Katar: Bir şeref ve haysiyet virüsü

Hakan Albayrak

Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve bunların paralı askerleri, Katar’ı ablukaya aldı.

Gerekçe: Katar’ın “teröristlere” (Hamas ve İhvan-ı Müslimin’e) desteği... Katar medyasında “bölge ülkeleri aleyhinde” (Riyad ve Dubai yönetimlerine eleştiri mahiyetinde) yayınların yapılması…

İsrail Savunma Bakanı Liberman “Katar krizi bizim için büyük bir fırsat” diye bayram ediyor tabii.

Korkunç bir utanç bulutu kaplıyor Arap Yarımadası’nı, Basra Körfezi’ni, İslam dünyasını.

Türkiye ve Kuveyt hükümetleri bu bulutu dağıtmak için öne atıldı.

Cenab-ı Hak gayretlerini bereketlendirsin.

***

Çok ince bir mesele, biliyorum.

İtidalli hareket etmeye, taşımakta zorlanacağı kadar ağır bir yük almamaya, Katar’ı da taşıyamayacağı bir yükün altına sokmamaya çalışan hükümetimizi anlıyorum ve krizin iki tarafını da hoş tutmaya matuf resmî açıklamalardaki serinkanlılığı saygıyla karşılıyorum.

Gene de biraz üşütüyor beni bu serinkanlılık.

Katar’dan bahsediyoruz Yâ Hû!

Katar’dan…

Türkiye’nin en sıkı dost ve müttefikinden…

Bize, topraklarını askerlerimize açacak kadar güvenen -ve hiç şüpheniz olmasın ki bu nedenle de hedef alınan- sevgili yoldaşımızdan…

“Katar’a sahip çıkmaya azimli olduğumuza dair bir laf etmenin hiç mi imkânı yok?” diye kendi kendime söyleniyordum ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan “Katar’la ilişkilerimizi geliştirmeye devam edeceğiz” açıklaması geldi.

Hele şükür…

İçimi ısıtan asıl gelişme ise sosyal medyadaki Katar’la dayanışma kampanyaları (#TurkeywithQatar, #TurkiyeKatarKardestir gibi) ve bu kampanyalara gösterilen muazzam ilgi oldu.

Katar’a müthiş bir vefa, Katar’ı ablukaya alanlara müthiş bir öfke seli…

Tepkilerde şu hassasiyetleri okuyoruz:

1.Bugün Katar’a sahip çıkmak, Filistin’in istiklâl davasına ve diktatörlük mağduru Mısırlıların hürriyet umuduna sahip çıkmanın bir gereğidir.

2.Katar’ı savunmak, aynı zamanda Türkiye’nin itibarını savunmaktır.

3.Çölde nasıl olmuşsa bir çiçek açmış… O çiçeği ezdirmeyelim!

***

Katar bir benzin istasyonuydu; 
son 20 senede hatırı sayılır bir devlet 
haline geldi.

Kuveyt’in Irak tarafından işgali üzerine varoluş kaygısına düşerek topraklarında ABD üslerinin kurulmasına izin vermiş olsa da ABD’nin uydusu gibi davranmayan, Suudi Arabistan’ın itaatkâr küçük kardeşi rolünü de benimsemeyen, müstakil siyasetler geliştirip uygulayan, Körfez İşbirliği Şurası bünyesindeki sorumluluklarını yerine getirirken İran’la olabildiğince iyi geçinmeyi de önemseyen (fakat Suriye’de İran’la zıtlaşmaktan çekinmeyen ), manevra sahasını genişletmek için Türkiye’ye açılan, Darfur krizi yahut Hamas-Fetih ihtilafı gibi meselelerdeki arabuluculuk faaliyetleriyle Arap âleminin ıslahına hizmet eden, El Cezire televizyonu vasıtasıyla Arap sokaklarında hür düşünceyi yayan, uluslararası sistem ağaları ve bölgesel güç odakları ile ters düşmeyi göze alarak Arap Baharı’na destek veren, Yusuf Karadavi gibi ‘sakıncalı’ alimlere ve Halid Meşal gibi ‘sakıncalı’ siyasetçilere kucak açarak istibdat deryasında bir hürriyet adası manzarası arz eden, Gazze halkına ve Suriyeli muhacirlere yardımları dillere destan olan iddialı bir devlet…

Kendine ait iddialar taşıyan 
bir devlet…

Riyad / Dubai saraylarından -dolayısıyla Beyaz Saray’dan- bakıldığında ne feci bir manzara!

Arap Yarımadası’ndaki yerleşik düzene karşı ne korkunç bir tehdit!

Bir şeref ve haysiyet virüsü!

***

Minnacık Katar’ın son yıllarda Arap halkları ve genel olarak Müslüman halklar arasında kazandığı itibar, koca Birleşik Arap Emirlikleri’nin ve dahî koskoca Suudi Arabistan’ın itibarını gölgelemiş bulunuyor.

Katar’a çekilen operasyonun altında yatan asıl sebep bu olsa gerek.

Haset ve korku…

Bölgesel iktidarı kaybetme korkusu.

***

Allah (c.c.), kuşatma altındaki Katar’a yardım etsin.

Türkiye’yi de yardımına vasıta kılsın.

Amin.

karargazete