İSLAM = MUHAMMEDİ’LİK Mİ?
Hayırlı Cumalar. 2 gün önce Newyorkta yerel seçimler vardı. Sonuçta Uganda’lı, Müslüman bir aileden gelen biri seçimi kazandı. “Müslümanım” diyor. Demokrat bir sosyalist olduğunu söylüyor. Newyork seçimini Trump ve Siyonistler kaybetti. Siyonist olmayan Yahudiler bile %30’a varan oranda Zohran Mamdani’ye oy verdi. Göçmenlerde büyük oranda oy aldı. Tam seçim sırasında Geçici bütçenin kabul edilmemesi ülke genelinde krize yol açtı. Bu seçim ABD için aslında bir bakıma bir referandum’du.
Bu konuda bu kısa açıklamadan sonra asıl konumuza dönelim:
İslam’da ilk Hicretlerden biri Miladi 615 yılında Habeşistana gerçekleşti. Bu hicret Medine’ye Hicret’ten 5 yıl önce idi ve Nübüvvetin 5. Yılı idi. 12 erkek ve 4 kadından oluşan muhacirlerin başında Osman bin Affan ve Hz. Rukiye vardı. Yaklaşık 3 ay orada kaldılar ve Kureyş‘lilerin dine girmeye başladıkları haberi üzerine geri döndüler. Müslüman olduğu söylentisi üzerine geri döndüler.
2.Hicret, bir yıl sonra 616 yılında gerçekleşti. Hicrete katılanların sayısı 101 veya 111 kişi idi. Bunların 83’ü erkek, 18’i kadındı. Başlarında Cafer bin Ebû Talib vardı.
Habeşistan’daki adil hükümdar Necaşi (Ashame bin Ebcer), Hristiyan değil, Hz. İsa şeriatına bağlı, muvahhid bir Müslümandı. Tek Allah’a inanıyordu. Müslümanları korudu ve onları Kureyş’lilere iade etmedi. Cafer bin Ebû Talib‘in Meryem Suresi‘ni okuması üzerine Necaşi “Bu, İsa’nın getirdiğiyle aynı kaynaktan” dedi. O Hanif bir Müslümandı. Vefatı haberi gelince Peygamberimiz gıyabi cenaze namazı kıldırmıştır.
(Ali İmran 19)’da buyurulur ki, “Şüphesiz Allah katında din, İslam’dır. Kitap verilenler, ancak kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki haset yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah’ın âyetlerini inkâr ederse, bilsin ki Allah hesabı çabuk görendir.”
Allah (cc) yarattığı “insan” için din olarak, resulleri üzerinden “İslam”ı vahyetti. Hz. Adem de Müslümandı, Hz. Nuh da, Hz. İbrahim de Müslümandı, Hz. Musa’da, Hz. Harun da, Hz. Davud’da. Hz. İsa da Müslümandı, Hz. Muhammed’de. İslam “Muhammedi’lik değildir. Allah “Musevilik” ya da “İsevilik” gibi bir din göndermedi. Bütün peygamberler, o ilk dinin tebliğcileridirler ve hepsi de Müslümanlardandı.
İsraloğulları vahyi bırakıp, din büyüklerini İlah ve Rab edindikleri için dinlerini tahrif ettiler. Kitabı bırakıp, onu kendi heva ve heveslerine göre yorumladılar.
İsrailoğullarının sapkınlığı, Hz. Yusuf’u kuyuya atmaları ile başlar. Sonra Tevbe ettiler. Hz. Musa zamanında ise sapkınlıkları yüzünden lanetlenirler. Denizi geçtiler ama, Tih çölündeki10 günlük yolu başlarında Hz. Musa, Hz. Harun, Hz. Yuşa ve önlerinde emanet sandığını taşıyan bir kıta melek olmasına rağmen 40 yılda zor geçtiler.
Hz. Yakub MÖ 1800-1750 gibi Filistin bölgesine gelir. M.Ö. 1700-1680 civarında Hz. Yusuf (as.)’un Mısır’a vezir olması üzerine Hz. Yakub ailesiyle Mısır’a göç etti ve orada 17 yıl kaldı. Hz. Musa’nın MÖ 1200-1400 yılları arasında yaşadığı düşünülüyor. Hz. Davud MÖ 1040-970 arası yaşamış. Süleyman Mabedinin inşası MÖ 957 olarak tarihlendirilir. Mabedin yıkılışı ise MÖ 586. Ondan sonra Babil sürgünü var. Babil sürgünü M.Ö. 586 – M.Ö. 516 arası70 yıl sürdü. Daha sürgün dönüşü, Hz. Üzeyir Tevrat’ı tedvin edince, hemen yine haddi aştılar ve “Üzeyir Allah’ın oğlu” dediler. Sonra yine dinlerini tahrif ettiler. Peygamberlerine iftira ettiler, onları şehid ettiler. Hz. Zekeriya ve Hz. İsa’ya yapılanları biliyoruz. Allah (cc) kendilerine “Musevi” ya da “İsevi” diyenlere ne ayrı bir din, ne ayrı bir kitap ne de ayrı bir peygamber gönderdi. Hepsi Aynı Allah’ın, aynı kullarına gönderilen kitaplardı ve hepsinin adı da İslam’dı. O dinin mensuplarına da Müslüman denirdi. Araplardan ya da İsrailoğulları’ndan bir peygamber gelmiş olması, onun tebliğinin o kavimden ibaret olması ya da sadece onları bağlıyor olması söz konusu değil. O kavme özel ayrı emir ve yasaklar da olabilir, ama tebliğ edilen din “Allah’ın dini”dir o da kendilerine tebliğ ulaşan herkes için bağlayıcıdır. Hz. Musa kendine vahyedilen dini Firavuna da tebliğ etti, Hz. İbrahim kendine vahyedileni, Nemrut’a da, Firavuna da tebliğ etti. Onun içindir ki bizler, “Amentü”ye iman ederken bütün resullere ve kitaplara da iman ettiğimizi ikrar ederiz. Aynı Allaha iman ediyoruz sonuçta…
İsrailoğulları kendi kavimlerinden gelen bir çok peygambere de itaat etmediler. Hz. Davud’u ve Hz. Süleyman’ı peygamber kabul etmezler. Onlara göre bu iki kişi birer peygamber değil, dindar birer kraldır. Hz. Zekeriya ve Hz. İsa’nın risaletine, Hz. Muhammedin risaletine de iman etmediler. Esasen Hz. Zekeriya ve Hz. İsa da İsrailoğulları’ndan gelen birer peygamberdiler.
Hz. İsa Yahudilerin Tevrat’ı tahrif ettiklerini, Zebur’u inkar ettiklerini biliyordu ve onun için bunların Allah’ın ipini bırakıp Şeytanın peşinden gittiklerini söylüyordu. Aslında Yahudiler Tevrat’ta da Lanetlenir. Daha denizi geçişlerinin 40. Gününde sapıttılar. 10 Günlük yolu 40 yılda zor geçmelerinin sebebi de azgınlıkları, taşkınlıkları sebebi ile idi…
Bugünkü muharref İncil’de bile onlarca ayette İsrail oğullarından sapkınlık yapanlar lanetlenir. Mesela (Matta 23:33)de: “Ey yılanlar, engerekler soyu! Cehennem azabından nasıl kaçacaksınız?” denirken (Yuhanna 8:37-59)’de “Babanız İblistir” denir. (Yuhanna 8:44)de ise: “Siz babanız İblis’tensiniz ve babanızın arzularını yerine getirmek istiyorsunuz. O başlangıçtan beri katildir… Yalanın babasıdır.” (Matta 23:13): “Vay halinize ey ikiyüzlü yazıcılar ve Ferisiler! Göklerin melekûtunu insanların yüzüne kapıyorsunuz; kendiniz girmiyorsunuz, girmek isteyenleri de bırakmıyorsunuz.”
Hal böyle iken Tarsus’lu Saul, Hz. İsa’dan yaklaşık yarım asır sonra Şam’da onunla karşılaştığını ve kendini dine davet ettiğini söyler. Saul/Petrus aslında Romalılar adına, Hz. İsa’ya inananları takip için görevlendirilen Yahudi kökenli bir ajandır. Hristiyanlık, çarmıha gerilme, teslis, domuz yeme yasağının kaldırılması ve alkollü içeceklerin serbest bırakılmasının onun tahrifidir. Hristiyanlık diye uydurduğu din, biraz Yahudilik ve biraz da Anadolu’daki (Ege bölgesindeki 7 kilise, Selanik, Hatay, Kudüs, Konya, Ankara, Kayseri) Pagan geleneğinin dine eklenmesi ve Roma paganizminin sentezlenmesi ile ortaya çıkan bir dindir. Katoliklik böyle. Protestanlık geç zamanlarda ortaya çıktı, ama Hristiyanlığın şekillenmesi, Saul ve Roma etkisi dışında özellikle Ortodoksluk üzerinden gerçekleşti.
- İznik Konsili Saul’ün temellerini attığı Hristiyanlığın ilk ekümenik konsili olarak kabul edilir ve 20 Mayıs – 25 Temmuz 325 tarihleri arasında toplandı. Bizans İmparatoru 1. Konstantinos’un daveti ile gerçekleştirilen Konsül’ün gayesi, tek Allah (cc) inancına sahip, Teslisi ve çarmıha gerilme olayını reddeden Ariusçuluk’u kınamak ve Hristiyan doktrinini birleştirmek için bir takım kararlar almayı öngörüyordu. 200-300 arası ruhaninin katıldığı konsülde alınan kararlara göre Ariusçular’ın talebleri reddedildi. Teslis kabul edildi. Paskalya tarihinin hesaplanması standartlaştırıldı ve rahiplerin evlenmesinin yasaklanması gibi 20 kural belirlendi. Bazı Ariusçuları konsüle katılmaları engellenirken, katılanlar da sürgüne gönderildi. MS 381 İstanbul Konsilinde de tartışmalar devam etti. Süreç içinde Ortodoks/Katolik doktrinin temelini attı. Ardından 787’deki 2. İznik Konsilinde ise ikonaplazma karşıtlığı ana tartışma konusu idi. İlk konsülde, Çarmıha gerilme ve tek Allah inancını savunan İncil kayıtları reddedildi. Hz. İsa İlah ve Rab olunca bu anlayışa göre Havariler de Resul kabul edildi. Bakın bunlar Hz. İsa’dan 700-800 yıl sonra oluyor.
İkonaplazma “Put kırıcılık” hareketi Bizans İmparatorluğu’nda dini tasvirlerin (ikonların) yasaklanması ve yok edilmesi hareketidir. 726-730 yılları arasında Bizans İmparatoru 3. Leon tarafından başlatıldı. Hareket, putperestlik olarak görülen ikonlara tapınmayı önlemek, imparatorluk otoritesini güçlendirmek ve 10 Emir’de ifadesini bulan. Musevilikteki ve İslam’daki tasvir yasağından etkilenerek sureti ile ortaya çıktı.
- Dönem’de (726-787) yılları arasında 3. Leon‘un başlattığı hareket oğlu 5. Konstantinos tarafından sürdürüldü. 730’da ikonlar resmi olarak yasaklandı; kiliselerdeki tasvirler tahrip edildi, manastırlar hedef alındı. 787’de İmparatoriçe Irene‘nin topladığı 2. İznik Konsili ile ikonlar yeniden serbest bırakıldı. 2. Dönem (815-843)’de ise 5. Leon (Armenian) tarafından yeniden başlatıldı. En sert uygulamalar bu dönemde yaşandı; ikon yanlıları (ikonodüller) sürgün edildi, Kiliselerdeki heykel ve resimler yok edildi.
843’te İmparatoriçe Theodora‘nın kararıyla “Put kırıcılığı” kesin olarak sona erdi ve bu sonuç “Ortodoksluğun Zaferi” ilan edildi.
Evet işte bugünlerde İznikteki buluşma bu konuyla ilgili. Ekümeniklik tartışması da o. Günden başlıyor. Bakalım bu günlerde Mudanyadaki, Trilye bölgesindeki Aya Yorgi, Aya Sotri, Aya Ayani bizim media’da hiç konu edilecek mi? Bu 3 Manastır aslında Ariusçular tarafından İznik konsülünde kabul edilmeyen ve yakılmak isteyen İncil istinsah sayfaları üzerinde çalışmalar yapmak için kurulmuştu. Yani Hz. İsa’ya isnad edilen bugünkü Hristiyanlığın bu şekle gelmesi, Hz. İsa’dan en az 850 sene sonra gerçekleşti.
Bizim İslam’ı, doğru ve güzel bir şekilde yaşayıp, İslam’ın mesajını ve muharref inançlara sahip insanlara, onların anlayacakları şekilde, güzel söz ve hikmetle anlatmamız gerek.. Bu konunun tartışıldığı bu günde, konuyu politik tartışmalara kurban etmek yerine Hakkı ve Hakikat’ı insanlığa duyurmak adına, Diyanet, İlahiyat, Vakıflarımız, Media’mız ne yapacak göreceğiz.
Karanlığın en koyu anı, aydınlığa en yakın olduğu zamandır. Belki yeni bir uyanışın eşiğindeyiz.
Selam ve dua ile.
mirathaber