İnsanlığın vicdanı Üçüncü Cenevre’yi bekleyebilir mi?

Mehmet GÖKTAŞ

Birinci Cenevre toplantısı ile ikincisi arasında Suriye’de yüz binden fazla insan katledildi.

 

Eğer bu savaşın durdurulması, bu katliamların önlenmesi Cenevre toplantılarıyla halledilecekse, bir tek ümit Cenevre ise, o zaman şu anlama geliyor;

Bir sonraki toplantı en hızlı bir şekilde olsa bile iki sene sonra yapılabilecek. Bu gidişle üçüncü Cenevre toplantısına Suriye’de ne kadar insan kalır bilmiyoruz. Kaç yüz bin tanesi katledilir, kaç milyon insan ülkeyi terk eder, bunun hesabını yapmak zor değil. Dünyanın vicdanı bunu kaldırabilir mi, insanlığın vicdanı ve insafı buna tahammül edebilir mi?

Müslümanlar olarak çaresiz bir şekilde içimiz yanıyor.

Bir taraftan son fotoğraflarla birlikte artık dünyanın Esed rejiminin canavarlığına sessiz kalmaması ve Cenevre’de kesinlikle müdahale kararı alınması gerektiğini haykırıyoruz, öte yandan müdahalenin ne derece çözüm olacağı kuşkusunu da yaşıyoruz.

Cenevre’den başka ümit bağlayacağımız bir yer de yok gibi. Çünkü taraflar orada bir araya geldiği gibi, savaşın dışarıdaki tarafları da orada.

Evet, bir taraftan dünyanın bu fotoğraflarla uyanmasını, Birleşmiş Milletler olarak derhal müdahale etmesini istiyoruz, öbür taraftan da olsa bile bu işin başını çekecek olan ABD ve Batı’nın müdahalelerinin hiçbir zaman hayır getirmediğini, daha beter katliamlarla, işgal ve soykırımlarla neticelendiğini biliyoruz.

Anlaşılan o ki şayet bir müdahale olacaksa bu defa İngiltere ağırlıklı olacak gibi. Fotoğraflar İngiltere’nin elinde, orada toplanmış ve orada değerlendirip karara bağlanmış.

İlginçtir ki Suriye’de muhalifleri destekleyen Türkiye, Suudi Arabistan ve birkaç küçük Körfez ülkesi de muhalifleri aynı niyetle ve aynı maksatla desteklemiyor.

Türkiye adalet, insaniyet ve mazlumiyet açısından desteklerken, başta Suud olmak üzere Körfezdekiler mezhep merkezli destekliyor. Çünkü aynı Suud ve diğer krallıklar Mısır’daki darbeye, yani zulme ve despotluğa trilyonlarını akıtıyorlar.

Muhalefet cephesi için bu bir eksi puandır.

Bir başka eksi puan ve direnişi mahveden gerçek de, muhaliflerin kendi aralarındaki çatışmalar, Zalim Esed’in ekmeğine yağ süren İŞID ve benzer guruplardan yayınlanan görüntüler.

Bunlar Cenevreleri uzatanların ellerine sunulan bahanelerdir. Yoksa biz yıldırım hızıyla bir anda toplanıveren, aynı toplantıda ciddi kararlar alan nice büyük kurullar ve konferanslar gördük.

Onlar için hiç de aceleye gerek yok, ne kadar Müslüman ortadan kalkarsa onlar için daha iyidir.

Üzülüyoruz, ne taraftan baksak mazlum Müslümaların aleyhine işliyor zaman.

Hunharca öldürülen on bir bin Müslümana ait elli beş bin fotoğrafı kabul etmeyenlere ne demeli? Ne demek istiyorsunuz, Esed bunları yapacak adam değil mi diyorsunuz? Böyle bir canavarlığına rastlamadınız mı, onun için mi şaşkınlık geçiriyorsunuz?

Başta Halep olmak üzere yerle bir edilen şehirleri bombalayan uçaklar kime ait, nereden kalkıp geliyorlar, Allah aşkına bilmiyor musunuz?

Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, muhaliflerin en çok güvendikleri, dayandıkları Türkiye’de bunu yapan iktidarın başına çorap örülmek isteniyor, hem de yardımların önünün kesilmesi için operasyon üzerine operasyon düzenleniyor, şu anda hızını hiç kesmeden devam ediyor.

Başbakan’ın Bürüksel dönüşünde söylediklerine bakılırsa asıl büyük hamleler bundan sonra gelecek. Adamlar tam olarak kafaya koymuşlar, başaracaklarından çok emin gibiler. Hem de öyle eminler ki, Paralel idare merkezlerini bile Ankara Gölbaşı’na hazırlamışlar, Pensilvanya’dan bugün yarın taşınacak gibi.

İslam’ın geleceği adına her zaman ümit var olan, durmadan bunu dile getiren birisi olarak Suriye konusunda gerçekten çok zorlanıyorum.

Müslümanlar olarak gerçekten bir acziyet ve çaresizlik içerisindeyiz.

Bir tek tesellimiz, hunharca katledilen bu mazlum kardeşlerimiz inşallah cennetliktir, yürekten inanıyoruz Rabbimizin bu mazlum kardeşlerimizi cennetine koyacağına.

doğruhaber