İddianame ve millet gerçeği

Ahmet Taşgetiren

İddianame ve millet gerçeği

 

Bir tespitte bulunacağım: Ak Parti ile Başsavcının iddianamesi arasındaki fark, Türkiye'nin ortalama toplum gerçeği ile tepeden inmeci zihniyet arasındaki farktır

Bu, CHP'nin ideolojik zihniyeti ile toplum gerçeği arasındaki farkın da görüntüsüdür. (Burada "CHP'liler" demedim, çünkü CHP'nin toplum tabanının bile, ortalama Türkiye gerçeğinin içinde yer aldığını ve yönetimdeki ideolojik çizgiden farklı olduğunu düşünüyorum.) CHP halk oyu ile iktidar olamıyor, halk iradesini yargılatarak sistem içindeki egemenliğini sürdürüyor. Bu davanın seyri, CHP kriterlerinin toplumu hala hangi ölçüde yargılayabildiğinin göstergesi olacaktır.

AYM, önce, siyasi nitelikleri son derece bariz olan 367 konusunda, sonra Anayasa'nın 10 ve 42'nci maddelerindeki değişiklik üzerinde CHP'nin başvurusu istikametinde kararlar vererek 2008'de Türkiye'yi CHP şablonuna mahkum etmiştir. Türkiye bu sancıyı yaşayarak geliyor. Demokrasi olmakta zorlanıyoruz, çünkü tepeden inmeci zihniyet, kontrol ettiği güç odaklarıyla toplum gerçeğinin sisteme yansımasını önlemekten öte, bu toplum gerçeğini "meşruiyet dışı" gibi göstermeye yöneliyor. Darbeler bunun için...

Vesayet rejimleri bunun için...

Yargının siyasi operasyonların aracı haline getirilmesi bunun için. Yargının darbe yerine ikame edilmesi bunun için...

Bakınız medyaya yansıyan görüşlere, "toplum çoğunluğu"na yönelik müthiş bir öfke var. "Çoğunluk diktası" tanımlamaları sürekli gündemde tutuluyor, çünkü çoğunluğun asla onların çizgisine gelmeyeceğine inanılıyor. Başta yola çıkılırken, toplum gerçeğini yeniden dizayn etmek gibi bir irade ile çıkılmış. Bunun, belirli bir sürede bir biçimde (gerekirse sopa ile) gerçekleştirilebileceği hesaplanmış. Bir gün topluma "Hadi sözünü söyle" denildiğinde de bir şokla karşılaşılmış. Meğer toplum onların şablonuna göre tornadan geçmemiş. Toplum hâlâ, din diyor, ahlak diyor, maneviyat diyor....

Hep söyledim: Mesela üzerinde kıyametler koparılan ve laikliğe karşı bir oluşum gibi gösterilen "Dindarlaşma", siyasi iktidarların zoruyla, sonradan meydana gelen bir olgu değil, aslında bir Türkiye gerçeğidir. Bir irade bunu dönüştürmek istemiş, başaramamış. Türkiye gerçeği o iradeyi aşmış. Öfke, "Biz bu toplumu şu hale getirmek istedik ama olmuyor, toplum kendisi olmakta ısrar ediyor. Bu toplum dayağı hak ediyor!" şeklindeki zihni süreç içinde oluşuyor. Vatandaş CHP zihniyetine göre yontulmadı.

CHP'ye oy verenler bile, "fundamentalist CHP'li" olmadı. CHP'li vatandaş, 80'inde hacca gitmek istiyor ve genel sekreter tarafından ti'ye alınıyor. Önder Sav o 80'lik CHP'liyi dinlediği zaman ne hissetmiştir, bir düşünsenize: -Ulan bu bizim millet adam olmaz. En CHP'lisi Araplara para kaptırmaya teşne ise, ötekilere ne diyeceksin! Konya Milletvekili Atilla Kart, Konya'da yaşayacaklarını bildiği için Önder Sav'ın peşinde koşup hesap sormaya çalışıyor. Önder Sav, Atilla Kart gibi bir Konya Milletvekili varken ne yapsın...

Gözleri çakmak çakmak ateş püskürecek. Bence Başsavcı'nın Cumhuriyet'i, Laikliği koyduğu yer yanlış. "Demokratik laiklik, demokratik Cumhuriyet" demek, milletin sahiplenme potansiyeli bulunan Laiklik ve Cumhuriyet demek... Bunları, milleti tornadan geçirmek için kullanılacak sopa haline getirirseniz, bunun kabul görmesini bekleyemezsiniz. Ve "çatışma, gerilim, kavga," ülkenin daimi gündemi olur. Yargıladık ve astık! Söz gelimi, demiyorum, maalesef yaptık bunu. Bu ülkenin Başbakanını, iki bakanını astık, Cumhurbaşkanı ipten, ancak yaş haddi sebebiyle kurtulabildi...

Halen bir başka Başbakan, siyasi operasyon niteliği bariz bir yargılama sürecinden sonra, yine sadece yaş haddi korumasıyla, evde hapis hayatı yaşıyor. Ne değişiyor?

Başsavcı'nın şablonuna göre yeniden biçimlenmiş bir millet mi çıkıyor ortaya? Çıkmaz! Tek parti döneminin tornasından çıkmadıysa, bugün hiç çıkmaz. Benim çocuğumun dünyasını Başsavcı mı şekillendirecek? Bunu bu ülkenin hangi çocuğu kabul eder?

Boş şeyler bunlar! Onun için, geleceğe dönük tüm yorumlar "Ak Parti'yi kapatırsınız, Pak parti gelir" tespitiyle başlayıp akıyor. Gerçeği ne güzel ifade etmiş Ufuk Uras:

-Sonunda milleti mi kapatacaksınız? Milleti kapatacak bir gardırobunuz var mı? Son söz: Millet gerçeği, sun'i şablonları aşar. Başsavcı'nın iddianamesine oynayanların tamamı kaybedecektir.

bugün