Kâbe hakkı içi, Kurban hakkı için, Haram aylar hakkı için!

Mehmet GÖKTAŞ

İslam âlemi olarak bir Kurban Bayramı’na daha mahzun ve gözyaşlarıyla giriyoruz. Müslümanlar olarak alışa geldiğimiz üzere üzüntü ve kaygılar içerisinde bir bayram karşılıyoruz.

Zaten son otuz beş yıldan bu yana gözlerimizin içi güle güle doğru dürüst bir bayram yaptığımızı hatırlamıyoruz.

Bundan otuz beş yıl önce Afganistan’ın işgaliyle hüzne dönüşen bayramlarımız hep böyle sürdü geldi bugüne kadar.

Afganistan’ın kurtuluşuna da sevinip bayram edemedik, çünkü ardından Müslümanların kendi iç savaşları başladı.

Ve bugün 11 Eylül bahanesiyle başını ABD’nin çektiği ikinci işgal dönemini yaşıyor Afganistan.

İslam dünyası daha sonra yıllarca süren ve yüz binlerce Müslümanın ölümüne şahit olduğu İran-Irak savaşını yaşadı.

Sonra Irak’ın birinci ve ikinci işgal dönemini yaşadık, milyondan fazla Müslümanın ölümüne ve koskoca bir ülkenin harap olmasına şahitlik ettik.

Filistin’de, Gazze’de Siyonist rejim zaten her bayramı içimize zehir ediyordu.

Arap baharıyla artık yüzümüzün güleceğini, gerçek bayramlara doğru yürüdüğümüzü zannederken, emperyalizm sevincimizi hüzne çevirdi.

Şimdi iki yüz binden fazla ölü, milyonlarca yaralı, milyonlarca sürgün ve yerle bir edilmiş nice İslam şehriyle yeni bir bayramı idrak ediyoruz.

Diyelim ki Müslümanlar olarak emperyalizme gücümüz yetmiyor, onların bu katliamlarını engelleyemiyoruz, elimizden fazla bir şey gelmiyor.

Fakat kâfirlerin öldürdüğünden daha çok bir birlerini katleden kendi insanımıza niçin bir şey yapamıyoruz?

Niçin ellerindeki silahlarını alamıyoruz veya niçin küfre çevirmelerini sağlayamıyoruz?

Müslüman siyasilerin, güçlü camiaların ve kuruluşların önde gelenlerinin yapabilecekleri hiçbir şey yok mu?

Emperyalistlerin oluşturduğu koalisyon güçlerinin bölgeyi içinden çıkılmaz bir cehenneme çevirmeden önce çığlıklarımızın bir faydası olmaz mı?

Hiç değilse birbirlerini boğazlayan kendi insanımıza sesleniversek, sesimizi ulaştırsak:

Zilhicce hakkı için, Zilhicce’nin ilk on günü hakkı için, dokuzuncu ve onuncu günlerinin hakkı için yeterin artık Müslüman kanı akıttığınız!

Haccın ve Kâbe’nin hakkı için, şu anda yapılan dualar ve tavaflar hakkı için indirin artık birbirlerinize çevirdiğiniz silahlarınızı!

Cahiliye Araplarının bile saygı duyup kan dökmediği Haram aylar hakkı için bir son verin Müslümanların oluk oluk kanlarını akıtmaya.

Zilkâde hakkı için, Zilhicce hakkı için, Muharrem hakkı için, Receb aylarının hakkı için!

İçimiz yanıyor, yeter artık bütün bir ümmeti üzdüğünüz, koskoca bir İslam âlemine matemler yaşattığınız yeter!

Yeter artık kâfirleri sevindirdiğiniz, münafıklara bayram ettirdiğiniz, siyonizmin değirmenine su taşıdığınız yeter!

Başımızı bir türlü kaldıramadığımız, kimselere bir şey anlatamadığımız yeter artık!

Allah aşkına “Birbirinizi sevmedikçe cennete giremezsiniz” Nebevi ölçüsünü “Birbirinizi öldürmedikçe cennete giremezsiniz(!)” şeklinde mi okuyorsunuz?

Fakat biz bütün bunlara rağmen yine bayram edeceğiz.

Çünkü Rabbimiz istemiş bizim bayram etmemizi. Bayram yapabilmemiz için hiçbir kayıt ve şart istememiş bizden.

Mahzunların da, mazlumların da, mustazafların da, mağlupların da, bombalananların da, yakınlarını kaybedenlerin de, öksüzlerin de, yetimlerin de bayram yapmalarını istemiş bizlerden, biz de bayram yapacağız.

Rabb olarak Allah’tan, din olarak İslam’dan, rasûl ve nebî olarak Muhammed Aleyhisselam’dan razı olmuşuz ya, böyle bir tercih yapmak suretiyle zaten bayramı ta ilk baştan hak etmişizdir.

Bütün bu acılar da gelip geçecektir inşallah! Allah’ın günlerinin döne dolaşa bize de zaferlerle geleceğine güveniyoruz ve o günlerin hiç de uzak olmadığına inanıyoruz!

Bu ümitle bütün Müslümanların Kurban Bayramı’nı en samimi duygularla tebrik ediyorum.

doğruhaber