“Filistin halkının güvenliği için İsrail’i yok et!

Abdurrahman Dilipak

Kızmayın hemen, o başlığı tırnak içine aldım.

Netanyahu ne diyor: “İsrail halkının güvenliği için Gazze’yi tasfiye edeceğiz.”

Bu mantık doğru ise, eğer BM, AB bu iddiayı onaylıyorsa, o zaman Hamas da “Filistin halkının güvenliği için İsrail’i yok et!” diyebilir.

Zaten bunun için İsrail Nazi Almanyası, Mussolini İtalyası, Stalin Rusya’sı kıyaslanmıyor mu?

Hitlerin Nazilere yaptığı kaç ay sürmüştü ve bu işin faturası ne olmuştu! Nazi zulmü 1933’de başladı 1946’da sona erdi. 1948’de BM Soykırım Suçunun Engellenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi (SSECS) imzalandı. 14 Mayıs 1948’de de zaten İsrail kuruldu. Yahudi soykırımı, bazı iddialara göre, Yahudileri Filistin’e götürmeye zorlamak için üretilen Siyonist bir komplo idi. Onun için de ölüm ve vahşet senaryoları abartılarak bunun üzerinden bir kampanya yürütüldü. 24 Ekim 1945’de de BM kurulmuştu. 1945-1946-1948 tarihleri ilginç. Belfaur deklarasyonu ve Sycos Picot deklarasyonları, Tahran, Yalta ve Postam konferanslarını, Kahire konferansını birlikte düşünmek gerek. Yahudi soykırımı 1933’de başladı 1946’da sona erdi. Bu zulüm sadece Yahudilere yapılmadı ama, ötekileri pek hatırlayan da olmadı. Soykırım, sadece Yahudileri değil, Çingeneler, eşcinseller, Polonyalılar, özürlüler, komünistler, Yehova Şahitleri, akıl hastaları, Rus ve diğer Slav aydınları, Rus savaş esirleri, bazı Katolik ve Protestan din adamları, sendikacılar. Bu arada bazı Afrikalılar ve tüm Üçüncü Reich karşıtı siyasi görüşlüleri de hedef  almıştı. Afrika kökenli Almanların da olduğu binlerce kişi ise zorla kısırlaştırıldı.. Bu katliamın tek gerekçesi vardı: Irkçılık... Darwin’e göre Aborjinler, insanlaşma aşamasını tamamlamamış maymunlardı mesela... Diğer katliama uğrayanlar ise insanlığın alt katmanları, gelişmemiş ya da bozulmuş ayıklanması gereken karakterlerdi.

İsrail’i ilk, Cezayir’i son tanıyan ülkelerden biri olma utancını bize kimler, niçin yaşattılar onu da görmek gerek.

Soykırım, BM’nin sözleşmesinin 2. maddesinde “ulusal, etnik, ırksal ve dinsel bir grubun bütününün ya da bir bölümünün yok edilmesi niyetiyle girişilen şu hareketlerden herhangi biridir: grubun üyelerinin öldürülmesi; grubun üyelerine ciddi bedensel ya da zihinsel hasar verilmesi; grubun yaşam koşullarının bunun grubun bütününe ya da bir kısmına getireceği fiziksel yıkım hesaplanarak kasti olarak bozulması; grup içinde doğumları engelleyecek yöntemlerin uygulanması; (ve) çocukların zorla bir gruptan alınıp bir diğerine verilmesi” şeklinde tanımlanmaktadır.

Evet, Yahudi katliamı sadece 13 yıl sürdü. Filistin halkının katliamı aslında, İngilizlerin bölgeye gelişi ile başladı. Bir asra yakın orada kan akmaya dev Osmanlı İmparatorluğu savaşı kaybedince bugünkü BM’nin temelini oluşturan Milletler Cemiyeti Filistin’i İngilizlere verdi. Filistin’de bir Yahudi devleti olarak, İsrail kuruldu. 1917 yılındaki bu deklarasyon ilk Balfour Deklarasyonudur. 1926 yılında, İngiliz sömürgeleri konusunda ikinci bir Balfour Deklarasyonu daha yayınlanmıştır.

Balfour, 2 Kasım 1917’de uluslararası Siyonist hareketi liderleriden olan Lord Rothschild’e bir mektup göndererek, Filistin topraklarında bir Musevi devleti kurulması için İngiliz hükümetinin destek vereceğini bildirdi. Ülkedeki öteki meskun toplulukların medeni ve dinsel haklarının ihlal edilmemesini de usulen hatırlattılar. Osmanlı Devleti’nin Arap yarımadasındaki topraklarının İngiltere ve Fransa arasında paylaşılması protokolü olarak bilinen Sykes-Picot Antlaşması ve Mekke Şerifi Hüseyin ile İngiltere’nin Mısır’daki Yüksek Komiseri McMahon arasında gizli olarak imzalandı. Amerikalılar da, Ortadoğu’da bir Yahudi devletinin bulunmasını, Ortadoğu politikaları için sağlam bir dayanak oluşturacağını düşünüyordu. Bu deklarasyonu daha sonra ABD ve İtalya da destekledi.

Bu Sycos-Picot anlaşması I. Dünya Savaşı sırasında, 29 Nisan 1916’da Kut’ül Ammare savaşı ardından İngiliz kuvvetlerinin Osmanlı 6. Ordusu karşısında bozguna uğramasından 17 gün sonra 16 Mayıs 1916 tarihinde İngiltere ve Fransa arasında yapılan ve Osmanlı Devleti’nin Ortadoğu topraklarının paylaşılmasını öngören gizli antlaşmadır. Şimdi bunları yeniden konuşma zamanıdır. Bugün Suriye, İsrail, Ürdün, Lübnan diye ayrı bir devletin varlığından söz edenler, bu plandan, bu bölücülükten, bu paylaşımdan söz ettiklerinin pek farkında değiller sanki. Yüzyıl önce biz tek devlettik ve İsrail yoktu.

Evet, bu soykırım, ayrıştırma, simgeleme, ötekileri aşağılama ve yok edilmesi gereken bir mahkum olarak görme, örgütlenme, kışkırtma, hazırlık ve imha aşamaları ile neticeye gider. Netanyahu’nun açıklaması İsrail’in imha aşamasına geldiklerini gösteriyor.

Uluslararası yasalar ve soykırım hukuku açısından baktığımızda, muhaceret ve savaş hukuku açısından baktığımızda ortada bir soykırım suçu, insanlık suçları, savaş suçları, saldırganlık suçları hepsi var. Ve bunlar BM, AB’nin gözleri önünde oluyor. Adalet, barış, özgürlük, insan hakları ve hukuk devleti her şey ayaklar altına alınabiliyor.

Bugün darbeye darbe, darbeciye darbeci diyemeyen bir Batı ve onlara alkış dağıtan yerli ve yabancı ihanet çeteleri var.

1943’te Lemkin soykırımı şu şekilde tanımlıyordu: “Genel anlamda konuşursak, soykırım milletin tüm üyelerinin kitlesel kırımlarla yok edildiği durumlar hariç, bir milletin anında yok edilmesi anlamına gelmek zorunda değil. Ulusal bir grubun yok olması niyetiyle grubun elzem yaşam kaynaklarının yok edilmesi amacını taşıyan çeşitli hareketlerden oluşan örgütlü bir plan ifade eder. Bu tür bir planın hedefi ulusal gruplara ait siyasi ve toplumsal kurumların, kültürün, dilin, milli hislerin, dinin ve iktisadi varlığın tahrip edilmesi ve bu gruplara dahil kişilerin bireysel güvenlik, özgürlük, sağlık, onur ve hatta yaşamlarının yok edilmesidir.”

Evet, şimdi bir karar verelim, İsrail’in yaptığı nedir?

Son söz: Haksızlıklar karşısında susanlar dilsiz şeytanlardır. Bir insana yapılan bir haksızlık, bütün bir topluma yöneltilmiş bir tehdittir. 

Selâm ve dua ile..

yeniakit