Karanlığın en koyu anı..

Abdurrahman Dilipak

Önümüzdeki günler önemli gelişmelere gebe. Her şey pamuk ipliğine bağlı. Her an her şey olabilir. Bugün eğer bir dünya savaşı çıkmıyorsa, bu “Dehşet dengesi” sebebi iledir. Şüphesiz Allah indinde her şey mümkün. Bizim için sadece sorumluluklarımız var. Sonuç iyi ya da kötü ne olursa olsun, ben iyi, doğru, güzel, rızaya uygun şeyler yapıyorsam cennete gideceğim, eğer aksine şeyler yapıyorsam cehenneme gideceğim. Allah (cc) Gazze’yi kurtarmak dilerse, imtihanın gereği ya da bizim hak edişimiz bu yönde ise, Allah (cc) onu bize verecektir. Değilse, Allah (cc) irade buyurduğu bir şey için Dilipak’ın desteğine muhtaç değildir. Herkes ve her şey Ona muhtaçtır ve O hiçbir şeye muhtaç değildir. O, bir şeyi dilediğinde, o şeyi sebepleri ile birlikte halk eder. Şunun gelmesi, şunun gitmesi O’nun iradesinin üzerinde bir sonuç doğurmaz. Başımızda büyük bir peygamber de olsa, 40 gün önce imkânsız olan “olur”, denizi geçerken, Firavunun ordusu denizde boğulurken, 40 gün sonra Kudüs’e doğru yola çıkan aynı halk, başlarında iki peygamber ve bir kıta melek olduğu hâlde, 10 günlük yolu 40 yılda zor geçerler.

Mesela genel geçer bir kural, “karanlığın en koyu anı, aydınlığa en yakın olduğu zamandır.” Gece gündüz, zorluk ve kolaylık da böyledir. Aslında bize hayır gibi gelen şeyde şer, şer gibi gelen şeyde Allah hayır murat etmiş olabilir. Bugün olup bitenlere bakın, iman ettim diyenler böyle mi düşünüyorlar? Günde 40 kez buna atıf yapılan Fatiha’yı okuruz, ama ne dediğimizin farkında değiliz. “Biz bilmeyiz Allah bilir.” Bizim sıratı müstakim üzere olmamız, Allah’ın ipine tutunmamız, O’nun rızasını gözetmemiz gerekir. Herhangi bir kişi, topluluk, parti ya da örgütten korkmayın; Allah’tan korkun. Herhangi bir kişi ya da topluluktan medet ummayın, bu konuda Allah (cc) yeter. “Hasbunallah…”

Adnan Oktar’ın hem Refah Partisi, hem de TSK içinde nasıl yuvalandığını sakın unutmayalım. Anti Siyonizm’in en muhkem kalelerinden birinin içinde yerleştirilmiş bir Siyonist… Başörtüsü direnişinin merkezindeki bir siyasi hareket içinde bir pornocu… Ellerinde İskenderpaşa’nın “Ramuz el-Ehadis”i ile Müslüman çevrelerden itibar devşiriyorlar. Ha, bu bize ders olsun. Bana kalırsa Suriye’de yaşanan olaylar ve Türkiye’deki Terörsüz Türkiye projesi birbirinden bağımsız değil. Aynı şekilde, ülkemizdeki orman yangınları ve nadir elementler üzerindeki pazarlıklar da birbirinden ayrı konular değil. Hazara, Karay konusu da öyle ve bütün yollar Chabat’a çıkıyor. Türkiye bir yandan İskit hikâyesi ile Roma’yla kardeş yapılıyor. Bir yandan Karaylar üzerinden Rothschild’lerle akraba oluyoruz. Moğollar zaten Türk. Etiler de öyle, Sümerler de. Yafes Türklerin atası ise, Hz. Nuh’a kadar gidiyor demektir soyumuz.

Dikkat edelim, bu işler tezgâhlanırken biz uygun adım gitmezsek başımıza birtakım işler gelebilir. Mümkün olan her ihtimali akıllarında tutacaklardır. Eğer uygun adım gidecek olursak, biz ya da İslam ülkeleri, Arap ülkeleri ya da İslam ülkelerinden oluşacak bir koalisyona kendilerine rağmen bir zafer de armağan edebilirler. Kontrollü, abartılı bir yenilgi süsü verilmiş bir geri çekilme, Müslümanların gazını almak için bir fırsat olarak değerlendirilebilir. Zaten bir noktaya gelince BM GK ve uluslararası sistem hemen devreye girecek, bu gücün ilerlemesi durdurulacaktır. Ve tabii uluslararası sistem de İsrail’i Filistin halkı (!?) ile masaya oturmaya zorlanacaktır. Zaten büyük ihtimalle Suriye’de oluşturulacak bu gücün işgal ettiği topraklar, Filistin Devleti’ne terk edilecek topraklar olacaktır. İsrail’e doğru ilerleyecek koalisyon güçlerine karşı Falanjist, Dürzi, Hind, işbirlikçi Araplar ya da Müslüman görünümlü Museviler, paralı savaşçılar da olabilir. Kanlı olsun ki, inandırıcı olsun.

Yani böyle bir durumda dışarıdan bakınca BM ve uluslararası sistem Filistin Devleti için İsrail’e baskı yapıyormuş gibi görünebilir. Zaten “Kushner/Dahlan senaryosu” baştan böyle idi. Kukla bir Filistin Devleti kurulacak, tanınacak. Gazze, Kudüs ve Filistin meselesi, Abbas’ın başkanlığında kurulacak bu Filistin Devleti ile müzakere edilerek, daha önce planlanan senaryo çerçevesinde hayata geçirilecekti. Dürzi toprakları ve Cebel-i Dürz’den Golan’a uzanacak koridor, Suriye ile değil, kurulacak Filistin Devleti ile müzakere edilecekti. Hatta o koridor, Davud Koridoru ile birlikte Şara yönetimi ile de müzakere edilebilir. İslami koalisyon da bu sonucu kendi ülkelerinde ve dünyada bir zafer olarak tanıtacaktır. Gerçekte ise bu, İsrail’in İslam dünyasına armağanı(!?) olan bir zafer olacaktır.

20’den fazla Arap devleti var. Hepsinin kendilerine armağan edilen destansı bir kahramanlık hikâyesi vardır. Hitler, Yahudileri Filistin’e göçe zorlarken, onları Filistin’de karşılayan ve destekleyen İngiltere, onlara aynı şekilde yenilerek o toprakları terk etmiş (!?) Siyonistlere bu şekilde bir zafer armağan etmiştir. Yunan’ı İzmir’e çıkartanla, onu getirdikleri gibi götürenler de İngilizler ve Fransızlardı. Geçilen Çanakkale’nin tarihi “Çanakkale geçilmez” diye yazılmıştır. Taksim’deki Cumhuriyet Anıtı’nı yapanlar Batılılar değil mi? Oradaki kişiler arasında, anıtta yer alan heykeller arasında, Rus generaller Mihail Vasilyeviç Frunze ve Kliment Yefremoviç Voroşilov’un figürleri bulunmaktadır. Anıtı yapan heykeltıraş İtalyan Pietro Canonica… Anıtta kullanılan mermerler İtalya’dan ithal. Anıtın yapımı 2,5 yıl sürmüş ve 84 ton ağırlığındaki anıt, Roma’dan İstanbul’a gemiyle getirilmiş.

Ah, ah… “Bir başkadır benim memleketim.” Tam yerine denk geldi; sizin “Bir başkadır benim memleketim” diye bildiğiniz bu şarkının orijinali Yiddish dilinde 1935’te yazılan, İbranilerin “Filistin topraklarına özlemini” anlatan bir halk şarkısı.

Bu arada Banca Commerciale Italiano, 1920’lerde Yahudi kökenli bankacı Giuseppe Toeplitz tarafından kurulmuş. … Faşist İtalya, 1922-1943 arası dönemi ifade eder. Taksim Anıtı, Kemalistlerin Faşist İtalya’ya “Terbiye diktatörlüğü” diye övgüler dizdiği dönemde, 8 Ağustos 1928’de açılır. Mekteplilere kara gömlek giydirilir. Gençler Kemalistlerin gözünde “Yavru Kurt”a dönüşürler. Onlar artık “Romüs, Romülüs”dür. Ulus Atatürk Anıtı 1927’de dikildi. … İzmir Atatürk Anıtı, İzmir Cumhuriyet Meydanı’na 1932’de dikildi. İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica’ya yaptırıldı.

Ülkemizin doğusunda olanlarla batısında olanlar ya da güneyde olanlarla kuzeyde olanlar birbirinden bağımsız olaylar değil. Görünen o ki, bundan sonra daha çok Türkçülük, Türk dünyası üzerinde oynayacaklar. Yeni Ruzi Nazarlarımız olacak! Daha dün Türk dünyası Kıbrıs’ı Rum kesimi tanıyordu, bugün araya ABD girince Türkiye ve Türk dünyası arasındaki ilişkiler yeniden ısıtılacak. Daha çok Karaylar, daha çok Etrüskler, daha çok Gagavuzlardan söz edilecek. Doğu’da Ermenilerle barışacağız; güneyde PKK ve İsrail’le, batıda Yunanistan’la dost olacağız! Sanki yeni Türkiye bu model üzerinde şekillendiriliyor.

2023’te Zenzegur Koridoru konusu yeni yeni konuşulurken, Rusya Dışişleri Sözcüsü Maria Zaharova:Zenzegur Koridoru, Türkiye ve Azerbaycan’la olan ilişkimizi bozmayacaktır, aksine iyileştirecektir.” Düne kadar Ermenistan’ın yanında olan Rusya’nın hedefinde bugün Azerbaycan ve Ermenistan var. “Zenzegur Koridoru”nun yeni adı artık “Uluslararası Barış ve Refah İçin Trump Rotası” oluyor. Ermenistan bu koridor ile birlikte ABD ile 99 yıl özel ortaklık kuruyor. “Ermenistan Yüzyılı” (!?) başlıyor. Kuzey’den Ukrayna ile başlayan “NATO Seddi”, Zenzegur hattının ABD’ye teslim edilmesi ile bölgede dengeler radikal şekilde değişecek demektir. Bu plan bugünün planı değil. Her şey biz uyurken/uyutulurken oldu!

SON DAKİKA: Trump, İsrail’in Gazze’den çekilmesini ve “Filistin polis gücü” kurulana kadar 80.000 Mısır, Ürdün ve Suudi asker ve polis güçlerinin Gazze’de kontrolü ele almasını … Netenyahu’ya “acele etme, mantıksız pozisyonlardan kaçın” çağrısında bulunuyor. Biz bu Siyonist planı 2 yıldır yazmıyor muyuz?