ne deniliyordu: “İnkâr edenler de birbirlerinin yakın ve yardımcılarıdır. İlişkilerinizi böyle kurmazsanız yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozulma olur”.

(Ahzap 37﴿’de cenab-ı Allah (cc) “… öncelikle çekinmen gereken Allah olduğu halde sen halktan çekiniyordun” diye uyarıda bulunuyor. Sahi biz ne yapıyoruz?. Biz gerçekten “Allah’ın ipi”ne tutunur, din ve devlet büyükleri, kanaat önderlerini , aşiret reislerini İlah ve Rab edinmekten vazgeçersek, Allah (cc) bizi bir araya getirir. (Enfal 63﴿’da ne deniliyordu: “Müminlerin gönüllerini birleştiren de O’dur. Dünyanın bütün servetini harcasaydın onların gönüllerini birleştiremezdin, fakat Allah onların aralarını düzeltti”. (Furkan 77)’de Allah (cc), Rasul’üne der ki; “Rasûlüm! De ki: “Eğer kulluğunuz ve yakarmanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin ki? Fakat siz gerçekten Kur’an’ı ve Peygamber’i yalanladınız; bu sebeple azap sizin yakanızı bırakmayacaktır.” Eğer Allah’ın ipini bırakacak olursak, ne olacağını size haber vereyim mi? O zaman Allah da bizim ipimizi bırakacak ve (Bakara 74): “Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı; artık kalpleriniz taş gibi, hatta daha da katıdır. Taşın öylesi var ki ondan ırmaklar kaynar; öylesi de var ki çatlayıp bağrından su fışkırır; bazı taşlar da var ki Allah korkusuyla yuvarlanıp düşer. Allah, yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir. Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız, yalnız ve çaresiz değilsiniz, hatta asıl çare “siz”siniz! Allah’ın yardımı için yüzümüze O’na dönmemiz gerekiyor. (Enfal 10)’da bize ne deniliyordu: “Allah, sadece kazanacağınız zafere bir müjde olsun ve o sayede bütün endişeleriniz silinip kalpleriniz huzura ersin diye sizi meleklerle destekledi. Yoksa yardım ve zafer ancak Allah tarafındandır”.

Bugün Sumud Filosu Akdeniz’de Gazze’ye doğru ilerliyor. Onlara refakat eden, gözeten meleklerden başka kimse ortalıkta gözükmüyor. Gazze’ye yardım sağlayamadık madem, bari, Gazze’ye yardıma gidenlere yardım edebilseydik. Hiçbir devlet yok mu Gazze için milletler arası Gazze için askeri yardım gücü oluşturacak? Çağrılarını somuta dönüştüren 4 ülke var, 4’ü de Hristiyan.. Gazze’ye tam destek veren ve askeri bir güç için koalisyon oluşturma girişiminde bulunan 4 ülke, İspanya, Arjantin,Kolombiya ve Venezuela olarak öne çıkıyor. Bu ülkeler, Filistin davasını diplomatik, insani ve stratejik olarak destekleyen bir ittifak içinde yer alıyor; özellikle Kolombiya Başkanı Gustavo Petro‘nun Gazze’ye yardım ulaştırmak ve İsrail’e karşı baskı oluşturmak amacıyla askeri unsurlar içeren bir “koruma gücü” (Protection Force) planı var. Pedro Sánchez (İspanya Başbakanı) Filistin devletini tanıma, ICJ davasına destek ve Gazze’ye yönelik insani/askeri lojistik koruma mekanizmalarını koordine ediyor. İspanya Filistin’i 2024’te resmen tanıyan ilk AB ülkesi. 2025 Eylül’ünde İsrail’e tam silah ambargosu, liman/hava sahası yasağı ve “soykırım” suçlularının ülkeye giriş yasağı getirdi. Gazze’ye 150 milyon € insani yardım taahhüdünde bulundu; UNRWA’ya ekstra 10 milyon €. Gazze’ye yardım konvoylarını askeri koruma altında ulaştırma planını destekliyor. Arjantin devlet Başkanı Javier Milei Filistin’i tanıyan G20 ülkelerinden; Gazze’ye insani yardım ve diplomatik baskı. Koalisyonda lojistik ve diplomatik destek; İsrail’e karşı BM’de oybirliğiyle Filistin lehine tavır. Askeri güç oluşumunda, Güney Amerika rotalarından yardım sevkiyatlarını koruma rolü üstleniyor. Venezuela Cumhurbaşkanı Nicolás Maduro, Gazze ve Filistin davasına uzun süredir güçlü bir diplomatik ve retorik destek veriyor. İsraili “soykırım” yapmakla suçluyor ve “uluslararası hukuk ihlali”ne karşı uluslararası baskı çağrıları yapıyor. Maduro her zaman Filistin halkının direniş hakkını savundu, ABD/İngiltere’yi “eskalasyonun sorumlusu” olarak suçladı. BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri’ne resmi mektup göndererek Gazze’deki “günlük suçları” durdurma çağrısı yaptı. İnsani yardım gönderdi (gıda, ilaç vb.) Uluslararası “Barış ve Savaş Karşıtı Zirve” önerdi: Gazze için kalıcı barış, İsrail’in nükleer silahsızlanması, Filistin devletinin tanınması ve mültecilerin dönüş hakkı talep etti. CELAC (Latin Amerika ve Karayipler Devletleri Topluluğu) zirvesinde Filistin dayanışma toplantısı düzenledi; Arap Ligi, İslam İşbirliği Teşkilatı, Körfez Ülkeleri ve BRICS ile ortak zirve çağrısı. BM’de Filistin’in gözlemci statüsünü destekledi, sivil kitlesel protestoları teşvik etti, Uluslararası Şiir Festivali’nde Filistin delegasyonuyla buluşarak “barış konferansı” çağrısı yaptı; Gazze raporundan dolayı BM Raportörü Francesca Albanese‘yi “cesaretinden dolayı” övdü. Selam ve dua ile.