Gül'ü üzen süreç

Ahmet Taşgetiren

Ama bunun bir temenni ve hüsnüzan olduğunun da farkındayım. Temenni çünkü bunun siyaseten de doğru, makul ve mümkün olduğunu düşünüyorum.

Ancak yaşananların benim bu beyin konforumu bozduğunu da görüyorum.

Şimdilerde cumhurbaşkanlığı, başbakanlık ve AK Parti'nin geleceğine dair bir planlama yapıldığı açık. Bu planlama yapılırken, sözünü ettiğim kurucu babalar istişare halinde mi diye sorulursa, ben öyle olmasını temenni ediyorum ama görünen o değil.

Biraz Gül devre dışı kalmış gibi gözüküyor. Belki Tayyip Bey, tek başına oyun kuruyor.

Üçüncü dönem sendromu.

Tayyip Bey dahi seçilmemeyi seçmiş bulunuyor.

Eee, n'olacak Tayyip Bey? Emekli mi olacak?

Tabii emekli olmayacak.

O zaman cumhurbaşkanı olması lazım.

Ama şimdi halk tarafından seçilecek olmasına rağmen cumhurbaşkanlığının yetkileri sınırlı.

Öyleyse anayasa değişikliği ile başkanlık ya da yarı başkanlığa gitmek lazım.

Ya o başarılamazsa...

O zaman, mevcut anayasal statü içinde "de facto yarı başkanlık" lazım. Yani altta hükümet olmalı ama Tayyip Bey cumhurbaşkanlığını hem cumhurbaşkanı hem başbakan gibi yapmalı.

Partiyi dizayn etmek

Nasıl olacak bu?

Böyle bir statüye uygun "Düşük profilli başbakan" seçilerek olacak.

Onun için AK Parti'nin de buna göre dizayn edilmesi lazım.

Başbakan'a yakın yazarlar -eski danışmanlar- Numan Kurtulmuş'un partiye davet edilmesinin, Tayyip Bey'in cumhurbaşkanlığı için "oy hesabı" niteliği taşımadığını, Tayyip Bey'in bu hesapların ötesinde bir insan olduğunu ve bir anlamda partinin geleceğini planladığını yazdılar.

Tayyip Bey de bir konuşmasında, cumhurbaşkanı olması durumunda, parti ile ilişkisinin Özal-ANAP ilişkisindeki duruma düşmemesini düşündüğünü ifade etti.

Evet, partinin geleceği, Tayyip Bey'in cumhurbaşkanı olmasından sonraki hükümetin geleceği planlanıyor.
Peki ama yola birlikte çıkılan arkadaşların bu noktadaki fikri ne olabilir?

Bu sorulmalı mı?

Mesela Abdullah Gül'ün fikri?

Tabii Abdullah Gül'ün fikrinden öte bir şey var, Gül'ün ne olacağı meselesi...

Gül emekli mi olacak?

Ya da Gül emekli olacaksa, buna kendisi mi karar verecek yoksa diyelim yola birlikte çıktığı arkadaşları, ona haber vermeksizin emrivakide mi bulunacaklar?

Şu anda Cumhurbaşkanı Basın Danışmanı Ahmet Sever'in açık ettiği sakıntı bununla ilgili.

Sıkıntı taa, o kanuna kadar gidiyor.

Aslında o kanun öncesinde de sancı vardı. Gül'ün görev süresi bir türlü netleştirilmemişti ve ilginç, AK Parti cenahı bu konuda sessiz kalıyordu.

Sonra o kanun geldi

-Gül'ün süresi 7 yıl. Ve ikinci defa seçilemez.

Sürenin 7 yıl olması anlaşılabilirdi ama "ikinci defa seçilemez" hükmüne neden gerek duyulmuştu? Bu yapılırken Tayyip Bey'in haberi olmuş muydu, Tayyip Bey bunu Gül ile görüşmüş müydü?

Ahmet Sever, bugün "Gül'ün üzüntüsü"nden bahsettiğine göre, o kanun yapılırken Gül açık düşürülmüştü.
Tabii kanunun o bölümü Anayasa Mahkemesi'nden döndü. Kanunun mimarları, mesela Bekir Bozdağ tepki gösterdi. Demek "ikinci defa seçilme" işi, orada epeyce hassas bir konu idi.

Sonra "Erdoğan aday olursa Gül aday olmaz" söylemleri geldi. Sonra anket numaraları... Bunların hepsi gitti, o "ikinci defa seçilemez"e monte oldu.

Ve danışman kanalıyla Gül'ün gönlündeki serzeniş faş oldu.

Anlaşılan, AK Parti ile ilgili gelecek denkleminde Gül devre dışı kalmıştı. Yani cumhurbaşkanı ile başbakanın yer değiştireceğine ilişkin formül öngörülmüyordu. Anlaşılıyor ki buna da Gül'süz karar verilmişti.

Yani Gül de kendi dışında planlanmış olmak gibi bir durumla karşı karşıya idi.

Bilmiyorum Gül, bunlara bakarken, cumhurbaşkanlığı adaylığı sırasında kendisine sıranın Nimet Çubukçu ve Vecdi Gönül gibi isimlerden sonra geldiğini hatırlamış mıydı?

Ben, Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül'ün dava arkadaşlığını önemseyenlerdenim. Onlar arasındaki insicamı da önemseyenlerdenim. Onun için gelecek planlamasında hayati kararlar verirken, birbirleriyle haberli olmalarını olmazsa olmaz görürüm.

Siyasette bunlar çok mu safiyane kalır, bilmiyorum...

bugün