3 Eylül Çarşamba Veladet kandili idi. 5 Eylül Cuma günü Müslümanların dini günü idi. Küresel Sumud Filosu (Global Sumud Flotilla) Vicdan hareketine 44 ülkeden binlerce aktivist katılmaktadır. Filo, 50’den fazla gemi ile Gazze’ye insani yardım ulaştırmak ve İsrail’in ablukasını kırmak için ilk filo, 31 Ağustos’ta İspanya’nın Barcelona kentinden yola çıktı.. 4 Eylül’de Veladet kandili sonrası Cuma öncesi İtalya, Yunanistan ve Tunus’tan ek gemiler filoya katılmak üzere limanlarında çıktılar.. Filo’nun 14 Eylül Pazar günü Gazze kıyılarına ulaşması bekleniyor.
Trump Yahudi‘lerin kutsal günü olan 6 Eylül’de Cumartesi günü “Savunma Bakanlığı”nın adını “Savaş Bakanlığı” olarak değiştiren kararnameyi imzaladı. 7 Eylül Pazar günü Hristiyanların kutsal günü, aynı gün Kanlı ay tutulması var. Hristiyanlıkta kanlı ay tutulması genellikle eski ve yeni ahid 'deki kehanetlerle ilişkilendirilir. Özellikle “Vahiy Kitabı” ve “Yoel Kitabı” gibi Tevrat ve İncil metinlerinde, “kıyamet alametleri” arasında "ayın kana dönüşmesi" gibi ifadeler bulunur. Örneğin, “Yoel 2:31”de, "Güneş karanlığa, ay kana dönüşecek" ifadesi, bazı Hristiyanlar tarafından “kanlı ay tutulması”yla bağdaştırılır. Aynı şekilde, “Vahiy 6:12”de, “büyük debrem”le birlikte "ayın tamamen kan’a dönüştüğü" bir sahne tasvir edilir. Bu ayetler, bazı Evanjelik ve kıyamet odaklı Hristiyan grupları tarafından, “İsa Mesih'in 2. gelişine işaret” olarak yorumlanır. Bu arada BM Genel Kurulu'nun 80. Dönemi toplantısı da 9 Eylül’de, yani yarın başlayacak. BM Genel Kurulu çerçevesinde üst düzey görüşmeler ise 23-30 Eylül 2025 tarihleri arasında gerçekleştirilecek.
Bu seneki genel kurulun gündemi oldukça yoğun.. Gazze, Ukrayna, Yemen, Lübnan, Suriye’deki krizle ilgili olarak BM ve diğer uluslararası örgütlerin hiç biri çözüm üretemiyor. Buna son olarak ABD “Savaş Bakanlığı”nı eklemiş oldu. Trump’ın Savunma Bakanlığı’nın adını “Savaş Bakanlığı”na çevirmesi, BM çevreleri ve Uluslararası çevrelerde yeni bir tartışma başlattı. Bu karar, BM için olduğu kadar NATO için de sürpriz bir karar. Karar aslında “Uluslararası hukuka aykırı “yeni bir durum”u ifade ediyor. Rusya “Rossiya Segodnya” Media Grubu yöneticisi, Rusya Güvenlik Konseyi Bilim Konseyi üyesi Aleksandr Yakovenko, “Doğu Ekonomik Forumu”nda yaptığı konuşmada ABD Savunma Bakanlığı'nın adının “Savaş Bakanlığı” olarak değiştirilmesinin, Batı’nın siyasetindeki “Pax USA / güç yoluyla barış” eğilimini yansıttığını söyledi "Bu isim değişikliği, Batı’nın siyasetindeki genel eğilimi yansıtıyor” diyor ve ekliyor: “Burada uluslararası hukuk açısından ciddi bir sorun var. Burada BM kararları ve Tüzüğü'nün ilkelerine dayanan tüm savaş sonrası sistemin ortadan kaldırılması söz konusu. BM Tüzüğü’nün 51. Maddesi kapsamındaki “meşru müdafaa hakkı”yla ve “insan hakları” ile “azınlıkların korunması” söz konusudur. BM Güvenlik Konseyi, UCM bunun için vardır. BM anlaşması uluslararası anlaşmazlıkları çözmek için devletlerin tek başına ya da blok olarak güç kullanımının reddetmektedir”. İngilizler daha önce BM tüzüğüne uymak için kendi “War Office”lerini kapatmıştı.
Bu tartışmalar aslında bir yerde BM ve NATO’nun, UCM’nin varlık ve meşruiyetini tartışmaya açabilir. Zaten hiçbir uluslararası soruna çözüm üretemeyen, WEF kadar bile dünya siyasetinde etkisi olmayan bir BM’nin varlığının sorgulanmaya başlaması kaçınılmaz olacaktır.
Öte yandan AB'nin 27 üye ülkesinden 26'sı, Ukrayna'ya destek ve Rusya'ya karşı yaptırımlar konusunda büyük ölçüde birleşirken ABD ile yollarını ayırma noktasına gelmişlerdir. Bu durum tabii ki NATO’nun geleceğinin de tartışılmasına sebeb olacaktır. NATO dağılacaksa, AB ülkelerinin yeni bir savunma ittifakına ihtiyaçları olacaktır. Tabii İngiltere’nin de bu denklemde nerede duracağı önem kazanacaktır..
AB ülkeleri “Ukrayna'nın egemenliğini koruma, Rusya'nın saldırganlığını caydırma ve Avrupa güvenliğini güçlendirme” temelinde bir görüş birliği sağlamış gözükse de Macaristan gibi bazı ülkelerin farklı tutumları söz konusudur. 26 AB ülkesinin üzerinde anlaştıkları konular “Anlaşmalar, yaptırımların sıkılaştırılması, askeri ve mali yardım, güvenlik garantileri ve Ukrayna'nın AB entegrasyonu” gibi konuları kapsamaktadır. Brüksel merkezli CIPI Vakfı'nın direktörü olan bir stratejik analist Paolo Raffone’ye göre, "Avrupa, ABD'nin sürekli katılımı ve desteği olmadan Avrupa birliklerinin Rusya'ya karşı koyamayacağının gayet iyi farkında" diyor. ABD'nin son dönemdeki adımları (Rusya ile diyalog, avro güvenlik programlarında kesintiler) bataklığın içinden yavaş yavaş çıkma isteğini gösteriyor”.
AB ve ABD’nin NATO bütçesindeki ağırlığı: https://x.com/SputnikInt/status/1963962819298165187
AB ülkelerinin hedefi belli: “Ukrayna'nın Avrupa entegrasyonunu hızlandırmak ve Rusya'nın bölgesel etkisini dengelemek”. Bu konularda bugün için Rusya ile bir anlaşma söz konusu değil. Özellikle Putin 1. Dünya savaşından örnekler vererek Almanya’nın direnemeyeceğini söylüyor. Öte yandan Almanya Şansölye Yardımcısı Lars Klingbeil, Ukrayna'ya yıllık en az 9 milyar avro ek askeri yardım sözü verdi, “Ukrayna'nın savunma kapasitesini güçlendirmek ve Rusya'nın saldırganlığına karşı direncini artırmak” için!. Ursula von der Leyen de Ukrayna'da stratejik bölgelerin "çelik kubbe”yle koruma altına alınması, Ukrayna savunması için Avrupa’nın savunmasının güçlendirilmesi gerektiğini ve bunun için 800 milyar avroluk bir kaynağa ihtiyaçları olduğunu söyledi. Bu arada AB ülkeleri yöneticileri “Ukrayna olmadan Ukrayna hakkında müzakere yapılamayacağını ve barışın ancak Ukrayna'nın egemenliğine saygı gösteren bir anlaşmayla mümkün olduğuna” vurgu yapıyorlar. Bu arada AB, Rusya'nın dondurulmuş 210 milyar avroluk varlıklarını Ukrayna'nın savunması ve yeniden inşası için kullanmanın yollarını arıyor.. Ancak, bu konuda Belçika gibi bazı ülkeler yasal çekinceler nedeniyle daha temkinli hareket ediyor.
Rusya operasyonlarını genişleterek ve şiddetini artırarak yoluna devam ediyor. Son olarak Ukrayna ordusunun mühimmat ve malzeme depoları vurdu. Rus birlikleri 6 Eylül’de Ukrayna ve Donbass’ta sürdürdüğü askeri operasyonlarda 1.340 Ukraynalı askeri etkisiz hale getirdiğini, bir tank dahil olmak üzere 17 zırhlı savaş aracı imha edildiğini, taktik uçaklar, İHA'lar, füze ve topçu birliklerinin, Ukrayna’ya ait mühimmat ve malzeme depolarını, 142 farkı noktadaki geçici gözetleme noktalarını vurduğunu açıkladı. Ayrıca Rus hava savunma güçlerinin Ukrayna’ya ait 5 güdümlü uçak bombasını ve 160 uçak tipi İHA’sını imha ederken, Karadeniz Filosu güçleri ise bir insansız hücum botunu imha ettiklerini açıkladı.
BM Genel Kurulu öncesi ilginç gelişmeler yaşanıyor. Mesela Venezüella Devlet Başkanı Nicolas Maduro “Venezüella saldırıya uğrarsa, silahlı mücadele aşamasına geçeriz” dedi. İsrail yönetimi Sumud’un Gazze’ye yanaşmasına izin vermeyeceklerini, en sert bir şekilde karşılık vereceklerini açıkladı.
ABD bütün bu olanlarla ilgili kararlılık mesajları vermeye devam ediyor. Yeni Savaş Bakanı Pete Hegseth; “Savaş Bakanlığı artık kararsız, sonu gelmeyen çatışmalarla değil, kesin ve kararlı savaşlarla mücadele edecek. Ilımlı yasallığa değil maksimum ölümcüllüğe, politik doğruculuğa değil şiddetli etkiye başvuracağız. Sadece savunucular değil, savaşçılar yetiştireceğiz” diyor. Tabii bu konuda “Palantir etkisi”ni de hesaba katmak gerek.
Putin, Avrupa’nın Ukrayna’dan önce kendi halkının dertleri ile ilgilenmesi gerektiğini söylüyor. Bu konuda şöyle diyor: “… İtalya’da 1 milyon yaşlı insan ayda 800 avronun altında bir gelirle yaşıyor. Acil servisler dolup taşıyor, bölgesel trenler parçalanıyor, belediyeler borç batağında. Gençler ülkelerinde gelecek görmedikleri için göç ediyor. (…) Sonuç? Ukraynalıların emekli maaşlarını desteklerken kendi vatandaşlarını aç bırakan bir Avrupa. Bu sistemi savunanlar Avrupa'yı sevmiyor. Sadece Strazburg'daki maaşlarını seviyorlar”. Fransa ayrı bir alem.. Almanya zaten ABD, İngiltere ve Fransa’nın işgali altında. Almanya’da gizli bir Vatikan var, aynı şekilde gizli bir İsrail var. Bu denklemde en güçlü gibi görünen, ama her yönü ile en kırılgan bir ülke olarak Almanya öne çıkıyor.
BM için yarın zor bir süreç başlıyor. Bu zirve BM için sonun başlangıcı olabilir mi?.
BM, 24 Ekim 1945 tarihinde kuruldu. NATO (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü), 4 Nisan 1949 tarihinde Washington Antlaşması'nın imzalanmasıyla kurulmuştu. Daha önce Cemiyet-i Akvam (Milleter / Kavimler Cemiyeti) vardı. Cemiyet-i Akvam 10 Ocak 1920’de, 1. Dünya Savaşı sonrası Versay Antlaşması'nın yürürlüğe girmesiyle kurulmuştu, 20 Nisan 1946’da resmen sona erdi. Ekim 1945’de kurulan cemiyet ister misiniz Ekim 2025’de bir insan ömrü kadar kısa bir zamanda 80 senede bitkisel hayata girsin! Sonuçta “herkes layığını bulmayacak mı” “Tencere yuvarlanacak, kapağını bulacak”. Görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler.. Şunu unutmayalım; bütün bu yaşananlar, hepimiz için bir imtihan! Bu imtihan sadece Gazze’lilerin imtihanı değil.
Son bir söz: “İstersen sulh-u salah, hazır ol ceng’e”. Biz hepimiz önce kendi sorumluluklarımıza bakalım. Sabırlı olalım. Birileri nasıl cennete ya da cehenneme gidecek, işte böyle. Bu dünyada tartışıp durduğumuz şeylerin hakikatinin bize gösterileceği bir gün var. Hayat iman ve Cihad’dan ibarettir. Gözümüz - Kulağımız Mescid-i Aksa’dan, (Eş zamanlı olarak özellikle Kabe’den ve Medine-i Münevvere’den) uzak olmasın. Gazze’li kahramanlara selam olsun, “Aksa Tufanı”nın kahramanları Kassam’ın askerlerine selam olsun. Ve Küresel Sumud Filosu (Global Sumud Flotilla) yolcularına selam olsun. Onlara ve onların dostlarına Selam ve dua ile..
SON BİR NOT: Filoya katılan gemi sayısı 80’i buldu, yolcular arasında yurttaşlarımızın oranı %10 civarında. Katılımcıların geldikleri ülkelerin sayısı 50’yi aşmış durumda. Ayrıca birkaç gün sadece Gazze ve direnişi yazacağım inşallah!
Not: Bu akşam 20.30'da Habervakti canlı yayınında Derin Gerçekler'e başlıyoruz. 10. yayın yılımızda Bülent Deniz ile birlikte yine yaşanan gelişmelerin Derin Gerçeğine nazar etmeye gayret edeceğiz. X , Youtube ve facebook hesaplarımızdan da canlı yayınlanacak. Sizi de bekleriz.