Gururlanma Bay Trump!..

Abdurrahman Dilipak

A canı çıkasıcalar, Kur’an’ı okumuyorsunuz, madem “inandık” dediğiniz kitabı okusaydınız.

En büyük, en güçlü, en zenginmişler kendileri. Dünyaya nizam vermek istiyor, hani kendileri dünyanın jandarması oluyorlar ya!

Varsayalım Karun kadar zenginsiniz ve Calud kadar güçlü ordularınız var. Firavun gibi insanların üzerine hüküm kurup, onları kendi heva ve heveslerinize göre terbiye etmek için İlah’lık ve Rab’lik taslıyorsunuz. Taklit ettiklerinizin akıbeti hakkında elinizdeki kitaba bakın bakalım ne yazıyor.

Peygamberlerine ihanet eden ve iftira eden, nefislerini Şeytanın egemenliğine köle eden “müstekbirler”in haline bakın.

Fil ordusu olsanız ne yazar, ebabiller yeter helakinize. Serveti ve gücü Karun’u kurtarmaya yetmez.

Aslında Trump’ın sık sık zenginliğine ve gücüne vurgu yapması, onları kaybetme korkusu ile ilgili bir şuuraltının dışavurumu ile ilgili bir sorun olsa gerek. Tevrat’ta Beni İsrail’in Firavunun zulmünden nasıl kurtarıldığı uzun uzun anlatılır. Ya da Talut’un Calud’la savaşından ve Hz. Davud’un Calud’u nasıl yenilgiye uğrattığından anlatılan bölümler vardır.

Kur’an-ı Kerim’de de anlatılır bu olaydan ama onlara inandık dedikleri kitaptan örnekler veriyorum.. Firavunun zulmünden kurtarılan İsrailoğlulları’nın Sina’ya geçtikten sonra nasıl bir şirke düştükleri ve lanetlendikleri de anlatılır ellerindeki kitapta. Firavun askerleri ile peşlerinden gelirken deniz yarıldı ve kurtuldular. Firavun’un askerleri ise helak oldu. Onlar ise Sina’yı geçtikten sonra düz yolda yollarını şaşırdılar ve on gün sürmesi gereken bir yolculuğu 40 yılda ancak tamamlayabildiler. Tih çölünde ömür tükettiler.

Allah kibirlenenleri sevmez. Onların işlerini sarp dağlara sardırır ve üstlerine pislik yağdırır.

Trump’ın zenginliğin altında yurtları işgal edilip, kendileri öldürülen bir halkın kanlı serveti olduğunu biliyoruz. Övündüğünüz servetin arkasında Kızılderili kanı, kara derililerin çalınan alın terleri ve sarı ırkın gözyaşları var. Biliminiz, sanayi devriniz hepsi çalma, tercüme, beyin ithalatına dayanıyor. Din, tarih, gelenek, hava, su toprak her şeyi sömürdünüz. Demokrasiniz de yalandı. Özgürlük, adalet, barış vaadleriniz de yalandı. Onları makyaj malzemesi ya da oltaya takılan yem gibi kullandınız. Birileri de bu yalanlara kandı, “güç” ve “para” sizde olunca ya korkusundan, ya da bu imkanlara ulaşmak için size yanaştılar. Kimilerinin de bu güç ve servet gözlerini kamaştırdı, hayran oldular. “Ah ey suçlu millet! Haksızlığı yüklenmiş olan kavim, kötülük işleyenlerin zürriyeti, baştan çıkmış çocuklar! Rabbi bıraktılar Kutsalı hor görenler siz değil misiniz.. Fıtratınıza yabancılaştınız sapıttıkça sapıtıyorsunuz. Yine vurulmak mı istiyorsunuz? Rabbinizin çağrısına kulak verin. Temizlenin. Kötülük etmekten vazgeçin. İyilik etmeyi öğrenin, adaleti arayın. Ezilmiş olana doğruluk edin, yetimin hakkını koruyun. Dul kadının davasına bakın.. Fakat asi olursanız, fesat çıkarmaya  devam ederseniz,  rüzgar ekerseniz fırtına sizi yiyip bitirir.. Sadık şehir nasıl fahişe oldu. O şehir ki; hakla dolu idi. Şimdi ise adam öldürenlerle dolu. Gümüş’ün çöp oldu. Reislerin asi, ortaklarınız ve çalışanlarınız hırsız! Her bir memur rüşvet yiyor.. Yetimin hakkını vermiyorlar. Ve dul kadının davasına sahip çıkmıyorlar.. Ve eğer bununla da Rabbinizin sesine kulak vermezseniz o zaman Rabbiniz sizin işlerinizi sarp dağlara sardıracak ve sizi yedi kat tedip etmek için yardımını esirgeyecek.  (...) Ve yücelttikleriniz alçaltılacak ve yıkılacak. Ve putlarınızı devirecek. Ve zalimlerin elinde oyuncak olacaksınız.. Ve Rabbiniz sizden nefret edecek. Ve şehirlerinizi çöl edecek. Ve kutsal mekanlarınızı ve şehirlerinizi ıssız bırakacak, viran edecek.. (...) Ve sizi darmadağın edecek Rabbiniz. Rabbiniz sizi terk edecek ve size karşı kılıç çeken insanları üstünüze salacak. Ve işte o zaman şehirleriniz ıssız kalacak, yeşil ovalarınız çöle dönecek..” “Çünkü memleketinizde hakikat ve iyilik ve yok oldu. Lanet ve yalan ve adam öldürme ve hırsızlık ve zinadan başka bir şey yok.  Yiyeceksiniz doymayacaksınız, zina ettiğiniz için çoğalmayacaksınız. Çünkü Rabbinizin sözünü dinlemeyi bıraktınız! Zorbalık ediyor ve kan üstüne kan döküyorsunuz. Bundan ötürü bu memleketin zalimleri yüzünden onlara seslerini çıkarmayan bütün şehir halkı yas tutacak (...) Onda oturan herkes perişan olacak”, “Siz Allah’ın Şeriatını unuttuğunuz için, Allah da sizi yalnız bırakacak. O izzetinizi utanca döndürecek. (...)”  Elbiselerinizi temizliyorsunuz ama ahlaken kirlendiniz (...) Çünkü yalan söylüyor ve sahtekârlık yapıyorsunuz. Sadece evlerinize hırsız girmiyor, çarşı-pazar ve her yerde biri sizi soymaya çalışıyor “Çünki siz sizi yaratanı unuttunuz ve saraylar yaptınız ve evlerinizi, sitelerinizin etrafına yüksek duvarlar yaptınız. Rabbiniz o evlerinizin ve şehirlerinizin  üzerine ateş gönderecek, kazandıklarınızı yakıp yok edecek, Saraylarınızı viraneye çevirecek. (...) kötülük ektiniz, fesat biçeceksiniz”..

Tevrat’ta “Bütün kavim amin diyecek” diye biten ayetler var. Onlarda da özet şeklinde anlam olarak şöyle deniyor:  “Komşusunun sınırının yerini değiştiren lanetli olsun. (...) Garibin, öksüzün ve dul kadının hakkını yiyen lanetli olsun. (...) Gizlice komşusunu vuran lanetli olsun. Suçsuz adamı öldürmek için rüşvet alan lanetli olsun. Bu şeriatın sözlerini yapmak için onları tasdik etmeyen lanetli olsun.”, “Rabb seni düşmanlarının önünde kırdıracak. Onlara karşı bir yoldan çıkacaksın ve onların önünde yedi koldan kaçacaksın. Ve dünyanın bütün ülkelerinde serseri olacaksın. Ve göklerin bütün kuşlarına ve yerin vahşi hayvanlarına leşin yem olacak. (...) Rabb seni çılgınlıkla ve körlükle ve yürek şaşkınlığı ile vuracak. (...) Yollarında muvaffak olamayacaksın. Ve ancak daima sıkıştırılmış ve soyulmuş olacaksın. Ve seni kurtaran olmayacak. Bir kadınla nişanlanacaksın, onunla bir başka adam yatacak. Ev yapacaksın ve onda oturmayacaksın. Bağ dikeceksin ve fakat faydasını görmeyeceksin. (...) Aranızda olan garip sana üstün oldukça üstün olacak. Ve sen aşağı indikçe aşağı ineceksin. O baş olacak, sen ona kuyruk olacaksın. Ve bütün bu lanetler senin üzerine gelecek. Ve sen helâk oluncaya kadar seni kovalayıp sana yetişecekler. Çünkü sana emretti, emirlerini tutmak için Allah’ın Rabbin sözünü dinlemedin.”, “... Bunlara ne oluyor ki, hâlâ Allah’a ve Onun mukaddeslerine karşı saygısızlık ediyorsunuz”, “İsrail krallığı (ve onunla birlikte hareket edenler) tan vaktinde mutlaka helâk olacak!”.

Şimdi mukaddes kitaba ve resullerin hayatlarını yeniden okuma zamanı.. Bütün milletlere ve kavimlere orada çağrılar var. Gidişat iyi değil. İnsanların çoğu söz dinlemiyor. Gözleri var görmüyorlar, kulakları var duymuyorlar, kalpleri var hissetmiyorlar. Adaletsizlik ve zulüm almış başına gidiyor. Bütün kesimlerde rüşvet torpil her yerde. İstişare ve şûra, ehliyet ve liyakatın esamesi okunmuyor. Vay onların haline. Onların ihlastan uzak, gösteriş için yapılan ibadetleri, duaları ve tevbeleri de kabul olmayacak. Allah’ın ipini bırakanların Allah da ipini bırakacak. Korktukları başlarına gelecek. İrtidat moda oldu sanki. Din de, ideoloji de, gelenek de eskisi kadar itibar görmüyor. Bu gidişle gelecek günler geçen günleri aratacağa benziyor. Dünya malına ve makamına tamah edenler, hem dünyalarını ve hem de ahiretlerini kaybedecekler. Kaçtıklarını sandıkları şeye doğru koşuyorlar. Dua ile belalarını istiyorlar sanki. Unutmamak gerekir ki, haddinden fazla şiddet gayedeki hikmeti yok eder ve kemal aynı zamanda zeval vaktidir. Gecenin kemalinin aydınlığa en yakın zaman olduğu gibi. Selâm ve dua ile.