Firavunun günahına giriyoruz

Mehmet GÖKTAŞ

Şu Kovid-19 belası karşısında bir takım insanlara bakıyorum da gavûrlukta Firavundan fersah fersah ilerdeler, Firavun bunların eline su dökemez.

Her şeyden önce Firavun başlarına gelen bütün belaların Allah’tan olduğunu biliyordu ve söz konusu bu belaları ancak Allah’ın kaldırabileceğine inanıyordu.

Kur’an’ın bize bildirdiğine göre Firavun ve adamları Hz. Musa’ya iman etmeyince ve özellikle İsrailoğullarını serbest bırakmayınca Allah Teala üzerlerine tufan gönderiyor, çekirge sürüleri gönderiyor, haşerat ve kurbağa gönderiyor, sularını kana çeviriyor. Azap üzerlerine çökünce; “Ey Musa, sana verdiği söz hürmetine Rabbine dua et! Eğer bizden bu belayı kaldırırsan söz veriyoruz sana iman edeceğiz ve İsrailoğullarını seninle birlikte salacağız. Ne zaman ki bu azapları kaldırdık ve belirli bir vakte kadar onlara mühlet verdik, sözlerinden caydılar...” (7/ 133-136)

Tevrat’ta bu olay daha detaylı bir şekilde anlatılıyor, söz konusu âfetlerin her biri için Firavun ve adamları Hz. Musa’ya gelip Rabbine dua etmesini istiyorlar.

Müslümanlar olarak bile bazen Firavunun günahına giriyoruz, en azından onu yanlış ve eksik tanıyoruz. Tamam, Firavun bir kâfirdir, zalimdir, despottur. Fakat Allah’ın varlığını birliğini kabul eden birisidir ve görüldüğü üzere Firavuna göre belaları gönderen de O’dur kaldıran da O’dur.

Diyeceksiniz ki; nasıl olur, Firavun kendisi ilahlık iddia eden birisi değil mi, “ben sizin yüce rabbinizim, benden başka bir ilahınızın olduğunu bilmiyorum. Hatta bizzat Hz. Musa’ya; eğer benden başka bir ilah edinirsen zindanlara atarım...” diyen birisi değil mi?

Evet bunları söyleyen odur, ilahlık ve rablık iddiasında bulunan odur. Fakat onun kastettiği; “Sizi yoktan ben yarattım, yeryüzünü ben yarattım, güneşi, ayı, yıldızları ben yarattım ve şu anda onları idare eden benim...” demiyor, öyle dese herkes güler buna.

Ya ne demek istiyor Firavun? “Burada benim dediğim olur, burada benim düdüğüm öter, söz benimdir, hüküm benimdir, kanun benimdir, doğru nedir, yanlış nedir ancak ben bilirim...” Onun ilahlıktan ve rablıktan maksadı budur.

Biz yine günümüzün gâvurlarına gelelim. Allah’a hiç inanmayanlar bir tarafa Allah’ın varlığını birliğini kabul ettiği halde O’nun hiç bir şeye karışmadığına, hiç bir bela ve felâketin O’ndan gelmediğine, dolayısıyla O’na yalvarmanın anlamsız olduğuna inananlara şahitsiniz öyle değil mi?

Daha da kötüsü, Allah’a yalvaranlara, dua edenlere dil uzatanları, alay edenleri gördükçe onları Firavunla kıyaslamak içimden geldi, siz de kıyaslayın, görün bakalım gâvurlukta hangileri daha ileride.