“Gözaltına almayın... Çağırsaydınız gelirlerdi”... Mi acaba?

Hasan Karakaya
"Gözaltına almayın... Çağırsaydınız gelirlerdi"... Mi acaba?

"Ergenekon Terör Örgütü"nün avukatlığı"na ve "sulandırıcılığına" soyunanlar ne diyorlardı?.. "Sabaha karşı gözaltına alınan insanlar, anlı-şanlı adamlar" diyorlardı!.. "Bu kadar ünlü insanlar kaçacak değiller ya!.. Savcılar ve mahkemeler, gözaltı emri verip de, bu anlı-şanlı insanları gözaltına aldıracağına, kendilerini davet etseydi; gelirler ve ifadelerini verirlerdi!"
Aynen böyle diyorlardı.. Öyle ya; "gözaltı"na alınanların çoğu, "mevki-makam sahibi" insanlardı!.. "Ünlü" isimlerdi!.. "Anlı-şanlı adamlar"dı!.. Onlar, "asla kaçmaz"lardı!.. Çağırılsalardı, savcıya gider, ifade verirlerdi!..
Mi acaba?..
İşte gördük ne olduğunu...
"Operasyon" lâfını duyar duymaz, kimlerin alel acele Türkiye"yi terkettiklerini gördük!..

ERSÖZ VE ÇÖMEZ NEREDE ACABA
Meselâ, Emekli Tuğgeneral Levent Ersöz!.. Meselâ, eski milletvekili Turhan Çömez!..
Sahi, onlar nerede şimdi?.. Rusya"da mı, Londra"da mı?.. Ya da, "yeraltı"na mı indiler?.. Kimbilir, belki de kanat takıp uçmuşlardır!..
Peki, niye "teslim" olmadılar "savcı"ya?.. Göğüslerini gere gere savcının karşısına çıkıp, "Bizim suçumuz yok!.. Hakkımızdaki iddialar, birer iftiradır" diye, niye yiğitlik göstermediler?..
Ne yani, onlar "anlı-şanlı adamlar" değiller mi?.. "Emekli Tuğgeneral" veya "eski milletvekili" ünvanları "ünlü" olmak için yeterli değil mi?..
Demek oluyor ki;
Ateş bacayı sardığında, ne "ün" geliyor göze, ne de "şan-şöhret!"
Vınnn!.. Ver elini Rusya!..
Ya da, Londra!..
Hesap ettim, "Rus silâh firmasına danışmanlık" yapan Levent Ersöz, "tam 196 gündür" kaçak...
"Dalak" ameliyatları ile ünlü Dr. Turhan Çömez de "tam 213 gündür" ortalıkta yok!..
Ersöz 24 Haziran 2008"de, Çömez 7 Haziran 2008"de bir gitmişler, pir gitmişler!..
Söyleyin Allah aşkına;
Savcı, böyle bir ihtimali değerlendirip, "gözaltı" talimatı vermeseydi de ne yapsaydı acep?..

22 BOMBALI YARBAY NEREDE?
Beni, en çok şaşırtan "kaçak"lardan ikisi, Yarbay Mustafa Dönmez ile Yeditepe Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Bedrettin Dalan oldu!..
Önce, Mustafa Dönmez"den söz edeyim...
Dediğim gibi, kendisi "muvazzaf" bir yarbay... Yani, halen görevde!.. İşte bu yarbayın Sakarya"nın Sapanca ilçesi Kadıpınar Köyü"ndeki evinde, "tam 22 el bombası, 100"ü aşkın mermi, 3 kaleşnikof tüfek ve 7 tabanca" ele geçirilmiş iyi mi?..
"Birkaç bomba ile darbe mi olur?" diyenlerin kulaklarını çınlatarak, geçelim "firar" veya "kaçma" hikâyesine...
Efendim; hakkındaki "yakalama emri" üzerine, güvenlik güçleri "telefon" ederler Yarbay Mustafa Dönmez"e..
Mustafa Dönmez, telefon eden polise der ki; "Ben de Emniyet"e geliyordum zaten!"
Ancak, ne gelen vardır, ne giden!..
Gidiş, o gidiş!..
Kaçış, o kaçış!..
Bakalım, kaç gün, kaç ay veya kaç yıl sonra, nerede ortaya çıkacak?..
Yakalandığında, herhalde sorarlar:
"Bomba"ları kulaklarına "küpe" olarak mı takacaktın?.. "Kaleşnikof"ları da herhalde "kürdan" olarak kullanacaktın?!?..

DALAN HASTA MI, USTA MI?
Dedim ya, "iki firar" hikâyesi, beni çok şaşırttı... Bunlardan birisi de, Bedrettin Dalan"ın kaçması oldu!..
Kendisini, en son bir televizyon kanalında görmüştüm.. İddialara göre, Dalan "hasta" idi ve bazı ilaçların kendi üzerinde denenmesi için "gönüllü kobay" olmuştu!..
Ya, "çok uzun yaşayacak"tı,
Ya da "ölecek"ti!..
Derken, 7 Ocak"taki "Ergenekon Operasyonu"ndaki 10. Dalga"nın başladığı gün, "arananlar"dan biri olan Bedrettin Dalan"ın da "yurt dışında" bulunduğu için gözaltına alınamadığı açıklandı.
Ben de, saf saf; "Adam hasta" dedim, "Tedavi için yurt dışındadır!"
Sonra öğrendim ki, kazın ayağı hiç de öyle değil!..
Benim, saf saf "hasta" dediğim adam, meğer "sapasağlam"mış ve aldığı "tüyo" üzerine apar-topar Türkiye"yi terketmiş!..
"Ne zaman, nasıl terketti" sorusuna cevap aramak için internete girdiğimde, 1 Aralık 2008 tarihli şu haber çıktı karşıma:
"Son günlerde çok yoğun bir tempo içerisinde çalışmalarını sürdüren Florida-Amerika Türk Radyosu, Ekim ayında Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın"ı ağırlamış ve geçtiğimiz hafta ise Atatürk"ün manevi kızı Ülkü Adatepe ile birlikte çok güzel bir hafta geçirmiş ve son olarak da, radyomuzu gönülden destekleyen ve bu amaçla yaptığımız, Türkiye ile ilgili çok özel programlar ile hepimizin aydınlanmasında büyük rol oynayan Sayın Bedrettin Dalan, radyomuzu ziyarete gelmiş ve hepimizi gururlandırmıştır.
İstek Vakfı ve Yeditepe Üniversiteleri kurucusu ve eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan sayın Bedrettin Dalan, radyomuzu ziyaret ve çeşitli temaslar için Amerika"da bulunmaktadır.
ABD topraklarından FM bandı üzerinden yayın yapan ilk Türk radyosu olma özelliğine sahip olan radyomuz için Türk tarihi ile ilgili çok özel ve daha önce hiç duyulmamış tarihi gerçekleri bizlere anlatarak aydınlanmamızı sağlayan sayın Bedrettin Dalan, bu güzel ziyareti ile de, eşi ile birlikte bizleri gerçekten çok mutlu etti."
Demek oluyordu ki;
Dalan, "en az 1 aydır ABD"de" idi.
Ama, hayır!..

KİM BU PATRON, KİM BU GENERAL?
Biliyorsunuz, Bedrettin Dalan"ın "1 Aralık"tan bu yana" değil, daha önceden yurt dışına çıktığı yazıldı, çizildi!..
İddialara göre; "bir medya patronu" Bedrettin Dalan"ı arayıp, "Ergenekon operasyonu kapsamında seni de gözaltına alacaklar" demiş!..
Bunu duyan Dalan, vınnn!..
Bizim muhabirler, bu konuyla ilgili şu bilgiyi verdiler bana;
"TSK"da görevli bir general, soz konusu medya patronuna giderek, Dalan"ın içeri alınacağı bilgisini verdi.
Bunun üzerine medya patronu, çok samimi olduğu Dalan"ı aradı ve durumdan haberdar etti. Bunun üzerine Bedrettin Dalan, 24 Ekim 2008 tarihinde çevresine "Ankara"ya gideceğini" söyleyerek ayrıldı.
Ancak Dalan, Ankara"ya değil, ilk uçakla İngiltere"ye uçtu. Bir süre İngiltere"de kalan Dalan, daha sonra İsrail"e geçti.
İsrail"de çeşitli temaslarda bulunan Dalan, oradan ABD"ye geçti. Dalan bu süre zarfında ABD ile İngiltere arasında birkaç defa gidip geldi. Şu anda ABD"de!"
Nasıl, sizce de ilginç değil mi?..
"Bir general!.. Bir medya patronu!"
Hayli ilginç!..
Acaba, "kim" bunlar?!?..
Dalan yakalandığında; bu "medya patronu"nun kim olduğunu herhalde açıklar!..
Bu arada, "kasa"sında bulunan "2"si ruhsatlı 7 adet silah ve bu silahlara ait 7 bin mermi" ile ne yapacağını da açıklar!..
Tabii, "yakalanabilir" ise!..

HER YERDE SİLAH... HER YERDE İSRAİL!
Her neyse... "Anlı şanlı adamları niye gözaltına alıyorsunuz?.. Çağırsaydınız gelirlerdi!" diyerek "Ergenekon avukatlığı"na soyunanlara bir selam daha çakıp, geçelim şu "yer-gök cephanelik" olayına!..
Önceki gün, bir "toplantı"ya gitmek üzereyken, tam gazeteden ayrılıyordum ki, Ankara Muhabirimiz Aslan Değirmenci aradı... "Ağabey, şu anda Gölbaşı"na gidiyoruz" dedi, "İbrahim Şahin"in evinde krokiler bulunmuş... Bu krokiler üzerine Gölbaşı"nda kazı yapılacakmış!"
Ne yalan söyleyeyim;
Geç saatlere kadar bekleyip de bir haber gelmeyince, "Herhalde fos çıktı" dedim..
Sabahleyin kalkıp da televizyonları açtığımda ise, dehşete kapıldım!..
Evet, dehşete kapıldım, çünkü; kazı yapılan arazide, toprağın 20-25 santimetre altında gizlenmiş olarak, "2 adet lav silahı, 10 adet el bombası, 10 adet sis bombası, aydınlatma mayını ve çok sayıda mermi" bulunmuş!..
Sonra, "6 ayrı yerde" daha "kazı" yapıldığını herhalde duymuşsunuzdur!..
Bakalım, oralardan ne çıkacak?..
Onu da, bugün öğreniriz herhalde!..
Yalnız, bu "kazı"ların ve kazılarda bulunan "silah"ların hemen hepsi İsrail tarafından "hibe" edilen silahlar!..
Güya, "Apo"ya yönelik operasyon" için hibe edilmiş bu silahlar!.. Operasyon yapılmayınca, her nasıl olmuşsa olmuş, Özel Harekât Dairesi eski Başkanvekili İbrahim Şahin"in elinde kalmış bu silahlar!..
Sonra da, "kayıp" olmuş!!!..
Bir ara, Susurluk Komisyonu Başkanı Mehmet Elkatmış soracak olmuş İbrahim Şahin"e;
"Nerede bu silahlar?"
"Söyleyemem" demiş İbrahim Şahin; "Bu, bir devlet sırrıdır!"
Ne ilginçtir ki;
O silahların bir kısmı ile, daha sonra "cinayet"ler işlenmiş!..
Yani, malûm "faili meçhul"(!)ler!..
Şöyle bir düşündüm de;
"Bu İsrail"in sızmadığı bir resmi örgüt yok mu Allah aşkına?"
Şu hale bakın;
"Ergenekon"un altından da İsrail çıktı!.. Ve dolayısıyla Susurluk"tan da!"
Peki, adına İsrail denilen bu terör devleti; üzerine binemeyeceği bir eşeğin önüne ot atar mı?..
Atıyorsa, vardır bir sebebi!..
Hele söyleyin; bir çıkarı, bir beklentisi olmasa, o "suikast silahları"nı niye hibe etti İbrahim Şahin"e!..
Ya da, "başkaları"na!?!..
Hani, demek istiyorum ki;
"Her işin altında bir İsrail parmağı arayanlar" pek de haksız değiller galiba!..
Baksanıza;
"Ergenekon-İsrail el ele!"
Hem de;
"Silah hibe edecek" kadar!..
Son olarak şunu söylemek istiyorum: Bulunan şu son silahlar; "Birkaç bomba ile darbe mi yapılır?" diyen "Ergenekon çömezleri"ne kapak olsun!..
Ne "birkaç bomba"sı?!?..
Meğer, "cephanelik" üzerinde oturuyormuşuz da, haberimiz yokmuş!..
İyi ki "kararlı savcılarımız" varmış!..
------------------
28 Şubat ve fişleme!
Dün sormuştum, yine sorayım... "Ergenekon operasyonları Cumhuriyet"e sahip çıkanları hedef alıyor!.. Bu operasyonlar, 28 Şubatçılara karşı yapılmaktadır" diyorlardı ya, ben de sormuştum ya; "Bu operasyonlar 28 Şubatçılara karşı yapılıyor ise, 28 Şubat kime karşı yapıldı?"
Demeye kalmadı, "bilgi"ler gelmeye başladı!..
Gözaltına alınan "9 muvazzaf subay"ın evlerindeki "bilgisayar kayıtları"nda ve "dosyalardaki evraklar"da neler bulunmuş biliyor musunuz;
"Fişleme listeleri!.."
Evet, evet; fişleme listeleri...
Kim "İrticacı"(!)dır, kim "namaz" kılar, kimin "eşinin başı örtülü"dür, kim "oruç" tutar ve kim "içki" içmez?..
İşte bunların çetelesi tutulmuş tek tek!..
Birçok subay ve astsubay "kara liste"ye alınmış!..
Hani, diyorum ki; bu operasyon "28 Şubat"a karşı" yapılmış ise, 28 Şubat "kime karşı" yapıldıydı acaba?..
Sorunun cevabı, "fişleme listeleri"nde olsa gerek!..

vakit