Kanla gelenlerin, yine kandan bahsetmesi, gerçekte, ‘iflâs ilâmı’dır

Selâhaddin Çakırgil

TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği)’nin Ankara’da 10 Mayıs günü toplanan Genel Kurulu’nda konuşan bir politikacı (KK), ‘Başkanlık’ sistemi ile ilgili görüşlerini açıklarken, ‘Başkanlık’ ile ‘diktatörlük’ arasındaki farkı anlamak istemediğinden coşmuş ve kendi ideolojisinin ilk şeflerinin yaptıklarının başkalarınca tekrar edilebileceği ihtimaliyle, o uygulamanın ancak o şeflere aid olacağını anlatmak isteyerek, ‘Anayasa’yı değiştirelim; ne için? ‘Başkanlık sistemini getireceğiz’. Bir kişi konuşacak, Türkiye susacak. Bir kişi konuşacak, hâkim ona göre karar verecek. Bir kişi konuşacak, ona göre milletvekili listeleri hazırlanacak. Böyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz’ demiş.. 

KK, anlaşılıyor ki, kendi ideolojik şeflerine ve halkımıza 90 yıldır süren dayatmalarına şirk koşulması’nı istemiyor. Nitekim, tam olarak anlaşılmasına açıklık kazandırmak hayaliyle, mevcud Anayasa’nın ‘değiştirilemezliği ve değiştirilmesinin teklif dahi edilemiyeceği’ dayatması getirilen ilk 4 maddesi için de, ‘Orada Atatürk milliyetçiliği var ya Atatürk adını nasıl çıkarırız oradan, bütün formül onun üzerine kurulu. Kardeşim sen kim olursan ol, ne kadar güçlü olursan ol, sen Atatürk’ün adını Anayasa’dan çıkaramazsın..’ demiş..

İşte zorbanın ve zorbalığın ‘kan’ hatırlatmasının temeli, burada.. Bu kişi de, biliyor ki, halkımız, 100 yıla yakın zamandır, bir kişinin isteğine göre konuşmakta, susmakta, onun ismi ve resmi önünde eğilmeye zorlanmakta..

***

Bunlarda hemen kandan söz etmek bir gelenek.. O mülâyim sanılan Erdal İnönü de, ‘Üniter yapı kanla kurulmuştur, ancak kanla bertaraf edilebilir!’ demişti.

İşbu KK ise, üstelik de ‘darbe anayasası’nın değiştirilmesi gerekliliğinden devamlı söz eden birisi.. Ama, 1961 ve 1982 anayasalarının halkımıza darbeci generallerce zorla dayatıldığından habersiz gibi davranıyor.

22 Şubat 1962 ve 21 Mayıs 1963 Darbe Teşebbüsleri’nin lideri olan Harbokulu Kom. Kur. Alb. Tal’at Aydemir‘Kaderin garib bir cilvesi.. Giresun’da, Jandarma Komutanı olarak insanların göğsünde sigara söndürerek zorla kabul ettirdiğim anayasayı ihlal etmekle suçlanıyorum.’ demiş ve kurşuna dizilmişti.

Eski bir Yargıtay Başkanı (S. Selçuk) da, ‘Bu anayasa süngüucu zorlamasıyla, zorla kabul ettirilmiştir. Bu yüzden, keenlemyekûn’ (toptan, bütünüyle yok) sayılmalıdır.’ demişti.

Bunları Dersim’in KK’sı bilmiyor değil..

***

Herhalde, o ‘değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez’ denilen hükümlerin, o anayasa için geçerli olduğunu, yeni bir anayasa için bu hükümlerin bir bağlayıcılığının olamıyacağını da bilir; bilmiyorsa, öğrenmelidir. Ayrıca, Başkanlık sisteminin diktatörlük olmadığını da..

Kaldı ki, bu kişi, putlaştırdıkları kişilerin, ‘reis-i cumhûr’ sıfatını taşıdıkları halde, nasıl birer diktatöre dönüştüklerini, onların resmî ideolojisi adına oluşturulan ilke ve uygulamaların hâlâ da, o süngüucuyla kabul ettirilmiş anayasalarla, millete 100 yıla zamandır zorla giydirilen bir ‘deli gömleği’ halinde dayatıldığını da bilir. Ama, itiraf, işine gelmez.

***

Bu, asırlık dayatmacı-zorba  çevreler, iktidar değişiminin kanlı olup olmayacağı kendisine sorulan merhûm Erbakan’ın, ‘Kanlı mı olacak, kansız mı? Milletin iradesini kabul edersiniz veya etmezsiniz. Karar sizin..’ şeklindeki mâsum cevabından bile yıllarca dehşete kapılmışlardı. Şimdi ise, KK, kan dökmek, en çok da kendilerine ve tarihlerine yakıştığı için, ondan sözetmenin sadece kendi hakları olduğunu; gerçekte ise, iflâslarını bir kez daha ilân ediyor.

O kan tehdidlerine papuç bırakmayanların olduğu idrakinden bile nasibsiz, zavallı..

stargazete