İçimizdeki hainler

Abdurrahman Dilipak

İçimizdeki hainlerin en tehlikelisi münafık karakterlidirler.. Bir de, hani derler ya “akılsız dost, akıllı düşmandan daha tehlikelidir” diye.. Ahmaklık ayrı bir bela.. Size hizmet ediyorum diye düşmanınıza hizmet eder de, ne siz ne de kendi bunun farkındadır.. Cahiller ve ahmaklar!.. Hatırlayın “Allah cahil ve zalim bir topluluğa yardım etmez”..

Bir de korkaklar var. Namuslu insanlar namussuzlar kadar cesur değilse biz bu mücadeleyi kazanamayız..

Bir de ne kokar, ne bulaşırlar vardır. Hep kazananların yanında yer alırlar. Onlara yaltaklanırlar. Kraldan fazla kralcı bile olabilirler.. “Gelen ağam, giden paşam”dır onlar için. Kıbleleri menfaatleridir ve bu anlamda “sırat-ı müstakim” üzeredirler bir bakıma (!?)

Bir kısmı komitacıdır.. Kötülerden kurtulma gayretindeymiş gibi gözükseler de, onların yerini almak, onları taklit etmek isterler aslında.. Onları dost sanırsınız, cesurdurlar, hatta sizi peşlerine takıp sürüklemek isterler, örgütlüdürler, siz de onlara imrenir ve hatta onları kıskanır, onlar gibi olmak istersiniz, ama unutmayın onlar ötekilerden daha aç ve zalim olabilirler..

Baksanıza bir kurumda 3-5 FETÖ’cü her istediğini yapıyor, oradaki onlarca insan boş gözlerle sadece bakınıyor.. Çevremizi bu tip adamlardan da temizlememiz gerek.. Bunlar o kadar çok ki. Zararları ise kripto elemanlardan daha az değil. Zaten kripto elemanlar da bu maşalarla işlerini görürler ve zaman içinde bunlar da kendilerini efendilerine mecbur ve muhtaç hissederler.. Çünkü sürekli yemlenirler..

Siyaset, iş dünyası, bürokrasi, medya bunlarla dolu..

Birilerini birileri niye ekrandan uzak tutarlar? Çünkü o birilerinin zülfü yâre dokunma ihtimali var. Adamların karın ağrısı var.. Herkes kendine tetikçi arıyor. Kimse liderine, örgütüne, ideolojisine, şeyhine dokunulsun istenmiyor. Ezber bozan açıklamalar istenmiyor.. Ezberlerin tekrarlanması isteniyor..

Mesela yeni eğitim dönemi başladı. Eğitimle ilgili ne konuşuldu.. Yeni bir fikir var mı idi.. Usul tartışabilir misiniz bu konuda.. Batıdan ithal metotlarla “milli insan” yetiştirmek isteyen bir akılla nereye gidebilirsiniz.. Pedagog dediğiniz adamlar, o vakıflar, dernekler, sendikalar ne yaparlar bu anlamda..

Özel kanallar bir başka alem, TRT bir başka alem.. Basının hali malum, sosyal medya deseniz kim kimdir belli değil. Medya genel anlamda sahibinin sesi..

Basın bir başka alem. Gazete tirajları dibe vurmuş durumda. 3 milyon küsur. Yakında ilk 5’in 5’i de 200.000 bandına oturacak gibi. Ondan sonraki 10 da 100.000 bandında. Sonraki 10 gazete 50.000 bandında. Hepsi bu. Meydan sosyal medyanın artık. Ama hâlâ bir arama motorumuz bile yok.. “The Cemaat”ın sosyal medyası var, İslam dünyanın kendi ağı yok.. Selamworld yarım kaldı. Bu projenin başındaki arkadaş şimdi Maarifprojesinde. Şimdi yeni bir proje söz konusu finkafe diye. Dilerim başarılı olurlar.

Artık karanlığa küfretmeyi bırakıp, kalkıp bir mum yakmamız gerek.. Bunun için süper bilgisayara ihtiyacımız var. Bunun için NDB’ye ihtiyacımız var. Yani “Milli Bilgi Bankası”na, bigdata merkezine ihtiyacımız var. Bunun güvenlik yazılımına ihtiyacımız var. Dünyaya açılacaksan, onların kullandıkları HW, SW’ler ile uyumlu yazılımlar yapmamız gerek. Henüz bu anlamda bir referans ve test laboratuvarımız yok.

Bütün bilgiler ABD’den geliyor, kendi intranet’imiz yok.. Şeytana lanet okumaktan peygambere salavat getirmeye vakit bulamıyoruz..

Bu düşüncelerimi Başbakanlığı döneminde Cumhurbaşkanı ile konuştum. O zamanki Müsteşarı Efkan Ala ile konuştum olmadı. İlgilendi aslında, müsteşar yardımcısına yönlendirdi, onunla konuştuk, ama yine olmadı. Bugünkü başbakanımıza Ulaştırma Bakanlığı döneminde anlattım olmadı. Bugünkü Ulaştırma Bakanımıza konuyu kısaca aktardım ama henüz bir gelişme yok.. Bir el bu yolu tıkıyor. Siber güvenlik, siber savunma, siber istihbarat, e-okul, e-iş, bu konunun ilgili olmadığı hiçbir alan yok. Türkiye çok şanslı bir pozisyonda ama olmamız gereken yerde değiliz.. Türkiye giderek bilgi, HW, SW çöplüğüne dönüyor, her anlamda çok büyük bir bedel ve para ödüyoruz, ama yapmamız gereken bazı öncelikli işleri yapamıyoruz.

Karanlık aydınlığın yokluğudur. Işık gelince karanlık yok olabilir. Bu bir. “La ilahe” demeden Müslüman olunmaz. Ama “La ilahe” der ve orada kalırsak da Müslüman olamayız. Devam etmeliyiz. “İllallah” demeliyiz. Bir yanlışa “hayır” diyorsanız, yerine doğruyu ikame etmeniz gerek.

Bürokraside bir takım adamlar var, hiçbir şey yapmadan bekliyorlar. Bakıyorlar, kim galip gelecek.

Birileri de korkuyor. “Neden korkuyorlar” derseniz, eskiden yedikleri haltlardan.. Paraleller çöküş içinde olsa da, bunların yedikleri haltların kayıtları onların içerideki ve dışarıdaki arşivlerinde duruyor. Onları öfkelendirecek bir şey yaparlarsa o eski ses, görüntü, bilgi, belge sosyal medyaya düşer mi? Ondan korkuyorlar.. Yarın bu adamları tehdit ve şantajla kötü şekilde kullanabilirler. Kullanıyorlar da bugün. Bu adamların derhal sorumlu ve kritik mevkilerden uzaklaştırılmaları gerek. Özellikle de siyaset, bürokrasi üst yönetimi ve basından..

TRT’nin yeniden yapılandırılması konusunda herkesle konuştum, kimseden ses yok. Kim bilir belki de TRT koridorlarında fazla dolaşmayayım diye Sibel Eraslan ile yaptığımız program daha ilk etabında sonlandırıldı..

Neyse. Dikkatli olalım. Hırsız içeride ise anahtarı değiştirmenizin faydası yok.. Önce içeriyi temizlemek lazım.. Ciğeri kediye emanet etmemek lazım. Temizlik yapacaklar kirli ise o temizlik, temizlik olmaz. Kaş yaparken göz çıkartmış oluruz. Tosya’ya pirince giderken evdeki bulgurdan olmuş oluruz. Dostlar alışverişte görür ama iş çıkmaz. Sadece “elimiz aşağımız boş değil tuttuğumuz iş değil” olur. 6 ay bir güz gideriz de sonuçta bir arpa boyu bile yo almadığımızı anladığımızda geç kalmış oluruz bazı şeyler için.. Selam ve dua ile.. 

yeniakit