‘Kurşun asker’ üretme eğitimi bizde de sona erecek mi?

Selâhaddin Çakırgil

Sovyet Rusya’nın 25 yıl kadar Dışişleri Bakanlığı’nı yapan Andrei Gromiko hatırâtında, Stalin dönemine ve Stalin’in nasıl ‘ilah’laştırıldığına, putlaştırıldığına ve lidere-kişiye tapma hastalığının hangi boyutlara vardığına dair ilginç ip-uçları verir. Stalin, Mayıs-1953 başında ağır hasta olarak yatarken, Komünist Parti Yüksek Presidyumu üyeleri olarak yatağının etrafında dizilmişlerdir. Stalin, bir-iki anlaşılmaz işaret yapar ve sonra başı yan tarafa devriliverir.

‘En olmayacak şey olmuş ve tanrı ölmüştür!’

Kocaman kocaman komünist liderlerin herbirisi dehşet ve şaşkınlık içinde, ‘Tanrılarının öldüğünü’ görmüşlerdir.

Gromiko bir diğer dehşeti ise, onun ölümü üzerinden henüz 3 sene geçmekteyken, 1956 yılında yeni lider Nikita Kruşçev’in, Komunist Partisi kongresinde Stalin’i, ‘tarihlerinin en zâlim ve utanç verici bir ismi olarak ilan etmesi ve onun Kremlin Sarayı duvarındaki mumyalı cesedini oradan çıkarttırıp, başka bir yere attırması’  sırasında yaşar.

Benzer anlatımları Sovyet Rusya’nın son Dışişl. Bakanı ve sonra da bağımsızlığına kavuşan Gürcistan’ın Devlet Başkanı olan Edward Shwardnadze’nin hatırâtında da okumuştum. O da, Gürcistan’da yoksulluk içinde geçen çocukluk yıllarını, dindar bir ortodoks hristiyan olan ailesi çevresinde büyüdüğünü anlattıktan sonra, nasıl ‘ateist’leştirildiğini ve sonrasını, komünist liderlere nasıl tapma derecesinde bağlı hale getirildiğini anlatıyordu.

***

Diktatörlerin, ‘kurşun asker’ tipi, tek tip bir nesil yetiştirme emellerinin ne trajik facialara yol açtığını okurken insan, hattâ bir masal anlatılıyormuş gibi bile düşünebilir; ama masal değildir.

Günümüzde de bunun en çarpıcı örneklerini Kuzey Kore’de hâlâ da görmüyor muyuz? ‘Great Leader /Yüce lider’ diye anılan Kim İl Sung ve o ölünce yerine geçen oğlu ve o da ölünce onun yerine geçen torununun kendilerine taptıran müthiş bir putlaştırma mekanizmasından  milyonlarca insanı nasıl geçirdiklerini bütün dünya dehşet içinde görüyor.. Hattâ, o ölen liderlerin ardından milyonların, bir ‘ağlama krizi’ne tutulmuşçasına nasıl ağlatıldıklarına dair traji-komik sahneleri tv. ekranlarından  seyretmiyor muyuz; ‘tencere diplerinin benzerliklerine kendi hayatımızda da şahid olup olmadığımızı düşünmeden…

***

Bizim neslimiz de o zoraki ağlama seanslarından geçirilmedi mi? Bir siyasî liderin ölüm yıldönümlerinde sabahtan akşama kadar, derse giren yaşını-başını almış bütün öğretmenlerin, burunlarını çeke çeke, hüngür- müngür oluşlarını ve bizleri zorla ağlatmaya çalıştıklarını yaşamadık mı?

***

 ‘Tek Adam’  yazarıŞevket Süreyya Aydemir’in, ölümünden birkaç ay önce, 1975’de Milliyet’te yazdığı bir makalede, ‘Biz Mustafa Kemal’i putlaştırdık.. Putlaştırmaya mecburduk.. Ama kahramanlar, putlaştırıldıkları zaman ölür..’ dediğini hatırlayanımız var mı? Ve 90 yıl boyunca, bütün nesiller aynı putlaştırmacı mekanizmalardan geçirilmedi mi?

Yanlışıyla- doğrusuyla, tarihimizin bir önemli ismi olan bir kişiyi kanunla korumak saçmalığına son vermenin zamanı gelmedi mi?

***

Derken.. Bir-iki küçük adım atılmış gibi.. M. Eğitim Bakanlığı’nın hazırladığıve8 Haziran’da Resmî Gazete’de yayınladığı yeni yönetmelikte belirtilen, ‘ilk ve ortaöğretimin sosyal etkinlikleri’nde yapılan değişikliklerbir ilk adım olabilir. Çünkü, o sosyal etkinliklerin amacı olarak belirtilen, yeni nesillerin, ‘İlke ve İnkılâplara, Anayasanın Başlangıcı’nda ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı yurttaşlar olarak yetişmeleri’ gibi ifadeler de çıkarılmış.. ‘Belirli gün ve haftalar çizelgesine de, 15 Temmuz, Demokrasi ve Milli Birlik Günü, 14-20 Nisan Kutlu Doğum Haftası, 29 NisanKut-ul Ammâre Zaferi, 29 Mayıs İstanbul’un Fethi tarihleri de eklenmiş..

Yetmez, ama, ‘Evet!.’

Çünkü, bütün nesilleri 90 yıldır bir ismin, resmin, heykelin önünde eğilmeye zorlayan ve bir kurşun asker gibi yetiştirmeye yönelik, faşist anlayışlar yetti gayri.. Allah'ın hür olarak yarattığı insanı, kim olursa olsun, lidere, kişiye taptırmayı hedefleyen bütün zorbalıklara, ‘Hayır!’

stargazete