İslam'da evlilik yaşı, nafaka ve miras

Abdurrahman Dilipak

Hay Allah, yine başladılar.. Ya hu kardeşim, İslam’ı anlamak için bugün “Müslüman olduğunu” söyleyen kişilerin söz ve yaptıklarına bakarak değil, Allah’ın (cc) yarattığı kullarına yaşama biçimi olarak gönderdiği kitaba bakılır. Onu bize yaşayarak gösteren, açıklayan, öğreten resul’e (sav) bakılır. Din budur. Mustafa Kemal zamanında evlilik yaşı kızlarda 15, erkeklerde 17.. Cumhuriyet gazetesi 16 Haziran 1938’de bu haberi vermiş. Haberde evlilik yaşının yaşla ilgili değil, örf’le ilgili olduğu doktorların sadece evlenecek kişilerin sağlıklı olup-olmadıkları ile ilgili bir karar verebileceklerini ifade ediyorlar. TBMM’deki müzakereler sırasında örnek de verilmiş, bu yaş o zaman İspanya’da ve Portekiz’de 14, ABD Kuzey Karolin’de, Romanya’da, Fransa, Norveç, Belçika’da 18, Danimarka’da 20, Almanya’da 21 imiş.

Bu yasa 1938’de çıktığına göre, bu yasanın devrim yasalarından kabul edilmesi ve değiştirilememesi gerekir. Hatta değiştirilmesi teklif dahi edilmemelidir. Teklif edecek bir parti çıkarsa kapatılmalıdır!

Türkiye'de evlenme yaşı, 1938 yılına kadar kadar kızlarda 17, erkeklerde 18 olarak belirlenmiştir. 1938 yılında yapılan değişiklikle bu yaş, kızlarda 15'e erkeklerde 17'ye düşürülmüştür. 2002'de uluslararası ortalamaya uyum sağlamak adına hem erkeklerde hem de kadınlarda 18 yaş olarak belirlenmiştir.

Bir İslam ülkesinde aydın denilen bir takım insanlara şeriatın ne anlama geldiğini öğretememişiz, ya da birileri öğrenemiyor, öğrenmemekte, anlamamakta direniyor sanki. Şeriat’ “Hukuk” “Kanunların ruhu” demek! “Gayri meşru” demek, “Şeriat’a uygun değil” demek.

CHP intihar ediyor. İmamoğlu ve Özgür Özel CHP’yi bir kamikaze dronuna dönüştürdü. Kendileri ile birlikte ötekileri de yok etmeye programlanmış intihar mangası gibi. Aslında siyaset tüm dünyada böyle. ABD’ye bakın, İsrail’e bakın, Ukrayna ya da Çin. Saudia’ya bakın ya da Mısıra. Yok aslında birbirlerinden çok farkları, Müslüman, Yahudi, Hristiyan,, sağcı-solcu farketmiyor.

CHP bir asırdır Cumhuriyeti, Laikliği bile anlamadı. “Cumhuriyet” dedikleri aslında tek parti diktatörlüğü, Sovyetik bir durum söz konusu. Cumhuriyet “çoğunlukçuluk” demek ama azınlıkta olan bir parti. Açık-oy gizli tasnifle seçilen bir tek parti rejimi. Monarşik bir Cumhuriyet, tek partinin adaylarını tek adam belirliyor. Meclis desen, sofrada hazırlanan tercüme yasalar, genel olarak gerekçesiz olarak meclise sevkedilip, müzakeresiz olarak oy birliği ile kabul ediliyor. Yargı desen, rejimi ilgilendiren bir konu ise meclis adına yargılama yapılıyor. Yasaya göre değil, verilen kararın yasa sayıldığı bir düzen. Avukat yok, savcı yok, temyiz yok, yasaya ve usule bağlı değil.

Laiklik meşruiyetini, İncil’den alan, (Bakınız: İncil'de Matta 22:21, Markos 12:17 ve Luka 20:25) Katolikleri ilgilendiren bir kilise kurumu. Ne Müslüman’ları ilgilendirir ve ne de Yahudi’leri. Protestan’lar “Seküler”dir, Ortodoks’lar “Bizantinist”. Laiklik din devlet ayrılığı değil, Westefelya anlaşmasına göre, Katolik kilisesi/Vatikan ile Devlet arasındaki ilişkiyi belirler. Belirlerken de çatışmama, paylaşım temelinde, ruh ve beden misali ikisinin ayrılmaması, birlikte varolması, kilisenin ruhun egmenliğini, devletin bedenin egemenliğini ifade eder. İslam Teokrat bir düzen teklif etmez. Teokrat olan Vatikandır. Batıda bu ikisinin ayrılmazlığı esastır. Gel de bunu CHP’lilere anlat. Laik dedikleri Fransa’nın, başkenti AİHM’nin de bulunduğu Strasbourg olan Alsace Laorenne eyaleti, Vatikan’la yapılan Kontrat gereği Laiklik kuralları ile değil, “kontrat kuralları”na göre yönetilir. Ezbere dayalı bir eğitim olunca, kimse işin aslını araştırmıyor, konuyu anlamaya çalışmıyor.

Türkiye “en iyi”(!?), örnek alınan İslam ülkelerinden biri değil mi? Osmanlının devamı, Hilafet merkezi olan bir ülke. O kadar İmam-Hatip, İlahiyat, dini vakıf, Kur’an Kursu var, sonuç Türkiye’de 5 vakit namazını düzenli kılan insan sayısı %34. Rusya’da %30, Bazı İslam Ülkelerinde %10 seviyesinde. İİT üyesi ülkelerde 5 vakit namaz kıldığını söyleyenlerin nüfusa oranı şöyle; Gana’da %91, Nijerya ve Kamerun’da %90, Afganistan’da %88, Senegal’de %85, Erdonezya’da %80, Ürdün’de %71, Mısır’da %59, Tanzanya’da %51, Pakistan’da %46, Lübnan’da %45, (Kaynak PewResearch) Amentü’yü açıklamalı bir şekilde sorsanız, bu kadar da çıkmaz. Namaz kılanların çoğu kıldıkları namazın kendilerine yüklediği, dini, ahlaki, sosyal sorumluluğun farkında bile değil. Arada bir namaz kılanlar, Cuma’dan Cuma’ya, bayram’dan bayram’a, cenaze namazları’nda camiye gidiyor, namaz kılıyor. olsa gerek.

Tekrar şu evlilik ve kadın’ın İslam’daki yeri konusuna dönecek olursak, İslam’da üstünlük takva ölçüsündedir. Genel olarak insanlar hüsrandadır, kurtuluşa erenler “Asr suresi”nde tek tek istisna olarak sayılır. Kadın ya da erkek şeklinde cinsiyet ayırımı yapılmaz. Hz. Haacer gibi peygamberlerin ayak izinde koştuğu kadınlar da vardır. Hz. Meryem gibi Ruh-ul Kudüs’ün annesi olarak mucize bir bebeğin annesi olanlar da vardır. Kadın bizde sadece çocuk doğurmaz, toplumu doğurur. Her kadın ve erkek bir başka kadının eseridir. Anne bu anlamda insanın insan olarak yetiştirildiği bir mekteptir. Kadın zaruret hali müstesna para kazanmak için dışarıda çalışması tercih edilmez. Hz. Hatice aynı zamanda bir tüccardı. Kadının kesinlikle fıtratına yabancı bir iş yapmaması gerekir. Bu aynı zamanda neslin tereddisi açısından bir risktir.

Öte yandan çalışan kadın pek de çocuk yapmak istemiyor. Tüketim artıyor. Evde çocuk ve yaşlıların barınma şartları ortadan kalkıyor. Kadın da çalışınca bir yandan tüketim artıyor, öte yandan emek arzının artması sonucu emeğin karşılığı olan ücret düşerken, işsizlik artıyor. Bazı ailelerde kadın-erkek çalışır ve hane sayısı düşerken, öbür türlü gelir azalıyor, hane sayısı artıyor. Bu da sosyal dengenin bozulmasına sebeb oluyor. İslam’da kadın ailenin geçiminden sorumlu değildir mesela. Bunu bir kenera not etmek gerek. Kadın mirasta daha az alırken, hem ev geçindirme sorumluluğu yok hem de, erkek kardeşine verdiğini evleneceği erkek’den mih-i muaccel olarak talep etme hakkına sahip. Erkek kardeşi de kız kardeşinden aldığını evleneceği kıza verecek. Aksi halde zenginler zenginlerle evlenir, evlilik sermayenin kümülatif büyümesine, zenginlerin daha zengin, fakirlerin daha fakir olmasına yol açardı.

Zaten kadın talak vaki olması durumunda, sosyal güvencesini mihri muahher olarak talep etme hakkında sahip olduğu gibi, nafakasını da nikah şartı olarak nikah başlangıcında belirleyebilir.

Burada dini açıdan konunun ayrıntılarına girmek istemiyorum. Konuyu bir başka açıdan ele alıyorum.

90’lı yılların başında, bir Fon, İslam toplumlarında kadınların statüsü, hak- ve sorumlulukları ile ilgili bir araştırma için biri İngiliz, biri Alman 2 akademisyen hanımı görevlendirmişlerdi. Bunlar Mısır, Suudi Arabistan, Türkiye, İran, Pakistan gibi ülkelerde bir dizi çalışmalar yapıyorlar. Ardından da Kur’an-ı kerim, Hadisler ve diğer dini temel eserler ve konunun tarihi ve coğrafyaya bağlı farklılıklarını inceliyorlar. Aslında onlardan beklenen İslam dünyasında kadın haklarının kötü olduğunu belgelemek iken, onlar farklı bir sonuca ulaşıyorlar ve Müslüman oldular, biri Fatıma Haren, ötekisi Ayşe Lemu adını aldı. Vardıkları sonuç İslam toplumundaki geleneksek yapıların ötesinde İslam dininin kadınlara tanıdığı hak ve sorumluluklar, batı pratiklerinin çok daha ilerisinde olduğu yönündeydi. Ve İslam’da aile içindeki dengede kadın ekonomik açıdan hem korunmuş ve hem de güçlendirilmişti.

Öte yandan, İslam’da evlilik şartı, yaş açısından iki şarta bağlıdır. AKİL ve BALİĞ olma şartı vardır. Aslında Mustafa Kemal zamanında yapılan yasa 2002 bizimkilerin yaptığı değişikten, örfi anlamda İslam toplumunun geleneğine daha uygundur. Kemalizme ne kadar kızarsanız kızın, ama şu gerçeği de görün, kanunun ilk maddesi aynen şöyledir: “Madde 1 - Türk Kanunu Medenisinin 88. maddesi aşağıda ya­zılı şekilde değiştirilmiştir: Erkek 17, kadın 15 yaşını ikmal etmedikçe evlenemez. Şu kadar ki hâkim, fevkalâde hallerde ve pek mühim bir sebebe mebni 15 yaş’ını ikmal etmiş olan bir erkeğin veya 14 yaşını bitirmiş olan bir kadının evlenmesine müsaade edebilir. Karardan önce ana, baba veya vasinin dinlenmesi şarttır.” Anne-baba veya vasinin evlilik konusunda dinlenmesi Şafi mezhebi açısından önemlidir. İslam’daki Akil-Baliğ şartı ise, Ceza-i ehliyet şartı’na bağlanmıştır. O da biyolojik anlamda erginlik/olgunluk yaşıdır ki, bu topluluklara göre, iklim ve beslenme şartlarına göre değişiklik gösterebilir. Bu durum hem kız, hem de erkek taraf için geçerlidir. 2. Şart ise “Akıl/Zeka yaşı”dır. Evlenecek kişinin Doğruyla yanlışı, iyiyle kötü, güzelle çirkini, hak’la batıl-ı ayırt edecek zeka’ya sahip olması gerekir ki, bu durumda evlilik yaşının 20’nin üstüne çıkması gerekir. Yoksa bir aile kuramaz, aileyi yönetemez. Burada ciddi bir sorun var. 2002 tarihli düzenleme, mer’i yasa düzeni açısından sorunludur. “Gazi Mustafa Kemal Atatürk Paşa hazretleri” yaşarken onun nezaretinde çıkan yasalar değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez. Kemalistlerin bu konudaki sessizliği de anlaşılamaz.

Miras ve talak halinde Nafaka konusuna gelince. Önce aileyi bir bütün olarak ele almak ve Nikah şartları ile birlikte değerlendirmek gerekir. İslam geleneğindeki aile düzeninde anne-baba, çocukları ve hanımın geçimi Erkeğin üstündedir. Bizdeki sorun, Laikçilerin baskısı ile yaşanan sorundur.

Bu Laikçi CHP’li aklını anlamak kolay değil. Bilmiyorlar, bilmediklerini de bilmiyorlar, bir de aleme akıl vermeye kalkıyorlar. Akıl vermekle kalmıyor, tehdit ediyor, saldırıyorlar. Bunlar şunu asla anlamak istemiyorlar: BM sözleşmesinin referansları arasındaki, Devlete sadakatın, kişinin dinine sadakatın teminatı olduğu vurgusundan bunların haberi yok. Kemalistler genelde Kemalizm’i bir din olarak telakki ediyorlar. Hatta dinler üstü bir din’se, ve laiklik sizin dediğiniz gibi ise bu ikisini nasıl telif ediyorsunuz. Öyleyse Kemalizmi siyasete karıştırmayın. Bunların Kemalizm anlayışı Moiz Kohen anlayışı, Türklük anlayışı M. Kohen / Lazaro Franco anlayışıdır. Bunlar Yahudiliğe, Hristiyanlığa, Şamanizme, Budizme karşı değiller de, sadece İslam’a mı karşılar?. CHP dediğiniz, yönetme iddiasında oldukları halkın, inanç, tarih, geleneğine yabancı Jeune Turc geleneğine dayalı, batılılaşmayı esas alan İttihat Terakki anlayışının siyasi vücud bulmuş halidir. Bugünlük de bu kadar. Selam ve dua ile.

NOT:1- TBMM’deki Hilafet tartışmalarında ele alınış şekli ile İslam ümmetinin birliği ve Şeriat’ı tenfize memur olan HilafetTBMM’nin şahsı manevisinde mündemiç” ve Cumhuriyet’in “taht’ında müstetir”dir. DİB’in ve Camilerdeki uygulamalar, Müslümanların hayatı ile ilgili Makasıd-ı diniyeye uygun şekildeki faaliyetlerin özünü İslam Şeriatı’na sadakat teşkil eder. Diyanetin görevi birileri nazarında amentüsü olan “Kemalizm dini’nin tedviri” ya da Katolikler için geçerli bir dini kurum olan “Laiklik” ilkelerinin dayatılması değildir.

2-1938 tarihli 3453 sayılı yasa:

Türk Kanun-u Medeni’sinin 88inci Madde’sini Tadil Eden Kanun

Kanun No: 3453 / Kabul tarihi:15/6/1938

Madde 1 - Türk Kanunu Medenisinin 88 inci maddesi aşağıda ya­zılı şekilde değiştirilmiştir:

Erkek on yedi, kadın on beş yaşını ikmal etmedikçe evlenemez. Şu kadar ki hâkim, fevkalâde hallerde ve pek mühim bir sebebe mebni on beş yaşını ikmal etmiş olan bir erkeğin veya on dört yaşını bitirmiş olan bir kadının evlenmesine müsaade edebilir. Karardan önce aba, baba veya vasinin dinlenmesi şarttır.

Madde 2 -Bu kanun neşri tarihinden mer'idir.

Madde 3 - Bu kanunun hükmünü icraya, İcra Vekilleri Heyeti memurdur. 23.6.1928

RG: 28/6/1938 Sayfa: 1010112

Kanun NoBaşlığıDüsturCiltSahifeRG Sayı
743Türk Kanunu Medenisi37497339
864

Kanunu Medeninin sureti mer'iyetve şekli tatbiki hakkında kanun

372239402
Karar 542

Kanunu Medeninin 268 ve 269uncu maddelerinin tefsirine lüzum olmadığına dair

311721412
501

810 numaralı kanunun Kanunu Medeni ile ilga edilmiş olup olmadığının tefsirine lüzum olmadığına dair

3108961192
Kanun 2307

Gazi Mustafa Kemal Hazretlerinin Kanunu Medeninin 452ncı maddesine olan tasarruflarının mahfuz hisseler hakkındaki hükümden müstesna olduğuna dair kanun

1151596

2431

2/220

Kanunu Medeninin velayet, vesayet ve miras hukukuna mü­teallik hükümlerinin tatbik suretine dair nizamnamenin meriyete konulması hakkında kararname

3151652648