Kim Alevi... Ne kadar Alevi... Kime göre paket?

Hasan Karakaya

 

Alevi vatandaşlarla ilgili çok yazı yazdım... Zaman zaman “ağır saldırı”lara maruz kaldığım da oldu...

Ama, yine de diyeceğimi dedim...
Daha doğrusu, “Alevi önderler”in sözlerinden pasajlar aktardım...
Mesela, Sinan Erbaktaş’ın bir TV kanalındaki sözlerini aktardım...

ALEVİLİK İSLÂM’DAN AYRI MI?

Efendim, tarih 29 Aralık 2005 Çarşamba... O gün, İşçi Partisi’ne yakınlığı ile bilinen Ulusal Kanal’da “Alevilik” üzerine bir tartışma programı vardı...
“Sunucu”nun; “Alevilik İslâm’dan ayrı bir din midir?” şeklindeki sorusuna, Avrupa Alevi Dernekleri Federasyonu eski Başkanı Sinan Erbektaş, şöyle cevap veriyordu:
“Alevilik, İslâm’dan ayrı ne bir dindir, ne de bir tarikat... Sünnilikten cüz’i farklarla ayrılan İslâmın bir yorumudur... Bizim dinimiz İslâm, kitabımız Kur’an, peygamberimiz Hazreti Muhammed’dir...
Maalesef Alevi kesim çok okumamıştır... Okuyup meseleleri yorumlama yerine, bazı sapık fikirliler tarafından yanlış yönlendirilmektedir... Geçmişte ard niyetli kişiler tarafından komünizme yönlendirilmeye çalışıldı, komünizm bitince de ‘İslâm dışı bir din’ safsatasına kanalize edilmek isteniyor!..
(...)
Cemevlerini camiye alternatif göstermek de bariz bir hatadır... Cemevleri, ilk defa hangi tarihte kurulmuştur, söylesinler bakalım...
Cemevleri ibadet yeri değil, kültür mahfilleridir...
Bunu aklımızdan çıkarmamalıyız...
‘Ali’siz Alevilik’ dediler, tutmadı...
Bu sefer de ‘İslâm dışı bir Alevilik’ soktular gündeme!..
Dedelik müessesesinde, dedenin Evlâd-ı Resûl olması şarttır... Ayrı bir din olsa, buna ne gerek var?..
Amma son zamanlarda kurallara pek riayet edilmemekte, bazı kişiler menşeine bakmadan dedelik postuna oturtulmaktadır!!!
Hacı Bektaş Veli’ye dahi ‘ırkçı-ajan’ iftiraları atılmaktadır, belli kişiler tarafından... Allah’tan uzaklaş, Peygamber’i kabul etme... Hacı Bektaş Veli’yi iftiralarla itham et... Hazreti Ali’siz Alevilik ara..
Olur mu hiç?..
Peki kim bunlar?..
Dün Sovyetler hesabına çalışıp, menfaat sağlayanlar...
Bugün de, Batı lehine zihinleri ifsat etmeye çalışanlar...”

HZ. ALİ, İBADETİNİ “CAMİ”DE YAPARDI!

Evet, 29 Aralık 2005’te, Sinan Erbektaş, bunları söylüyordu... Peki, bugün “cem”ciler ve “dem”ciler ne diyor?..
Diyorlar ki;
“Alevi çocukların din dersinde Sünni İslâmı öğrenmesi, aile yaşantılarında sorunlara yol açıyor. Okuldaki eğitimle, aile içindeki uygulamalar arasında farklılık yaşanıyor.”
Aynı soruyu, tekrar soracağım;
“Alevilik, İslâm’dan ayrı bir din midir ki; okulda öğretilenle evdeki uygulama arasında farklılıklar olsun?!?”
Olay, “Hz. Ali’yi (ra) sevmek” ise; Türkiye’de ve elbette dünyada, “Müslümanım” diyen herkes “Alevi”dir... Çünkü, Hz. Ali (ra), Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (sav) “damadı, yakın arkadaşı, can yoldaşı” ve aynı zamanda “Bütün Müslümanların Halifesi” idi...
O Hazreti Ali (ra) ki;
“Namaz, dinin direğidir” düsturundan milim sapmamış ve hatta “Mekkeli müşrikler”le Hudeybiye’de yapılan “anlaşma” esnasında; müşrikler, “Resulullah Muhammed” yazılmasına karşı çıkıp, bu ifadenin “silinmesini” istediklerinde, ilk karşı çıkanlardan biri Hz. Ali (ra) olmuş ve şöyle demişti: “Yemin olsun ki; ben, Resulullah lâfzını silmem!”
Evet, silmemişti...
O ifadeyi, “strateji gereği” silen ve yerine “Abdullah oğlu Muhammed” yazan, Peygamberimiz (sav) olmuştu...
Uzun lâfın kısası;
Hz. Ali (ra), işte böyle bir “aşk”la bağlıydı Peygamber Efendimiz’e...
Peki, o halde;
“Marksist Aleviler”(!)in derdi ne?..
Dertleri, yine “Ali’siz Alevilik” çukuruna yuvarlanmak mı?..
Eğer öyleyse, kendilerine, “Alevilik”ten başka, “yeni bir inanç adı” bulmalarını tavsiye ederim!..
Çünkü, “Alevilik” dendi mi; benim aklıma, “Hz. Ali sevgisi”nden başka bir şey gelmiyor!..”
MARKSİST VE ATEİST SIZMA!
Sadece Sinan Erbektaş’ın değil, Hasan Meşeli’nin sözlerini de aktarmıştım yazılarımda...
Unutanlar için söylemekte yarar var... Hasan Meşeli, Malatya merkezli Hacı Bektaş-ı Veli Kültür Vakfı’nın Başkanı’dır.

Hasan Meşeli’nin, 15 Haziran 2001 tarihli Ayna’da aktardığım sözleri şöyleydi:
“Özellikle Alevî gençliği büyük bir boşluk, bunalım ve arayış içerisindedir. Marksist ve ateist ideolojiyi çeşitli oryantalist yazarlar empoze etmeye çalışarak, Alevîliği İslâm dışı gibi göstermeye çalışmaktadırlar.
Anadolu Alevîliği adı altında yapay ve dogmatik bir din icat etme girişimleri mevcuttur. Bunun kaynağı yurtdışıdır.

Batılı oryantalistler, dinsel inançsal açıdan büyük bir boşluk içerisinde kalan, arayış içerisinde olan bu toplumu İslâm’dan ayırmak için oyunlar oynanmaktadır.
Hacı Bektaş-ı Veli’nin, Pir Sultan Abdal’ın ve Hz. Ali’nin isimleri kullanılarak 10 yıldan beri Türkiye’de çeşitli vakıf ve dernekler kurulmaktadır.
Ama ne acı ki bu derneklerin çoğu siyasi amaç ve maksatlıdır.”

ABDEST ALMAZLAR MI?

Sadece “dernek” ve “vakıf”lar mı?..
“Alevi” olduğunu iddia eden “kişi”ler arasında öyleleri var ki; hâlâ “öfke, kin ve nefret” fışkırıyorlar.
Meselâ, 27 Temmuz 2013 tarihli Ayna’da görüşlerini yansıttığım Murtaza Demir adlı kişi...
Murtaza Demir’e göre;
“Hacı Bektaş Veli yoktur,
Hace Bektaş Veli vardır!..”
Ve yine, ona göre;
“Alevinin Kıblesi insandır... Abdest almaz, namaz kılmaz, camiye, hacca gitmez, Ramazan orucu tutmaz.”
Mı acaba?..
Murtaza Demir gibi düşünenlere “Gerçek Aleviler” ne der acaba?..

“ALEVİLER İKİYE AYRILIR”

Bütün bunları yazdım ki; hem benim ne düşündüğüm, hem de “Alevi önderler” ile kendilerine “Alevi sözü verenler”in bakışları iyi anlaşılsın...
Bu “farklı görüşler”den dolayıdır ki; Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 30 Eylül’de açıkladığı “devrim” niteliğindeki “Demokratikleşme Paketi”nde Alevilerin taleplerine pek yer verilmedi...
Malûm, Başbakan Erdoğan, bu durumu; “Aleviler kendi aralarında anlaşamıyor” sözleriyle izah etti...
Erdoğan’ın açıklamasına destek veren Evrensel Alevi Derrneği Başkanı Ali İhsan Şahin de dedi ki;
“Aleviler iki gruptur. Biri Allah’a, Kur’an’a, Peygamberlere inanan, Müslüman inançlı grup; diğerleri ise 1980 öncesi Marksist ve feminist ve marjinal grupların Alevileri örgütlemek için kurdukları gruplardır. Hükümet inanmayan grubu değil, inanan grubu muhatap almalı. Çünkü inanmayan grup hiçbir şekilde uzlaşmaya varmaz.”
Bunları söyleyen Ali İhsan Şahin’in elbette, şöyle “talep”leri de vardı;
“Cemevlerine yasal statü kazandırılmalı. Orada görevli dedelere maaş bağlanıp, sosyal güvencelerin yapılması lazım. Hükümet yetkililerinden de bu sözü aldık.”
Demek oluyor ki, Alevi vatandaşların talepleri de karşılanacak.
O halde, bu “kavga” niye?..

CAMİ DE, CEMEVİ DE BİZİM!

Diyeceksiniz ki, ne kavgası...
Ben de diyeceğim ki;
“Gezi provokasyonu ile başlayıp, hâlâ devam ettirilmek istenen eylemlerde ölen gençlerin çoğunun Alevi olması bir tesadüf(!) mü?.. Yoksa, belli bir merkezden kışkırtma mı var?.. Ya da; illegal örgütler, Alevilik maskesi altında eylem mi tezgâhlıyor?”
Evet, bu “kavga” niye?..
“Kaos ortamı”nı körükleyenler ve “sinsi emeller”e alet olanlar kimler?..
Evet, bu “kavga” niye?..
Bu ülkede birer “kültür mahfili” olarak, elbette “Cemevleri” olacaktır... “Halkı Müslüman bir ülke” olarak, elbette “camiler” de olacaktır.. Ama, hiç kimse, “Cemevleri”nin “Camiye alternatif” göstermeye kalkışmasın!..
“Sünnilerin yoğun olduğu yerleşim yerleri”nde nasıl ki “Cemevleri” vardır, “Aleviler”in yoğun olduğu yerlerde de “Cami” veya “Kur’an Kursu” olacaktır, olmalıdır...
O halde “problem” ne?..
Problem, galiba “zihniyet”te!..
2 KUR’AN KURSU VE SAKİNE ÖZ
Efendim; benim de Salihli’de bulunduğum günlerde yani 25 Eylül Çarşamba günü Salihli’nin Yeşilova ve Çapaklı köylerinde “Kur’an Kursu” açılışları yapılmış... Açılış törenlerine Manisa Valisi Abdurrahman Savaş, Salihli İlçe Müftüsü Nurullah Sadıç, AK Parti Manisa Milletvekili Muzaffer Yurttaş ve kendisi de bir Salihlili olan CHP Manisa Milletvekili Sakine Öz katılmışlar...
Salihli’nin mahalli gazeteleri Gelişen Salihli ve Salihli Sektör gazetelerinin yazdığına göre; törenlere, “Sakine Öz’ün sert konuşması” damgasını vurmuş...
Sakine Öz demiş ki;
“Herkes şunu bilmelidir ki biz Kur’an kurslarına karşı değiliz. Ama Kur’an kursunun açılışında insanların gözüne sokar gibi törenlerle yapılmasını da Alevileri incittiğini söylemek istiyorum.

Buraya Kur’an Kursu açacağınıza Cemevi açın.”
Sakine Hanım’ı az-çok tanırım...
Adı gibi “sakin”dir ama bu “öfke” niye, anlayamadım...
Ne yani;
Alevi vatandaşlar “başka bir dinden” midirler ki, “cami”ye karşı çıksınlar?.. Kaldı ki; açılış sonrası sohbet ettiğimiz İlçe Müftüsü Nurullah Sadıç; Yeşilova Köyü’nden “20 kadın”ın İlçe Müftülüğü’ne müracaat ederek “Kur’an Kursu” talep ettiklerini, kendilerinin de “150 din görevlisinin maaşlarından kesinti yaparak bu Kur’an Kursu’nu açtıklarını” söyledi...
Sizin anlayacağınız; Müftülük “köylünün talebi”ne cevap vermiş... Tıpkı Mersindere ve Torunlu’da, yine halkın talepleriyle inşa edilen “cami”ler gibi...

“İSLÂM” HAZIMSIZLIĞI!

Dedim ya, Sakine Öz’ü iyi tanırım... Kendisi, “Kengerli”dir ve bir “Alevi Dedesi’nin kızı”dır... Buna rağmen, “Sünni vatandaşların oyu”nu da alarak “milletvekili” seçilmiştir.
Şahsen ben;
Sakine Hanım’ın “Cami” veya “Cemevi” ile değil de, kardeşi Rafet Yavaş ile ilgilenmesinin daha uygun olacağını düşünüyorum... Sakine Hanım, “avukat” olan kardeşi Rafet Yavaş’ın, nüfus cüzdanındaki “din” hanesinden “İslâm” ifadesini niye çıkarttığını izah etmeli değil midir?.. Hadi, “Dayısının kızı ile evlenip onu 2 çocuğu ile yüzüstü bırakması”na ve “boşanma dâvâsına baktığı kadınla evlenmesi”ne “özel hayat” diyelim ve geçelim... Ama, Rafet Yavaş’ın, “din” hanesinden “İslâm”ı sildirmesi izaha muhtaç değil midir?..
Merak ediyoum;
Sakine Hanım, kardeşi Rafet Yavaş’ın bu “İslâm hazımsızlığı”na ne der?..
Sakine Hanım; o törende “Biz Alevileri seviyoruz, Aleviler bizim kardeşimizdir gibi sözlere Alevilerin karnı toktur” demiş... Peki, biz ne diyelim?.. “Gelişen Salihli” gazetesinin dediği gibi “Saçmaladı” mı diyelim, yoksa bazı Alevilerin; Aleviliği, “Anadolu İslâmı” olarak tanıtmalarına “karnımız toktur” mu diyelim?..

KİME GÖRE PAKET?

Lâfı uzatmanın âlemi yok...
Gördüğünüz gibi, “bir tek Alevilik yok” ve Alevi vatandaşların kafası da hayli karışık.. Birçok Alevi, “yeni paket”te kendi taleplerinin de karşılanmasını istiyor... Ama, hazırlanacak paket, “hangi Alevilere göre” olacak?..
Hasan Meşeli, Sinan Erbektaş ve Ali İhsan Şahin’e göre mi, yoksa Sakine Öz ve Murtaza Demir’e göre mi?..
Aleviler “kışkırtıcı”lardan ve “Gezi Zekâlılar”ın tuzaklarından bir an önce kurtulmalı ve tavırlarını netleştirmelidir... Çünkü, “gerilim”in kimseye faydası olmaz!..
Bilmem anlatabildim mi?..
==================
Bir resim için 30 yıl artı 5 dakika!
Ünlü bir ressam bir “lokanta”ya gitmiş... “Garson”lardan biri, kendisinin bir “portre”sini çizmesini istemiş ressamdan.. Ünlü ressam da, çizip vermiş ve “100 Dolar” istemiş garsondan... Garson demiş ki; “5 dakikada çizdiğin resim için mi istiyorsun 100 Dolar’ı?”
Ünlü ressam demiş ki;
“5 dakika artı 30 yıl!”
Demek oluyor ki;
‘5 dakikada çizilen resim” için, “30 yıl” uğraşmak gerekiyormuş!..
Şimdi diyorlar ki; “Başörtüsü yasağı bir yönetmelikle kaldırıldığına göre 11 yıl niye beklendi?..”
Oradan öyle görünüyor olabilir ama o yasak bir “yönetmelik”le kalkmadı...
Olaya, “11 yıl artı bir yönetmelik” gözüyle bakılırsa çok daha uygun olur... Unutmayalım ki; bir çocuğun dünyaya gelmesi için de “9 ay 10 gün” bekleniyor!..
Nasıl ki “şartlar olgunlaşmadan darbe yapılamıyor” aynen bunun gibi; “şartlar olgunlaşmadan” özgürlük de getirilemiyor!..
Bunu, herkes kafasına soksun!

 

yeniakit