İkili savaş: Önce hangisini vuralım?

İbrahim Karagül

Dün; bölgemizdeki savaş hırçınlığından, çatışmaya odaklı senaryolardan söz etmiş, herkesin, her ülkenin güvenlikten ekonomiye kadar bütün politikalarını çatışmaya ayarlamasından yakınmıştım. Sokaktaki insandan devletlerin güvenlikle hiç ilgisi olmayan kurumlarına kadar, bölgesel ve uluslararası ilişkiler hep çatışma tezlerine göre yürütülüyor.

Bu yüzden de, gündelik hayatımızın her alanı ve zihinlerimiz çatışmaya göre formatlanıyor. Bize sadece, çatışma senaryolarından birini seçme dışında seçenek bırakılmıyor. Zihinsel özgürlüğümüzü yok edecek bu atmosfer, en uysal görünenlerimizi bile eline silah alıp "cepheye" koşturacak boyuta geldi.

Şu an için, iki savaş seçeneğinden birine zorlanıyoruz. Suriye mi Iran mı? Hangisi bize daha yakın? Bölge ülkeleri ve uluslararası güçler, önce İran'ı mı vursunlar yoksa Suriye'yi mi? İkisine de karşı olma seçeneği ortadan kaldırıldı, birine "evet" demek, bir safa seçmek zorunlu hale getirildi. Savaş dışındaki seçenekler tamamen devreden çıkartıldı.

Türkiye kamuoyuna, dünya kamuoyuna bakılırsa Suriye öncelikli... Humus'ta son günlerde yaşananlar, hemen her gün onlarca ifade edilen ölü sayısı, muhalif silahlı güçlerin yemin törenleri, bölge ülkelerinden Suriye'ye yönelen sert rüzgarlar, Batılı ülkelerden "müdahaleyi nasıl yapmalıyız" türü açıklamalar birer gösterge.

Ancak Suriye'deki krizden bağımsızmış gibi gösterilen çok daha büyük bir rüzgar estiriliyor. İsrail'in başını çektiği, Batı dünyasını harekete geçirmeye yönelik İran rüzgarı bu. Gerçi biz alışkımız, dönemsel olarak İran krizi yükselir ve bir noktada yumuşar. Bunu defalarca gördük. Ama bu sefer biraz farklı gibi.

Farklılığı İsrail ve müttefiklerinden aldığımız mesajlara göre değil, Tahran'dan yükselen mesajlara göre ölçüyoruz. Ambargo kararları uygulanmadan kendisi petrol ambargosu başlatıyor. ABD'nin ünlü "önleyici saldırı" doktrinine sahip çıkıyor ve "önce biz vururuz" diyor. Kendisine yönelen tehditlere ortak olduğunu düşündüğü Azerbaycan, Gürcistan, Körfez ülkeleri hatta Türkiye'ye inceden uyarılar gönderiyor. Ardı ardına tatbikatlar, savaş hazırlıkları yapıyor. İran, yaklaşan seçimlere yönelik endişelerin de etkisiyle ilk kez bu kadar açık biçimde "savaşa hazırım" mesajı veriyor.

Önceleri, İran krizini, Suriye konusunda Tahran'a yönelen caydırıcı politikanın, "fazla karışma, seninle zaten hesabımız var" türü politika ile bağlantılı değerlendirdik. Ama iş o noktadan daha ileriye gidiyor sanki. Belki önümüzdeki seçimlerde İran'da ciddi karışıklıklar beklemeliyiz. Suriye'nin yanısıra, İran'a karşı da bazı girişimler beklemeliyiz.

Baksanıza, İsrail'in "Gazze'yi nükleer silahlarla yok edelim" diyebilen Dışişleri Bakanı, ABD ve Rusya'ya rest çekerek "biz İran'ı vuracağız, kemse karışamaz" türü sözler sarfedebiliyor. ABD, İngiltere ekibi; "Bu felaket olur. Biraz sabret, ağır yaptırım İran'ı hizaya getirebilir" diyerek İsrail'e baskı kuruyor görünürken Rusya açıktan İsrail'i ve İran'a müdahaleye destek verecek ülkeleri tehdit ediyor.

"İran mı, Suriye mi" seçeneği dışında bütün ihtimallere devre dışı bıraktık, işte bu bir amaçtı. İkisinden birine razı edilmemiz zaten savaşın ön hazırlığının tamamlandığını gösteriyor. Sanırım bir süre sonra ikisine de razı geleceğiz. O noktaya geleceğiz, bekleyin ve görün...

İran, Rusya, Hizbullah ya da bölgeye yönelik müdahaleye karşı olanların kartlarını henüz görmedik. Bir çılgınlık hali söz konusu olabilir. Saldırı ihtimal olmaktan çıkıp kesinleştiği anda, başka şeyler göreceğiz. Bazı yerel dinamiklerin harekete geçirildiğini, ortalığın toza dumana karıştığını görebiliriz. Bu ihtimali yabana atmamak gerekiyor.

Bu konuda son iddia bir internet sitesinden geldi. İsrail istihbaratı adına dezenformasyon yapmak için kurulan ve kullanılan internet sitesi, beş ülkenin Suriye'ye savaş açmaya hazırlandığını iddia etti. Türkiye, ABD, Fransa, İngiltere ve İtalya, müdahale için askeri hazırlıklara başlamış. ABD'nin kararı bekleniyormuş. Tunus'ta yapılacak "Suriye'nin dostları" toplantısından sonra Hillary Clinton'ın vereceği rapora göre ABD kararı verecekmiş. Katar, Mısır ve S. Arabistan'ın tavrı netleşmeliymiş.

İddialar böyle... Dezenformasyon kaynağı olmasına rağmen, iddianın ciddiye alınması gerektiğini düşünüyorum. Kişisel olarak, dışarıdan bir müdahale olmadan Suriye'de bugün yaşananların sonunun gelmeyeceğine inanıyorum. Bence başından beri "müdahale" masadaydı. Şartların olgunlaştırılması bekleniyordu. Bir süre sonra o "şartlar müdahaleyi zorunlu hale getirecek" noktaya varmış olacak. ABD'nin isteksiz de olsa müdahale istediğini, S. Arabistan ve Katar'ın açıktan destekleyeceğini düşünüyorum. Belki Mısır'dan itiraz yükselecektir.

Peki ne olacak? Suriye mi, İran mı?

Malum güçlerin sürpriz çıkışları hesabı bozmazsa, Suriye'ye müdahale yakındır. Çünkü Beşşar Esad yönetimi, müdahaleyi erkene almak için, elinden gelebilecek her yöntemi denedi. Başardı da...

yenişafak