Bu İslam ülkelerinin devlet başkanlarının hanımlarının kızlarına bakın, kaçı başörtülü.
Türkiye’deki bakanların hanımlarının kaçta kaçı başı örtülü biliyor musunuz? Hoş, başı örtülü olmak da her şeyi ifade etmiyor. Sisi’nin hanımının da başı örtülü, kendi de namazlı, ona bakarsanız.
İslam İşbirliği Konferansına katılan İslam ülkeleri liderlerinin kaçta kaçı namaz kılıyor dersiniz? Tabi Cenaze namazını kastetmiyorum, vakit namazlarından söz ediyorum.
Mesela İİB konferansında liderler bir arada cemaatle namaz bile kılamazlar. Çünkü bir kısmı namazsız. Namaz kılan da Şii selefinin, Selefi Sufi’nin, Sünni Şii’nin arkasında namaza durur mu? Çünkü bunlarının çoğu mezheblerini din edinmişlerdir. Allah’ın emrine uymazsanız haram, resulün sünnetine uymazsanız mekruhtur, ama bunlara bunların mezhebine itiraz ederseniz dinden çıkarsınız. Onu bırakın, birinin şeyhine itiraz edin yine aynı şey olur.
Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın eşi Amina Abbas, Emine Erdoğanla buluşmasında başı açıktı. Bazı ülkelere giderken başını geleneksel olarak örtüyor. KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın hanımı. Sibel Tatar’ın da başı açık:
13. İİK zirvesine katılan devlet başkanlarından hanımları ile birlikte gelenlerden sadece 3 kişinin başı örtülü idi, 11 nin başı açıktı.
İslam İşbirliği Teşkilatı’na üye 57 ülkenin devlet başkanlarının eşlerinin başörtüsü kullanımı hakkında yapay zeka ve başkan eşlerinin fotoğraf taraması üzerinden kesin olmayan bir sonuca ulaştım. 10’da 4’ü başı örtülü. Bu dörtte 2’si ya geleneksek olarak örtüyor, ya yarım örtülü ya da gittiği ülkeye veya toplantının gündemine göre örtüyü ya kullanmıyor ya da. Bir aksesuar olarak kullanıyorlar. Bazıları ya kendi geleneksel kıyafeti ile katılıyor, ya da gittiği ülkenin geleneğine uygun bir kıyafet tercih ediyor.
Yani, gerçek anlamda, tesettüre uygun örtünen Cumhurbaşkanı ya da Başbakan eşleri Onda iki seviyesinde. Buna %20 desek, 57 üye olduğuna göre, bu durumda ortalama sadece yalnız 10 (yazı ile On) ülkeden söz ediyoruz demektir. Bu arada şunu da belirtelim, Arap ülkelerinde ya da bazı ülkelerde çok eşlilik olduğundan her çeşidi var. Bazılarının ise hanımlarının fotoğraflarına ulaşılamıyor. Yine bir diğer çok önemli bir husus, namazlı olup başı açık, başı örtülü olup namaz kılmayanı da var. Mesela Sisi (Seyhan Soylu değil, Muhammed Mursi’yi asan Sisi) öyle değil m,i, şekli olarakama bana göre makbul bir Müslüman değil.
Erdoğan’ın zevcesinin de başı örtülü, İran Cumhurbaşkanı’nın zevcesi Jamileh Alamolhoda’nın da başı örtülü. Afganistan Cumhurbaşkanın zevcesinin de başı örtülü. Fas’ta Kral 6. Muhammed’in eşi Prenses Lalla Salma, genellikle başörtüsü kullanmaz. Ürdün kıralı’nın da Suudi Veliahd prensinin zevcesi geleneksel yarım örtülü. KatarEmiri Şeyh Tamim bin Hamad Al Thani’nin eşi Şeyha Jawaher bint Hamad Al Thani, resmi etkinliklerde başörtüsü takıyor. Malezya’da Tunku Azizah Aminah Maimunah Iskandariah kapalı. Afrika’da Moritanya Cumhurbaşkanın zevcesi örtülü ama diğer bir çok Afrika ülkesinde zevceler geleneksel, yarım örtülü.. işte böyle. Tekrar söylüyorum, tek başına başörtülü olmak her şeyi ifade etmiyor. Başörtülü olup namaz kılmayanı da çok. Namaz kılmamanın ötesinde İslam ahlak’ından da yoksun olanları da var. Bir kısım namaz kılanlar ise bayram, Cuma, cenaze namazları ile sınırlı olarak camiye gidiyor. Müslümanlar bunlardan ne bekleyebilir. Bunların kendi ülkelerindeki, onlara göre yerli ve milli Epstein cemaatına katılanları namaz kılanlarından çok gibi. Onun için Gazze (cc) konusunda dut yemiş bülbül oluyorlar. Bir o kadarı da malı götüren yiyici takımından. Yani her yerde aynı hastalık söz konusu.. Allah bunlara, bunların izinden gidenlere niye yardım etsin ki, Allah cahil ve zalim bir topluluğa hidayet etmez, yardım da etmez. Onların üstüne pislik yağdırır ve onların işlerini sarp dağlara sardırır.
Onları seçenler, ya da babadan oğula geçen saltanatın başlarına bela ettikleri sultanların yanlışları gördükleri halde susanlar yok mu, Allah (cc) işte onları, o ısırıcı melikler eliyle cezalandırıyor. İçimizdeki beyinsizlerin izledikleri yüzünden bütün bir ülke halkı perişan oluyor. Oysa haksızlıklara karşı direnseler, Allah (cc) onlara yardım edecek ve onlar eliyle zalimleri cezalandırıp, mazlumlara yardım edecek!
Bakın, halkınızı kendi kulları gören, onları, kendi teb’a ve reayası görenler, topluma kendi kanaatına göre onların üzerinde hüküm kuran ve onları terbiye etmeye çalışanlar yok mu, onlar veresettüşşeytan olan, İlahlık ve Rabliktaslayan sapkınlardır. Allah’tan başka bizim İlah’ımız ve Rabbimiz olamaz. Bu anlamda kimse bizlere İlahlık ve Rablik taslamamalıdır. Biz de din ve devlet büyüklerini, ya da herhangi bir kişi ya da şeyi İlah ve Rab edinmememiz gerekmektedir. Bir Müslüman kimseyi idol edinemez, mutlaklaştıramaz.
İlk değişmesi gereken toplumun ferdleri kendileri. Sonra başımızdaki değiştireceğiz. Çünkü her topluluk layık olduğu gibi idare olunur. Biz kendimizi değiştirmeden Allah (cc) bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecektir. Bir toplumda birlikte yaşayacağımız insanlarla, din kardeşimizse müttehid, erdemli, dürüst, akıllı, vicdan sahibi cesur insanlarla müttefik olabilir, başkalarının malına, canına, namusuna, aklına ve inancına, nesline ve bu anlamda fıtrata karşı düşmanca bir tavır içinde değil, bu değerlere yönelik açık ve yakın bir tehdit ve tehlike göstermiyor ise, onlarla nimet ve külfet dengesine dayalı İtilaflar kurabiliriz.
İslam ülkeleri yöneticilerinin, genel olarak, gücü ve servetleri, akılları ve imanlarından büyük. Sayılara döktüğünüz büyük olan değerler, aslında ayrıntılara indinizde sağlık alameti değil, bir obezite’yi işaret ediyor. Yoksa İslam ülkelerinde gelir dağılımı felaket. Şairin dediği gibi “bir kişiye 40 pul, 40 kişiye bir pul / Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa”. Baksanıza Gazze’de çocuklar acın dan ölürken, Ahlatçı’nın oğlunun düğününe zenginlerimiz 2 düzine özel uçakla geldiler. İslam ülkelerinde adalet ne durumda derseniz, yerlerde sürünüyor genel olarak.
Liderliğinden söz edilen, rol model olarak gösterilen Türkiye ne durumda: Türkiye muhteşem bir İslam ülkesi(!?). LGBT örgütlerine imzalanan uluslararası anlaşmaya göre çıkartılan yasa ile pozitif ayırımcılık ve örgütlenme hakkı sağlandı. Türkiye’de kimliklerimizde biyolojik cinsiyet değil, toplumsal cinsiyet kimliği olarak GENDER yazıyor, aynı kapsamda kimliklerimizden din, anne-baba isimleri kaldırıldı. Bu ülkede LGBT+ Onur yürüyüşü yapabiliyor. Ve Türkiye’de devlet desteğinde Karnaval da yapılabiliyor. Genelev, bar, pavyon, SexShop hepsi var. Yarım asırdır Avrupa kapısında NATO’nun “ucuz asker deposu” Nazım’ın deyişiyle, AB’nin, “adaylığı dondurulmuş, azad kabul etmez aday ülkesi”yiz. 40 yıldır terör var bu ülkede. 10 yılda bir darbe oluyordu, artık darbe olmadan da başka yollarla çözüyorlar sorunları. Uyuşturucu, kumar ve fuhuş evlerin kapısına dayandı.
Gazze için canımızı veririz de, İsrail’i sokak eylemleri ile protesto edenleri sanık sandalyesine oturtuyoruz. Bir yandan İsraile karşı en sert kınamayı yapan biziz de, Kushner / Dahlan koalisyonunun Filistin için çözüm planına garantör ülke olmaya “hayır” demiyoruz, diyemiyoruz. Netenyahu’nun da üyesi olduğu Chabat’a kapıları sonuna kadar açabiliyoruz. Savunma sanayisinin önemli firmalarından biri Siyonist, İsrail’in savunma sanayi tedarikçisi İtalyan Leanardo şirketi ile ortaklık yapabiliyor. “Leanardo” Vatikan’la yakın ilişki kurmak için Vatikan fonuna 1,5 milyon Euro bağışta bulunmak istemiş de Papalık, “bebek katillerinden yardım kabul etmiyoruz” diye reddetmiş.
Bir de hani şu Mustafa Kemal’in bir yat’ı vardı, adı Savarona, bir ara o yatı BAE’ye kiralamışlardı. Türkiye’de de Kazak bir iş adamı bir takım dostları ile o yatta bir haltlar yerken polis tarafından basılmıştı da, sonra o işin üstü örtüldü.. Ben “Epstein Cemaatı” demeyim de, artık bu Turistik Savarona yatı’nın kimleri misafir ettiği konusuna hiç girmeyelim. Bırakın KKTC’deki kaset iddialarını, Savarona kasetleri bile, orta doğuda bir çok İslam ülkesi VIP ve CIP’inin başını önüne eğmesine yeter de artar bile.
Övünmeyi-dövünmeyi bırakalım da, gelin tövbe edelim. Zaten insanların çoğu değil, istisnalar dışında kalan hepsi hüsranda değil mi? Ötekiler oltayı yutan balık! Oltayı yutan balık yem istemiyor nitekim. Onların zaten bir kısmı da kendini Okyanusta yüzen balina zanneden Akvaryum balığı! Dünyaları Akvaryumdan ibaret olunca algıları ona göre şekilleniyor. Oltayı yutan balık yem istemediği gibi ses kısıklığı da yapıyor(!?). Bu Şeytan’ın balıkçısının çaparisinde, yem olarak para, kadın, koltuk, şöhret, insanların nefsinin hoşuna giden her şey var. Şeytan ağuyu altın tas içre sunar, bal da onun suç ortağıdır. İçimizdeki münafıklarla, siyasi emellerini uluslararası sistemin emelleri ile, şahsi çıkarlarını Finans Kapitalin kapı kullarının çıkarları ile tevhid edenlere dikkat edelim de Şeytan ve onun kripto dostları bizi Allah’la da aldatmasın! Selam ve dua ile.
mirathaber