İçeride deprem, dışarıda coşku!

İbrahim Karagül


Deniz Baykal'a yönelik "kıyım" amacına ulaştı ve Türk siyasi hayatında radikal değişikliklere yol açacak yeni bir süreç başladı. Uzunca bir süredir devam eden iç politikadaki eksen değişimi, muhtemelen bu "şok"tan sonra çok daha hızlı bir seyir alacak. Dün gün boyu, her yönüyle "tarihi" nitelik taşıyan bu dramatik gelişmeyi bütün boyutlarıyla tartıştı Türkiye. Uzunca bir süre de tartışmaya devam edecek. Ancak bugün, bir başka "tarihi" gelişmeye daha tanık olacağız. İçerideki büyük tartışma içinde dikkatlerden uzak kalmaması için, Türkiye için bölgesel ve küresel ölçekte önemli gelişmelere kapı aralayacak bu olayı, hiç değilse biz, birkaç cümle ile tartışmaya çalışalım.

Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev, bugün akşam saatlerinde Türkiye'ye geliyor. Beş yüz yıllık diplomasi geçmişi olan, büyük savaşlara ve krizlere tanıklık etmiş iki ülke arasında son yıllarda gerçekleşen göz kamaştırıcı işbirliği örneği, küresel ölçekte yakından izleniyor, yoğun tartışmalara konu oluyor.

Rusya Başbakanı Vladimir Putin'in geçtiğimiz yılki ziyaretinde; iki ülkeyi, Karadeniz'i, Avrasya'nın iki ucunu, bir derecede Doğu ile Batı'yı birbirine bağlayan, belki etkisini bu yüz yıl boyunca devam ettirecek olan, çatışma alanlarını ve uzlaşma modellerini şekillendirecek güçte, ABD ve Avrupa'nın Avrasya hesapları üzerinde büyük etkiler uyandıracak nitelikte imzalar atılmıştı. Hem Doğu'lu hem Batı'lı olan Avrasya'nın iki merkez ülkesinin attığı her adım, hem dünyanın en gerilimli kuşağına yönelik ekonomik ve politik hesapları hem de küresel denklemi derinden sarsabilecek etkiler gösteriyor.

Putin'in ziyaretinde Mavi Akım-2 doğalgaz boru hattı ve bunun İsrail'e uzatılması, Samsun-Ceyhan boru hattının hayata geçirilmesi, Güney Akım doğalgaz hattı, nükleer enerji santrali, Tuz Gölü'nün altına doğalgaz depolama tesisi yapılması, savunma ihaleleri, Rus şirketlerinin Irak petrol pazarına yeniden dönüşü, Ceyhan'da Rus petrol rafinerisi gibi imzalar atılmıştı. Medvedev, ziyareti öncesi değerlendirmesinde, iki ülke ilişkilerinin stratejik düzeye eriştiğini, beş yıl içinde ticaret hacmini beş katına çıkarmayı umduklarını söyledi.

Rusya liderinin Türkiye ile aynı dönemde Suriye'yi ziyaret etmesi, yine aynı günlerde Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ın Türkiye'ye gelmesi, Türkiye-Suriye-Katar liderlerinin üçlü zirvesi, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın yakın gelecekte Medvedev'in ziyaret ettiği Latin Amerika ülkelerini ziyaret edecek olması, Brezilya'da toplanan BRIC ülkeleri (Brezilya, Hindistan, Rusya ve Çin) zirvesinden hemen sonra Türkiye ve Brezilya'nın İran konusunda ortak hareket etme kararı alması, yine Brezilya Devlet başkanı ve Başbakan Erdoğan'ın İran'ı ziyaret edecek olması, küresel ekonomik krizin jeopolitik çözülmeye yol açtığı, Batılı ülkeleri durgunluğa sürüklediği bir dönemde farklı aktörler arasındaki yakınlaşmaya çarpıcı örnekler oluşturuyor.

Medvedev'in ziyareti, iki ülke ilişkilerini ekonomik, siyasi ve askeri teknolojide zirveye çıkarma girişiminin ötesinde küresel güç kaymalarıyla, meşhur eksen değişimiyle birebir ilişkisi var. Batılı kurumlarla iç içe olan Türkiye, Batı dışında kendini hissettiren yeni oluşuma çok yakın duruyor. Bazıları, yakın gelecekte Türkiye'nin de BRIC ülkelerine katılabileceğini şimdiden söylemeye başladı bile. Avrasya'nın iki merkez ülkesi Rusya ve Türkiye bütün dünyanın merakla izlediği bir yakınlaşmayı kararlılıkla sürdürüyor. Sanki Orta Afrika'dan, Ortadoğu'dan Asya'nın derinliklerine doğru yeni bir kuşak, yeni tür ekonomik alan, bir çok uluslararası siyasi gelişmeye rezerv koyan yeni bir siyasal yaklaşım şekilleniyor.

Ziyaretin en çarpıcı sonucu muhtemelen iki ülke arasında vizelerin kaldırılması olacak. Başbakan Erdoğan'ın Moskova ziyaretinde Medvedev ve Putin'le konuştuğu ve talimatları verilen konunun bu ziyarette kesinleşmesi bekleniyor. Türkiye-Suriye model yakınlaşması bütün Ortadoğu ülkelerine yönelirken, Sırbistan'la vizelerin kaldırılması konuşulurken, bir çok ülkeyle ardı ardına vizeler kaldırılırken çok geniş bir coğrafyada serbest dolaşımın önü açılıyor. Ne zaman? Batı'nın ekonomik kriz yüzünden etrafındaki duvarları kalınlaştırdığı, kendini dünyadan yalıttığı, iç güvenlik yasalarıyla bir arada yaşama tezini çöpe attığı, kriz nedeniyle sosyal politikaları heba etmeyi göze aldığı bir dönemde. Batı kendi içine çekilirken Doğu ve Güney birbirine açılıyor.

Rusya, Türkiye Cumhuriyeti'ni tanıyan ilk ülke oldu. Ancak ilişkiler bu dönemle sınırlı değil. İki ülke, beş yüz yıllık diplomasi tarihinde belki de hiç olmadığı kadar birbirine yaklaştı. Batı ile kurumsal ilişkiler sadece tartışılırken, Batı'nın söylemleri giderek eskirken, Doğu'da projeler konuşuluyor, anlaşmalar imzalanıp uygulanıyor. Birileri Türk-Rus ilişkilerini sabote etmek etme yoluna gidebilir, gidecektir de. Çünkü iki ülke, kimsenin tahmin bile etmediği oranda ortaklıklar inşa etmeye başladı. Türkiye, İslam dünyasının merkez ülkesi olduğu kadar Avrasya'nın kilit ülkesi haline geldi. Amerika'nın cephe ülkesi olmaktansa, Avrupa Birliği'nin kenar ülkesi olmaktansa, kendi coğrafyasının ve Avrasya'nın merkez ülkesi olmayı tercih eden bir Türkiye var ortada.

Peki Türkiye Rusya için sadece ekonomik bir değer, Pazar anlamına mı geliyor? Elbette hayır. Rusya'da yayınlanan aylık ekonomi dergilerinden RBC, bir süre önce Türkiye konusunda şu yorumu yapıyordu:

"Rusya'nın bu bölgedeki jeopolitik süreçlerden dışlanmaması, Karadeniz'e sahili bulunan başka bir ülkenin vereceği siyasi kararlara bağlı. Tarih, beklenmedik bir dönüş yaptı. Asırlar boyunca Rusya'nın rakibi olan Türkiye bugün bizim yeni stratejik müttefikimiz olabilir. Güney Osetya'daki ağustos krizinin ardından NATO gemilerinin Karadeniz sahillerine gelişine misilleme yapılacağını açıklayan Medvedev, Rusya Kuzey Filosunda bulunan birkaç askeri gemiyi Venezuella sahillerine gönderdi. ABD Dışişleri Bakanlığı temsilcisi de buna karşılık Rusların bu kadar uzağa gidebilecek sadece bir kaç gemisi olduğu karşılığını verdi. Ve haklıydı. Çünkü Rusya tek başına ve sadece bir kaç gemiyle NATO gemilerinin değil Atlas okyanusuna, Karadeniz'e bile gelmesini engelleyemez. Bunun için Rusya'nın önemli bir ortağa ihtiyacı var." Bu ülke Türkiye.

Aynı yazıda; Türkiye, NATO gemilerinin boğazlardan geçişinin bir kaç gün geciktirerek Rusya'nın Poti ve Batum limanlarında anahtar pozisyonlara sahip olmasına yardımcı oldu. Türkiye'nin NATO'nun emirlerini yerine getirmemesi bizim için çok ciddi bir yardımdır" tespiti yapılıyordu.

Ziyareti, iki ülke arasındaki heyecan verici yakınlaşma dışında, 21. yüzyılın dünyasına dönük çok önemli işaretleri izlemek için de önemsiyoruz. Dünyanın geleceğini anlamak için Türkiye, Rusya, Çin, Brezilya gibi ülkelerin ekonomi politikalarını, uluslararası ilişkilerdeki pozisyonlarını, yakın çevreleriyle ilişkilerini dikkatle izlemekte yarar var. Gerçekten de yeni bir dünya şekilleniyor. Eski düşmanların ortak olduğu, müttefiklerin birbirinden uzaklaştığı bir dünya. Ziyaret bu açıdan "tarihi" nitelik taşıyor.

yenişafak