Hükümet mi, Cemaat mi... Kim, kimi bitirmek istiyor?

Hasan Karakaya

 

Bekliyordum...
“Dershane” meselesinde “haklılığını” ispatlayacak “argümanlar” ortaya koyamayan ve dolayısıyla “yalnız” kalan “Cemaat mensupları”nın bir “misilleme”de, bir “karşı atak”ta bulunmalarını bekliyordum.

Zira, uyguladıkları; “Haddinden fazla şiddet, gayedeki hikmeti yok etmeye” başlamıştı...

Cemaatin, gündeme “farklı bir argüman” getirmesi gerekiyordu...

Getirdiler... Benim nazarımda, asıl fonksiyonu “tetikçilik” olan ve bu tür işler için “el altında tutulan” ve lazım olduğunda “Saldır Co” komutu verilen Taraf gazetesi, dün “kendisine verilen görevi” icra etti ve “dershane” tartışmaları ile imajı bozulan Cemaat’e, adeta “cansuyu” olacak şu başlığı kullandı:

“Gülen’i bitirme plânı
2004’te MGK’da alındı.”

MGK’NIN ALDIĞI KARAR!

Dünkü Taraf’ın sürmanşetinden verilen haberde; “25 Ağustos 2004 tarihli MGK toplantısında alınan kararın belgesi” de yayınlanmış...

“Belge”nin altında Cumhurbaşkanı olarak Ahmet Necdet Sezer’in, Başbakan olarak Tayyip Erdoğan’ın, Genelkurmay Başkanı olarak Hilmi Özkök’ün, Dışişleri Bakanı olarak Abdullah Gül’ün ve ayrıca “5 bakan” ile “4 Kuvvet Komutanı”nın “imza”ları var...

“481 sayılı karar” aynen şöyle:

“Milli Güvenlik Kurulu, 25 Ağustos 2004 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında olağan toplantısını yapmıştır.

Kurulun bu toplantısında 24 Haziran 2004 tarihli MGK Toplantısı’nın gündemindeki konularından biri olan ‘Türkiye’de Nurevleri Faaliyetleri ve Fethullah Gülen’ konusu gündeme gelmiş, yurtiçi ve yurtdışı faaliyetlerine karşı bir eylem plânı hazırlanması uygun görülmüş ve bu konudaki tavsiye kararının Hükümet’e bildirilmesine karar verilmiştir.”

Taraf gazetesi, işte bu “MGK kararı”nı dün sürmanşetine taşıyıp, demiş ki;

“Gülen’i bitirme kararı
2004’te MGK’da alındı.”

Haber, tahmin edeceğiniz gibi;
Mehmet Baransu imzalı!..

Tabiî, “devlet sırrı” niteliğindeki “gizli” kararların, “Mehmet Baransu’nun eline nasıl geçtiğini” ya da “kimlerin tutuşturduğunu” hiç merak etmiyorum...

Çünkü, her yerde “kadro”ları, her yerde “adamları” var!.. Merak ettiğim şu:
Bu haberle, “dershane” meselesinin, “Gülen Cemaati’ni bitirme operasyonu” olarak algılayan çevrelere; “Bitirme plânı yeni değil, 2004’ten beri var” şeklinde bir mesaj mı verilmek istendi?..

Yani, gerilim, daha da tırmandırılmak mı isteniyor?..

Yalnız, baltayı yine taşa vurdular...

“Taraf üzerinden operasyon” yaparak, “Tetikçi”yi sahneye sürerek böyle bir mesaj verilemez!..

Zira; akıl var, mantık var!..

Adama sorarlar;

“AK Parti, bu MGK kararına uyarak Fethullah Gülen Cemaati’ni bitirmek isteseydi; 2004’ten 2013’e kadar, yani 9 yıl boyunca bekler miydi?..

Bu tavsiye kararını, bir defa olsun Bakanlar Kurulu’na getirip de, eyleme geçmez miydi?”

ERBAKAN HOCA NE YAPMIŞTI?

Hele hatırlayalım;
Merhum Necmettin Erbakan da, “9 saat süren 28 Şubat 1997 MGK’sı”nda, “İmam-Hatip’lerin orta kısımlarının ve Kur’an Kursları’nın kapatılmasını” da öngören “18 maddelik tavsiye kararları”nın altına “5 gün sonra” imza atmak zorunda kalmıştı...
Peki, “niye” imza atmıştı?..
“Kararlar Meclis’te görüşülsün diye!”

Ne yani; “MGK kararlarının altına imza attı” diye, Merhum Erbakan’ı;
“İmam-Hatiplerin ve Kur’an kurslarının kapatılmasına imza attı” diye suçlayabilir miyiz?..
Merhum Erbakan Hoca, o kararlara imza attı diye “İmam-Hatip”leri veya “Kur’an kursları”nı kapattı mı?..
Tam aksine;
“Kapatmadı” diye, çeşitli ayak oyunları ve “entrika”larla iktidardan düşürüldü...
Aynı şekilde;
“MGK kararlarına imza attı” diye, “Erdoğan’ın Cemaat’i bitirmeye çalıştığını” iddia etmek, “tam bir saçmalık”tır.

Bu tür iddialar, “dershane tartışmaları”nın yoğunlaştığı şu günlerde belki “prim” yapabilir ama “akıl, mantık ve vicdan sahibi” hiçbir insan; “Erdoğan’ın böyle bir plân yapabileceğine” inanmaz!..

KAPATMA KARARINDAKİ GEREKÇE

“Hükümet’e yönelik bu belaltı saldırı”ya inanmak için “kör” olmak, “sağır” olmak ve “vicdansız” olmak gerekir.

Zira, sorarlar adama;

“Fethullah Gülen Cemaati’ni bitirmek isteyen bir AK Parti, niye kapatılmak istensin?..”

Biliyorsunuz;

Dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, Geoogle’dan aldığı haberleri “kes-yapıştır” yaparak hazırladığı “iddianame”yi 14 Mart 2008’de Anayasa Mahkemesi’ne vermiş ve “AK Parti’nin kapatılmasını, yöneticilerinin de cezalandırılmasını” talep etmişti...
Yalçınkaya’nın, “kapatma”ya gerekçe olarak gösterdiği birçok “eylem ve söylem” vardı...

Mesela;

l Anayasa’nın 10 ve 42. maddelerinde türban yasağını kaldırmaya yönelik değişiklik yapılması...

l YÖK’ün, türbanlıların üniversiteye alınması yönündeki genelgesi...

l AK Partili Hüsnü Tuna ve Fatma Şahin’in türbanın yakında kamuda da serbest bırakılacağı yönündeki açıklamaları...

l Erdoğan’ın herkesin en az 3 çocuk yapması gerektiği yönündeki açıklamasıyla ‘katilin affına ancak maktulün yakınlarının karar verebileceğine’ yönelik sözleri...

l Erdoğan’ın AİHM’nin türban kararından sonra, “konunun ulemaya sorulması” yönündeki açıklaması...

l Ömer Dinçer’in, şeriat yanlısı bulunan eski tarihli bir makalesinin kamuoyuna yansımasına rağmen milletvekili yapılması...

Evet, bunlar, “AK Parti’nin kapatılması”na yönelik “delil”ler olarak gösterildi...

Ama, “en önemli delil”(!)lerden biri, Abdullah Gül’le ilgili olanıydı...

Yalçınkaya, diyordu ki;

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bakan olduğu dönemde Nur Cemaati’nin liderlerinden Fethullah Gülen ve Milli Görüş’ü desteklemiştir.”

Peki, sormak gerekmez mi;

“Fethullah Gülen ve Milli Görüş’ü destekleyen” bir Abdullah Gül, “Fethullah Gülen’i bitirme plânı”na inanarak imza atar mı?..

Hem “Fethullah Gülen’i destekleyeceksiniz”, hem de onu “bitirmek” isteyeceksin!..

Olur mu böyle saçmalık?..
Buna, kargalar bile güler!..

CEMAAT’İN TALEPLERİ VE!..

Gelelim Tayyip Erdoğan’a... Başbakan Tayyip Erdoğan, daha geçenlerde Rusya’dan dönerken, gazetecilere şöyle demedi mi;

“Cemaatin mensupları, bugüne kadar Tayyip Erdoğan’a ne getirdiler de Tayyip Erdoğan geri gönderdi?.. Bizden geri dönen bir şey yok, buna Rabbim şahittir.”

24 Kasım 2013’te bunları söyleyen bir Başbakan, hiç 2004’te “Fethullah Gülen’i bitirmek” isteyebilir mi?..

Ya da, şöyle soralım;
2004’te “Cemaat’i bitirmek” isteyen bir Başbakan, hiç “Cemaat’in her haklı talebine evet” der miydi?..

Dahasını da söyleyelim;
Tayyip Erdoğan, 2 yıl önce, acaba Kazakistan’a niye gitti?..

Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, 20 Kasım Çarşamba günkü Akit’te yayınlanan demecinde diyordu ki;

“Başbakan Tayyip Erdoğan, 2 yıl önce Kazakistan’a gitti... Çünkü, Kazakistan’daki 25 Cemaat Okulu’na baskılar başlamış... Bu meseleyi halletmek için gitti.”

O okullar kimindi acaba?..

Elbette “Cemaat’in okulları”ydı?..

Söyleyin Allah aşkına;

“Cemaat’in okullarını kapanmaktan kurtarmak” için Kazakistan’a giden bir Başbakan’ın, “Gülen’i bitirme plânı” yapacağına inanır mısınız?..

ASIL HEDEF ERDOĞAN!

Hepsi bir yana da;
2004 yılına, bir de şu açıdan bakmak gerekmez mi?..
2004 yılında hazırlanan “Balyoz Dava Plânı”nın hedefi neydi?..
Ya 2009’daki plân?..
O plânı ben söylemeyeyim de, 12 Haziran 2009 tarihli Taraf söylesin...
O günkü Taraf, yine Mehmet Baransu imzasıyla tam sayfa olarak verdiği haberde, şu başlığı kullanıyordu:
“AKP ve Gülen’i bitirme plânı.”
Peki, “kim” bitirecek?..
Elbette “Cuntacı”lar!..

“Deniz Kurmay Albay Çiçek imzalı, “gizli” ibareli “İrticayla Mücadele Eylem Planı”, hükümeti ve Fethullah Gülen cemaatinin, başta ordu içindekiler olmak üzere bütün mensuplarını hedef alıyor” diye başlayan haberde, şöyle bir ayrıntı veriliyordu.
“Laik ve demokratik düzeni yıkarak, şeriata dayalı bir İslam devleti kurma hayalinde bulunan AKP Hükümeti ve ona destek veren çeşitli gruplar ile Fethullah Gülen grubu başta olmak üzere radikal dinî oluşumlar hakkındaki gerçekleri gün yüzüne çıkarmak, kamuoyunun desteğini kırmak ve faaliyetlerine son vermek üzere bilgi destek faaliyetleri icra edilecektir.”

Soralım o zaman;

2004 yılında “Fethullah Gülen’i bitirmek”(!) isteyen bir AK Parti, ya da Tayyip Erdoğan; aynı 2004’te niye “bitirilmek” istensin?.. 2008’de niye “kapatılmak” istensin?.. 2009’da, tekrar niye “bitirilmek” istensin?..
“AK Parti’yi kapatmak, Tayyip Erdoğan’ı bitirmek” isteyenler acaba Erdoğan’ı “ödüllendirmek”(!) mi, yoksa “Cemaat’i bitirmedin” diye “cezalandırmak” mı istediler?..

SIZMA VE KADROLAŞMA

Şimdi, birileri kalkmış;
“Gülen’i bitirme plânı” diyerek, “yok hükmündeki bir karar”ı gündeme getiriyor ve böylece “fitne ateşini daha da körüklüylor!”
Bence, “Cemaat’in önde gidenleri” bu türlü “ucuz numara”lardan ve “ayak oyunları”ndan vazgeçmelidir.

Yoksa, bu “haber”lere bakanlar, şöyle sormaya başlayabilirler;
“Adamlar MGK’ya kadar sızdığına göre, demek ki her yerde kadrolaşmışlar!.. Demek ki, asıl amaçları dershaneleri korumak değil, devlete sızan kadrolarını korumakmış!”
Derler mi, derler!..
Kimsenin ağzı torba değil!..

Uzun lâfın kısası;
Hükümet’in “Cemaat’i bitirme plânı” olduğunu hiç sanmıyorum. Ama, “Cemaat’in Hükümet’i bitirme” plânı var da, “Taraf üzerinden bir operasyon” yapıyorsa, onu bilemem...
Değilse, bu “inat” niye?..

Dershanelerin eylemleri... Protesto mu, şov mu?

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın ve “MEB Müsteşarları”nın, “dershanelerle istişare toplantıları” devam ediyor... Ancak, o toplantılara katılıp da, “kendi görüşlerini” açıkladıktan sonra, “protesto” edip, “toplantıyı terk eden dershaneler”le ilgili haberler, bir matahmış gibi ballandıra ballandıra sunuluyor ve “Hükümet’e tepki her yerde” diye yansıtılıyor...

Bu haberleri görünce, “Akil İnsanlar Heyeti” olarak Türkiye’nin her yerinde yaptığımız toplantılar geldi gözlerimin önüne...

“Akil İnsanlar Heyeti toplantıları”nda; “Mehmetçikler şehit olmasın, analar ağlamasın” diyerek “Çözüm Süreci”ne destek isteyen bizler de “protesto”lara maruz kalıyorduk...

Salona gelmiş bir Kamu-Sen temsilcisi, ya da ADD’li veya TGB’li, kalkıyordu ayağa, “şov”unu yapıp, çıkıyordu dışarı... “Diyeceğini dedin, bir de bizi dinle” diyorduk ama, nafile!.. Adam “ezber”ini okuyor, “şov”unu yapıyor, sonra da “protesto ediyorum” deyip, çıkıyordu.. Be adam; madem geldin, otur dinle!.. Dinlemeyeceksen, niye geldin?.. Ne yani, “ezberinin bozulmasından” mı korkuyorsun?..

“Dershanelerin protestoları”na baktım da, “hep aynı taktik!”.. Şovunu yap, çık dışarı!.. Bu protestoların “bir matahmış gibi” sunulması, “art niyet”ten başka bir şey değil!..

yeniakit