Farkında olmak ve olmamak

Abdullah Büyük

Yolda yürürüz, parkta, bahçede de yürürüz. Ancak Safa Tepesi ile Merve Tepesi arasında yürümemiz farklıdır. Dinimizden bir mesele öğrenmek için veya sohbet meclisine katılmak için yahut da bir köye irşat etmek için yürümek farklıdır.

Durur ve bekleriz, kasiyere para vermek için, toplu taşıta binmek için durur bekleriz. Ancak Arafat"ta kısa bir müddet durup beklemenin manası, mesajı çok farklıdır.

Su içeriz, susuzluğumuzu gidermek için... Ancak masada bekleyen bir bardak suyu sağ elimize alarak, besmele çekerek, içme boyuna üç sefer ara verip bardağı dudağımızdan uzaklaştırıp içmemiz çok farklıdır. Mühim olan bu farkları fark etmek. Farkı fark etmek, kulluğumuzun seviye kazandığını, kaliteli olduğunu belirtir. Bunun zıddı ise rastgele bir hayat ve rastgele bir tavırdır.

Farkında olarak yaşamak, Resulullah"la (sünnetiyle) birlikte yaşamak demektir. 24 saat süren bir günde, Resulullah ile birlikte olduğumuz zaman dilimi ne kadardır? Onu her inanan insan vicdanında cevaplandırır.

Farkında olmayarak yaşamak, insanı, benliğinden, kişiliğinden de uzaklaştırır. Düşünecek olursak, sanki organlarımız bize ait değil gibi hareket ediyoruz. Vücudumuzdaki organlara ne kadar emir verip, onları yüce yaratıcısına şükreder hale sokabiliyoruz? Birçoğumuzun evine bakarsak, nerede ise bir seccade sığabilecek kadar boşluk kalmış. Sanki evlerimiz de bizim değil. İlanlar, reklamlar, basın, televizyon tesiri ile dizayn edilen evlerimizin, cidden mümin insanın denetiminde, hâkimiyetinde olduğunu söyleyebilir miyiz?

"Ama"sız Müslüman olan kaç kişi vardır aramızda acaba? Ne demek "ama"sız Müslüman olmak? Falan insan çok fedakâr, çok cömert... "ama"... Mahallemizin imamı değerli bir insan. Çok güzel namaz kıldırıyor. "ama"... Hocamız çok iyi biridir. Koşar, koşturur. "ama"...

Diyebilir miyiz? İmam Azam büyük bir hukukçuydu. "ama"... Muhammed Esad Erbili salih, fadıl bir insandı. "ama"... İşte günümüzde irfan açlığı ve irfan açıklığı olduğu için "ama"sız Müslüman yok denecek kadar azaldı. Sebep nedir? İrfandan uzak kaldık, farkında olacağımız her şey, rastgeleye dönüştü.

Farkında olmamanın getirdiği bir başka sıkıntımız vardır ki, üzerinde çok durulması gerekir. Azaltılmış İslam ve daraltılmış dindarlık. Cihanı kuşatmış olan dinimizi, merhum Ömer Nasuhi Bilmen"in Büyük İslam İlmihali ile nerede ise sınırlandırmışız. Bunun neticesi ne olmuş? Günümüzde birçoğumuz, İslam Dininin itikat, ibadet ve ahlak bölümüne odaklanmışız. Böyle olunca da dinimizin hukuk, ticaret, sosyal ve siyasal alanında dökülüyoruz.

Mesela, Nisa Suresinin 59. Ayetini okuyup, gereğini yerine getirmeyenler için ilim ehli "Bu tavırda olanlar, Allah"a ve ahiret gününe inanmamış olurlar" sonucunu çıkarmışlardır.

Neticeye gelelim: İnancımızın, ibadetlerimizin, ticaretimizin, aile hayatımızın farkında olmanın yolu, can havli ile gayret etmek ve üzerimizdeki tembelliği ve sorumsuzluğu atmaktır. Çocuklarımızı dert edindiğimiz kadar, İslam Davasını dert edinmezsek, rastgele bir hayatı yaşamaya devam ederiz demektir. Mevlana, "Allah davası uğruna bir nefes tüketir ve bunun karşılığını almazsan, ben kâfirim" diyor. Ve bir başka sözünde, "Beni Allah"a yaklaştırmayan dini yakar atarım" diyor. Öyle ise farkında olmak, ilahi bir kamera altında olduğumuzu idrak emekle mümkündür. Farkında olmak, "Ulaşabildiğimiz her yerin sorumluluğu beni ilgilendirir" inancına sahip olmak demektir. Ve farkında olmak, kaderimizi, Allah ile birlikte yaşanan bir süreç olduğu şuuruna varmak demektir.

 
akit