Güneydoğu, Kürtler ve terör sorunu

Abdurrahman Dilipak

Bölgede bugünden yarına bir şey değişmeyecek.. 30 yıllık bir korku tünelinde yaşayan insanlardan söz ediyoruz.. İnanılmaz işkenceler yaşamışlar.. Önce akan kanın durulması gerek. Eş zamanlı olarak da inkar siyasetinin sona erdirilip, insan hakları ve hukuk devletinin gereklerinin yerine getirilmesi şart.

Bunlar da yetmez, normalizasyonun sağlanabilmesi için ekonomi çarkının dönmesi gerek.. Güneydoğudan geçip giden uyuşturucu, silah ve petrol kaçakçılığı ile de mücadele edilmesi gerekiyor..


Tehdit, şantaj ve gasp yolu ile kendi halkını teslim alan terör örgütünün etki gücünün kırılması şart..


Açık bir şekilde tehdit ve baskı ile, şiddet kullanarak halkın özgür iradesini engelleyen bir çete ile karşı karşıyayız.. Bunun asker elbisesi ya da peşmerge elbisesi giymiş şahıslar tarafından yapılması bir şey ifade etmiyor. Her ikisi de aslında eylemleri ile ötekinin varlık gerekçesini oluşturuyor..


Son seçimlerde üyeleri vasıtası ile evlere gidip baskı yapan bir siyasi parti var ortada.. Referandumda bir çok kişi gidip oyunu kullanamadı. Milletvekili seçimi öncesinde evlere gidip BDP propogandası yapan ekipleri evlerine kabul etmeyenleri darp ettiklerini kendileri anlatıyorlar övünerek. Bir BDP"li kadın, kabul edilmedikleri evin hanımın nasıl dövdüklerini, kafasını tutup dizi ile burnuna vururken bağırdığı için dişinin dizini yaraladığını anlatıyor arkadaşına övünerek.. Bu mu demokrasi?


Aynı aşağılık hareketleri beyaz Türkler de Kürtlere yapmadı mı? Muhtara pisliğini yedirenler kimlerdi?


Zulüm tek bir millettir. Bunun Türkü-Kürdü yok. Bu işin Türkü-Kürdü yok, bu dert hepimizin.


Türkler ve Kürtlerin birbirlerine karşı kazanacak bir zaferleri yok, ama birlikte kazanacakları ortak, tek bir zaferleri var.. Bunun yolu da herkesin kendi içindeki zalimlere karşı direnmesi ile mümkündür..


Türkiye, Ergenekon ve Balyoz davaları ile kendi içindeki karanlık yüzlerle bir hesaplaşma başlattı. Kürtlerin de Kürt Ergenekonu"na karşı aynı başarıyı göstermesi gerek.. Bu bir oyun. Birileri bizim, aynı ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerine kendilerine iktidar ve servet üretiyorlar. Bunu görelim..Bunlar medya, mafya, sermaye, siyaset, bürokarsi, STK, her yerde varlar.


Bir zamanlar sağ-sol diye bunu yapıyorlardı. Sonra Alevi-Sünni çatışması çıkarttılar. 1970"lerde bile her meydanda "Türk aleminin en büyük düşmanı komünistliktir, her görüldüğü yerde ezilmelidir" diye Mustafa Kemal"e atfedilen tabelalar vardı.. Bugün bu kavganın adı Türk-Kürt kavgası..


Dün sağ ve sol kahvehaneleri tarayanların kullandıkları silahlar aynı silahlardı.. Bu gün de aynı. Kürtü vuran silahla Türkü vuran silah aynı kafileden.. Bu kavganın içinde doğan çocuklar bu gün 30 yaşında. Bu kavga çıktığında 15 yaşında olanlar, 45 yaşına geldi.. Saçı-sakalı ağardı.. Bir ömür boyu terör, inkar ve yoksullukla, sürgünle boğuşan, bu kirli kavgada yakınlarını kaybetmiş insanlardan bugünden yarına sükunet beklemek çok doğru değil. Onun için hereksin sabırlı olması gerek. MHP çevrelerinin demokratik açılıma karşı çıkan sözlerine itibar edilmemeli.


Bu kirli oyunu el birliği ile bitirmemiz gerek.. Herkesin önce kendi içine bakması gerek.. Bu işin bir kan davasına döndürülmemesi gerek.. Bu işin içinde herkes var. Sadece Türkler ve Kürtler yok. İsrail var, ABD var, İngiltere, Almanya, Fransa, Rusya, Suriye, Ermenistan, Yunanistan. Olmayan yok ki!


Merhametimiz gazabımızı, sevgimiz nefretimizi aşmadan bu beladan kurtulamayız..


Biz din kardeşiyiz. Asırlarca birlikte yaşamış iki halkız.. Ben hiçbir zaman Diyarbakır"dan vazgeçmeyeceğim. İstanbul"dan vazgeçen bir Diyarbakırlıya da acırım.. Biz kardeşiz. Irkçılık şeytan işidir. İlk lanet ırkçılığadır.. Doğduğumuz ana babayı biz mi seçtik? Doğduğumuz zamanı, toprağı biz mi seçtik? Cinsiyetimizi, derimizin rengini biz mi seçtik? Bunlardan dolayı insan üstün ya da geri olur mu? Lanet olsun ümmetin birliğine ihanet edenlere.. Biz kardeşiz! Kimse kendi şeytanına sahip çıkmasın. Herkes önce kendi şeytanını taşlasın, Hz. İbrahim"in yaptığı gibi.. Kafirlerin, zalimlerin ve fasıkların peşinden gitmeyelim.. Bir topluluğa olan öfkemiz bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmesin.. Allah (cc) cahil ve zalim bir kavme hidayet etmez.. Aylardan Ramazan"dır. Gelin tevbe edelim. Şirkten sonra en büyük günah olan bu kan davasını bitirelim. Ümmetin birliği için el ve gönül birliği yapalım, kafir, zalim ve fasıkları veli edinmeyelim. Bakın bu Kürt sorunu denilen şey aynı zamanda Türk sorunudur.


Biz kardeşiz.


"Tefrika girmeden bir millete düşman giremez/toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez..


Hani, milliyetin İslâm idi, kavmiyyet de ne?/Sarılıp sımsıkı dursaydın ya milliyetine


Arnavutluk ne demek? Var mı şeriatta yeri?/Küfr olur, başka değil, kavmini sürmek ileri.


Arabın Türke, Lazın Çerkeze, yahut Kürde/Acemin Çinliye rüchanı mı varmış? Nerde!


Müslümanlıkta anasır mı olurmuş? Ne gezer!/Fikri kavmiyyeti tel"in ediyor Peygamber.


En büyük düşmanıdır Ruh-u Nebi tefrikanın/Adı batsın onu İslâma sokan kaltabanın.


Ne Araplık, ne de Türklük kalacak aç gözünü/Dinle Peygamberi Zişanın ilahi sözünü


Türk Arapsız yaşayamaz, kim ki yaşar der, delidir!/Arabın, Türk ise hem sağ gözü, sağ elidir,


Veriniz baş başa; zira sonu hüsran-ı mübin/Ne hükümet kalıyor ortada, billahi ne din!


Medeniyyet! Size ne zamandan beridir diş biliyor/Evvela parçalamak, sonra da yutmak diliyor."


Selam ve dua ile.
 
AKİT