Karar Gazetesi'nde Yazmak

Hakan Albayrak

Hikâyeyi en başından başlayarak anlatayım:

Malum; bundan bir buçuk sene kadar evvel Mustafa Karaalioğlu ve Yusuf Ziya Cömert’in Star gazetesinden yakışıksız bir şekilde uzaklaştırılması üzerine ben de Star’dan ayrıldım. İbrahim Kiras ve Elif Çakır da ayrıldı. Dedikoduculuğu meslek edinen bazı kimseler konu hakkında sağda solda saçma sapan bir sürü laf ettiler, Mustafa’nın “Gül’cü olduğu”, “Paralelcileri kolladığı”, “Erdoğan’a tuzak kurduğu” için gazeteden kovulduğunu ileri sürdüler. Hatta mali meselelerden bile dem vurdular (Neyse ki Star’ın resmiyetteki patronu olan Ethem Sancak ‘Yok öyle bir şey’ diye açıklama yaptı). Haksız ithamlar, iftiralar gırla gitti. Bunlar gırla gittikçe, Star’dan ayrıldığıma her gün biraz daha sevindim. (Hamiş: Mustafa’yla 1986-87 yıllarında Zaman gazetesinde -“cemaat gazetesi” olmadan evvel- beraber çalışmıştık. O zamandan beri arkadaşız ve birbirimizi kollarız.)

Gel zaman git zaman Mustafa Karaalioğlu ve Star’dan kopan diğer arkadaşları / arkadaşlarımız, Karar isminde yeni bir günlük gazete çıkarmaya karar verdiler. Geçen 10 Kasım’da, Mustafa’yla uğraşmaya doyamayan bir Star yazarının yeni bir iftira kampanyası başlatmaya teşebbüs etmesi üzerine Diriliş Postası’nda yazdığım “Mustafa Karaalioğlu’ndan bahsediyoruz yahu; bizim Mustafa’dan!” başlıklı yazının sonunda bu projeye değinip “Ben de Karar’a şu veya bu şekilde katkıda bulunmaya niyetliyim” dedim. Diriliş Postası’nı idare ederken Karar’a da ara sıra yazarım, yazamasam bile dış politika sayfaları için röportaj bağlantıları yaparım, öyle veya böyle bir şekilde destek olurum diye düşünüyordum. Derken Diriliş Potası’ndan nazikçe kovuldum. Bunun üzerine Mustafa telefon açıp hemen buluşmamız gerektiğini söyledi. Buluştuğumuzda hoş-beş faslına bile girmeden direkt olarak “Hiçbir şeyi dert etme. Karar’ın ne zaman çıkacağını bilmiyoruz, ama hiç önemli değil. Seni hemen kadroya dahil ediyoruz” dedi. Şükranla kabul ettim. Bir alternatif de yoktu zaten. Başka gazetelerden “Gel” diyen olmamıştı. Bugüne kadar da olmadı.

"Ana akım namzeti Karar" 

Sonra Müstakil Gazete projesi doğdu. Aslında Diriliş Postası’ndan ayrılmak zorunda kaldığım günden beri (hatta, yaklaşan fırtınayı hissettiğim için onun da evvelinden beri) zihnimi kurcalayan bir fikirdi bu. Mustafa’ya, İbrahim’e, Yusuf ağabeye dedim ki: “Karar’da magazin haberleri olacak, banka reklamları olacak, belki fal köşesi bile olacak ve ben Müslümanlar tarafından çıkarılan gazetelerde bunların olmasından fena halde rahatsızım. Bununla beraber; dedikoducuların, yalancıların, iftiracıların muzaffer olmaması için; siyasi kavgalarda 28 Şubat’çılar ve paralelciler kadar ilkesiz davrananların ilkesizliğinin payidar olmaması için; şu veya bu konuda farklı düşünüyor diye kendi insanlarını hunharca harcayanların hegemonyasının kırılması için; hülasa, AK Parti’ye yakın olan ve fakat Sabah ve Star gruplarının kurduğu ‘trol’ imparatorluğunun dışında kalan basının güçlenmesi için, bir ‘ana akım medya’ namzeti olarak Karar’ın çıkmasında büyük fayda görüyorum. Ben de Karar’da yazarım; ama benim hayalimdeki gazete başka. Bizim camiamızdaki bütün gazetelerden farklı, bambaşka. Üç ay yetecek kadar para bulup o gazeteyi çıkarırsam ve o gazete üç ay içinde kendi ayakları üzerinde durarak yayına devam edebilecek seviyeye gelirse, sizden müsaade isteyip bütün mesaimi oraya verebilirim.” Hepsi bunu makul karşıladılar. “Yapabilirsen ne âlâ. Yapamazsan biz buradayız. Karar’daki yerin hazır” dediler.

Gene gel zaman git zaman Müstakil Gazete çıktı. Evdeki hesap çarşıya uymadı. Birkaç arkadaşımdan borç olarak aldığım ve üç ay yeteceğini zannettiğim para iki ay geçmeden eridi, fakat Müstakil Gazete mevcut şartlarda kendi ayakları üzerinde durma istidadının “i”sini bile göstermedi. Derken, Karar’ın çıkış tarihi belli oldu ve Karar ekibi “Hakan, son durum nedir? Ne yapıyoruz?” diye sordu. “Karar’da yazmaya başlıyorum inşaallah” dedim. Başka ne diyebilirdim ki? Benim yazarlıktan başka mesleğim yok arkadaşlar. Yazarlık hem merakım ve mücadele vasıtam hem de ekmek kapım. 

"Piyasadan silinmeniz gerekiyordu, gazete kurmak ne haddinize?"

Karar’ın genel yayın yönetmenliğine kadim dostum İbrahim Kiras getirildi. Patron koltuğunda da bir arkadaşım, iş adamı Mehmet Aydın oturuyor. Yapılan reklam anlaşmalarının sunduğu bir gelir perspektifi var. ‘Trol’ medyasına yeni rakip istemeyenlerin yükseltmeye çalıştığı şaibe bulutlarına (“Arkalarında karanlık odaklar var”) itibar etmeyin. “Abdullah Gül ve Bülent Arınç’ın kuracağı parti için zemin hazırlıyorlar, Reis’e tezgâh kuruyorlar” lakırdısına da itibar etmeyin. Yok öyle bir şey. İşin içindeyim, olmadığını biliyorum. Gül ve Arınç’ın parti kuracağına ihtimal de vermiyorum zaten. Bunların hepsi fasa fiso. Karar’a “Reisçilik” adına saldıranların asıl derdi, “üstü çizilen” Karaalioğlu ve arkadaşlarının bu akıbete rıza göstermeyip mesleklerini icraya devam etme ‘cüretini’ göstermeleridir. Lisan-ı hal ile diyorlar ki: “Kesilen racona göre piyasadan silinmeniz ve açlıktan ölmeniz gerekiyordu. Yeni gazete kurmak ne haddinize? Bu camianın gazeteleri Sabah, Star ve türevleridir. Size yer yok bu camianın basınında! Def olun gidin, kaybolun ortalıktan, yoksa sizi tahkir, tezyif ve iftiralarımızla boğarız!”

Son günlerdeki tezvirat her zamankinden daha iğrenç. Öyle ki, “Müstakil Gazete’nin durumu fevkalade parlak olsaydı bile, sırf bu iğrenç saldırılara karşı dayanışma namına Karar’da yer alırdım” diyorum.

“Ama orada Erdoğan düşmanları var!” Hayır, yok. Erdoğan’ı (da) eleştiriye tabi tutmaktan imtina etmeyenler olabilir ama. Olsun zaten. Çok kasmamak lazım.

karargazete