Gülen ve Özel Harp İdaresi

Ahmet Taşgetiren

Bazı zamanlar olur ki medya adına ne verseniz insanlar nazik ifadeyle satın alır. Daha argosu “yer.”

Zamanın kısa tarihinde Ergenekon'da gerçekler yanında neler yedirildi.

Öyle dönemlerde “Yahu bu biraz kekre galiba” demek bile cesaret meselesi haline gelir.

Eski Genelkurmay İstihbarat Dairesi Başkanı, bir ara İşçi Partili-Aydınlıkçı İsmail Hakkı Pekin, önce bir TV kanalında ardından Milliyet'te Tunca Bengin'e “Fethullah, Özel Harp Dairesi elemanıydı” deyivermiş. Bu iddiaya Şevket Eygi'nin ismini de ilave etmiş. İddiaya göre bu iki isim 1959'da Özel Harp Dairesi'ne alınmış. İfadeleri şunlar:

“Evet. Özel Harp Dairesi’ne bağlı Seferberlik Tetkik Kurulu’nun elemanıydı. Eleman muvazzaf subay gibi daimi görevli değil. Bunlar ismen kaydedilmiş gerektiğinde kullanılmak üzere adamlar. Yerleri, hareket tarzları belli ve bütün bunlara birtakım kolaylıklar sağlanmış, birtakım haklar tanımışlar. Siyasiyse desteklenmiş, tüccarsa ihalede, kredi verilmede kolaylık sağlanmış ya da kanaat önderiyse bunların faaliyetlerine müsaade edilmiş falan gibi. Hatta 1980 yılında İzmir’de Sıkıyönetim Komutanı amiral Fetullah Gülen’i tutukluyor fakat daha sonra serbest bırakıyor.”

“Nasıl serbest bırakılıyor?

“Fetullah Gülen’i bıraktırmak için önce Deniz Kuvvetleri Komutanı arıyor sonra Kara Kuvvetleri Komutanı telefon ediyor. En son Kenan Paşa’nın telefonundan sonra serbest bırakılıyor.” (10 Aralık 2018)

***

Alın bakalım, yer misiniz yemez misiniz?

Gülen hakkında olumsuz ne verilse yenilecek süreçleri yaşıyoruz. O ve ekipleri de böyle bir zemine malzeme taşıyor.

Yalnız, böyle bir haber gündeme gelince sorulacak sorular çıkıyor ortaya.

Malum bir “Derin Devlet” vakıamız vardır.

Devleti ve ülkenin bekasını, seçilmişlerden bile çok düşündüğü ve ülkenin bekası tehlikeye düşüyorsa, seçilmişleri bile aşarak harekete geçebileceği farz edilen bir yapı.

Özel Harp Dairesi ya da Seferberlik Tetkik Kurulu da, ülke işgale uğradığında milis direnişini hazırlayacak olan, belli ki Derin Devlet'le iletişim halinde çalışacak bir yapıyı oluşturuyor. Bu yapının gerektiğinde kullanacağı silah ve mühimmata sahip olduğu da, kamuoyuna yansıyan bilgiler arasındadır. Genelkurmay böyle bir yapıyı kabul eder-etmez bir konumda tuttu bugüne kadar kendini.

Bugüne kadar bu işi bilebileceğini düşündüğüm pek çok insana sordum Derin Devlet'i.

“Varlığı”na inanmamak bir tür saflık gibi göründü. “Bunca şey var, iktidarların boyunu aşan, nasıl inanmazsın, bunu kimler yapıyor, ya da iktidarlar buna nasıl müdahale etmiyor?” cümleleri de peşinden geldi. Ancak varlığından haberdar olabilecek olanlar da  devlet hayatı içinde yılları geçmesine rağmen buna tanık olmadıklarını ifade ettiler.

Bazen sordum:

Özal Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı yaptı. “İlk Sivil cumhurbaşkanımız” dedik.

Erbakan Başbakanlık yaptı. Derin Devleti en çok onun merak etmesi lazım.

Abdullah Gül Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı yaptı.

Ahmet Davutoğlu Başbakanlık yaptı.

Ve Tayyip Erdoğan. 16 yıldan bu yana Başbakan, Cumhurbaşkanı ve tabii “Başkan” olarak siyasetin merkezinde.

Soru şu: Bütün bu insanlar nasıl bir devlete ve derin devlete tanıklık ettiler? 

Mesela Cumhurbaşkanı-Başkan Erdoğan döneminde bir “Derin devlet” var mı? Nerede, ne yapıyor bu yapı? Varsa bu yapı, seçilmiş iradenin kontrolünde mi, bir istişare organı mı, bir icra gücü var mı, örtülü operasyon gücü söz konusu mu, MİT'ten ayrı bir yapı mı? TSK içinde mi, dışında mı? Seferberlik Tetkik Kurulu ile ilgisi söz konusu mu? 15 Temmuz'un neresindedir bu yapı?

Ya Gülen? Ya diğer isim ya da isimler?

Ne zaman kesildi ilişkisi Gülen'in bu yapıyla ya da kesildi mi?

Mesela şu anda ülkeyi yönetenler Gülen'in bu ilişkisine ne zaman vakıf oldular?

Bir de böyle bir bilginin, mesela Gülen'e bağlı kişiler için anlamı nedir? Bu kişiler nasıl bir bağlılık duygusu içinde ilişkilerini korurlar?

Görüldüğü gibi, soru içinde soru var. Öyle yalın biçimde “Gülen Özel Harp elemanıydı” deyip işin içinden çıkmak mümkün değil. Hele “Bugün kimler var bu yapının içinde?” sorusu zihinlerde burgu gibi işlerken?