İsratin

Hakan Albayrak

Birleşmiş Milletler Genel Kurul ve Güvenlik Konseyi kararlarına göre Filistin-İsrail meselesinin çözümü, 4 Haziran 1967 Sınırları çerçevesinde iki devletli çözümdür.

Yani: İsrail 5-10 Haziran 1967’deki savaştan evvel kapsadığı sahaya geri çekilecek ve o savaştan evvel Ürdün’ün kontrolünde olan Batı Şeria (Doğu Kudüs dahil) bölgesi ile yine o savaştan evvel Mısır’ın kontrolünde olan Gazze bölgesi üzerinde bağımsız Filistin devleti kurulacak.

Evvelce İsrail’i yıkmak ve Filistin topraklarının tamamı üzerinde devlet kurmak için savaşan Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ), 1988’de bu çözüm formülüne evet dedi; o zamandan beri 4 Haziran 1967 Sınırları çerçevesinde İsrail’i tanıyor ve bağımsız Filistin devletinin bu çerçevede kalmasını kabul ediyor.

1993’te FKÖ lideri Yasir Arafat ile İsrail Başbakanı İzak Rabin’in imzaladığı barış anlaşması, söz konusu çerçeveye dayalı iki devletli bir çözümün 2000 senesine kadar gerçekleşeceği ümidini doğurmuştu.

Ama olmadı.

İsrail’in azgınlıkta ısrar etmesi, sözlerinde durmaması, Batı Şeria’dan çekilmesi gerekirken orada iyice kökleşmeye çalışması ve Doğu Kudüs’ü bırakmaya kesinlikle yanaşmaması yüzünden olamadı, olamıyor.

Bu gidişle olacağı da yok.

Zaten mevcut İsrail hükümetinin gündeminde hiçbir şekilde -Doğu Kudüs meselesi hariç tutularak bile- yer almıyor iki devletli çözüm.

Öyle mi? Öyle.

‘Madem öyle, gel böyle!’ diyor FKÖ Lideri ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas:

“İşgal devletine, Doğu Kudüs de dahil olmak üzere 1967 sınırlarındaki işgaline son vermesi için bir yıl süre tanıyoruz. Bu süre zarfında Orta Doğu Dörtlüsü (Rusya, ABD, Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler) gözetiminde sınırı çizmeye ve tüm sorunları çözmeye hazırız. Aksi takdirde neden 1967 sınırları üzerinde bir İsrail’i tanımaya devam edelim ki?...

“Filistinlilere, 1967 sınırlarının iki katı olarak tarihi Filistin topraklarının yüzde 44'ünü veren 1947 tarihli 181 sayılı Bölünme Kararına dayalı bir çözüme geri dönme seçeneği de dahil olmak üzere alternatifler halkımıza açıktır…

“Filistin halkı, İsrail’in işgali ve ırka dayalı ayrımcı devlet politikasını güçlendirme çabalarını sürdürmesini kabul etmeyecektir … sahadaki gerçekler ve gelişmeler, tarihi Filistin topraklarında herkesin tam ve eşit siyasi haklara kavuşacağı tek bir devlet çatısı altında yaşamayı dayatacaktır…”

“İsrail’in önündeki seçenekler bunlardır. Hangisini seçeceğine karar vermelidir.”

***

Abbas’ın evvelki gün BM Genel Kurulu’na hitaben yaptığı konuşmada gündeme getirdiği tek devletli çözüm formülü yeni değil.

Kudüs meselesinde anlaşmanın imkânsız gözüktüğü yahut Batı Şeria içlerindeki bazı Yahudi yerleşim yerlerinin İsrail’de kalması nedeniyle bağımsız Filistin devletinin parçalı doğup engelli kalacağı gibi gerekçelerle iki devletli çözüm yerine tek devletli çözümü öneren aydınlara öteden beri rastlanıyor.

ABD’li Yahudi gazeteci-yazar Peter Beinart, Temmuz 2020’de Jewish Currents dergisinde yayımlanan bir makalesinde iki devletli çözümün öldüğünü, İsrail-Filistin meselesini çözmek için her din ve ırktan vatandaşların eşit haklara sahip olacağı müşterek bir devleti hedeflemek gerektiğini yazmıştı.

Filistinli aktivist Yusuf Muneyyir, Amerikan Foreign Affairs dergisinin Kasım/Aralık 2019 sayısında yayımlanan “There Will Be a One-State Solution” (Tek Devletli Bir Çözüm Olacak) başlıklı makalesinde, bundan başka bir çözüm yolunun olmadığını ileri sürmüştü.

Bir dönem Filistin Başbakanı İsmail Heniye’nin danışmanlığını yapan Filistinli mütefekkir Ahmed Yusuf, ta 2000 senesinden beri tek devletli çözümü savunuyor. (O sene İstanbul’daki görüşmemizde bunu bizzat kendisinden işitmiştim.)

Tek devletli çözüm formülünün en meşhur savunucusu ise Muammer Kaddafi’ydi.

2009’da, ABD’nin Georgetown Üniversitesi’nde video konferans aracılığıyla katıldığı bir toplantıda, İsrailliler ile Filistinlilerin tek bir demokratik devlet altında toplanmasını ve bu devletin adının İSRATİN olmasını teklif etmişti Libya lideri.

***

İsrailliler ile Filistinlilerin müşterek devleti demek, Yahudi devleti iddiasının sonu demektir.

Yahudi devletinin bekasını gözetenler için bu çözüm formülü öyle dehşet verici ki, söz konusu bile olmamalıdır.

Filistin yönetiminin iki devletli çözüm uğruna Batı Şeria’nın bazı kısımlarından vazgeçmeyi kabul ettiği ve konunun o şekilde masada olduğu günlerde kimi İsraillilerin ‘Bu imkân muhakkak değerlendirilmeli, aksi halde tek devletli çözüm gündeme gelir ve işimiz zorlaşır’ uyarısında bulunduklarını hatırlıyorum.

Doğrusu tek devletli çözüm konusunda esaslı bir fikrim yok ama Mahmud Abbas’ın BM Genel Kurulu’ndaki çıkışı İsrail’in işini zorlaştırırsa (İsrail’i dramatik tavizler vermeye zorlayabilecek bir ortamın oluşmasına hizmet ederse) sevinirim tabii.