‘Fabrika ayarları’na aykırılığa, ancak 3-4 hafta dayanabildi!

Selâhaddin Çakırgil

İsmini zikretmeye gerek bile yok; muhalifliği, ‘hiçbir sınır tanımadan yıpratmak’ şeklinde anlayan bir politikacının, ‘1 Eylûl- Yeni Yargı Yılı’nın başlaması münasebetiyle Cumhurbaşkanlığı Kulliyesi’nde yapılacak törene katılmayacağını açıklaması ve hele de 30 Ağustos günü Dumlupınar’da yaptığı konuşma; evet, kendi ‘fabrika ayarları’na aykırılığına 3-4 haftadan fazla dayanamadığını gösterdi.

Evet, ‘15 Temmuz Darbe Hıyaneti’ sonrasında, fabrika ayarlarına, fıtratına aykırı olarak, kendisinden normalde beklenenin dışında olumlu bir tutum sergilemiş ve şaşırtmıştı. Çünkü milletin güvenini kazananların her yaptığına karşı çıkmayı siyaset yapmak zanneden bir fıtrattaydı. Ama şimdi, 3-4 haftalık farklı bir tavır sergileyişten sonra yeniden -kendisinin sıkça kullandığı- fabrika ayarlarına dönüyor.

***

Ancak, o 3-4 haftalık olumlu görüntü -ya da, maske- onu çok rahatsız etmiş olmalı ki, ülkenin içinde bulunduğu sıkıntılı durumdan kurtulabilmesi için Cumhuriyet’in kurucu ilkelerine dönülmesi gerektiğinden de söz etti Dumlupınar’da ve Osmanlı dönemini bütünüyle ve seviyesizce saldırılarla suçladı. Ama o gün dolayısıyla daha bir yücelttiği ‘tek kişi’nin de, o kötülediği Osmanlı döneminin bir ürünü olduğunu unutuyordu.

***

Cumhuriyet’in kurucu ilkeleri nedir?

Var mı bunun objektif kriterleri ve belgeleri..

8 Temmuz 1919 gecesi, Padişah’a gönderdiği ve, ‘Hilafet makamının .. Hayatımın son noktasına kadar daima koruyucusu ve sâdık bir ferdi kalacağımı arz ederim’ diye yazdığı mektubu mu?

Evet, M. Kemal’in Balıkesir’de, Zagnos Paşa Camiinde yaptığı konuşma mı?

Ya da, Ankara’da 1921’de Dikmen köylüleriyle konuşurken, ‘Bunlar Hafta Tatili’ni Cuma’dan gâvurların tatil günü olan Pazar’a almak istiyor..’ diye Garbçıları /Batıcıları suçladığı sözleri mi? Ya da, 1922-Sakarya Muharebesi’nden önce Sultan Vahdeddin’e Padişah’a gönderdiği mesajda dile getirdikleri mi? 

***

Evet, hangisi Cumhuriyet’in kuruluş ilkeleri? (Herhalde KK., Cumhuriyet gazetesinin kuruluş ilkelerinden söz etmiyordur.)

Cumhûriyet’in kuruluş ilkeleri ise.. Cumhuriyet’in ilan edildiği dönemde ve 1924 -Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda, /Anayasası’nda, ‘Devlet’in dini, din-i İslam’dır..’ kaydı da vardı.

Yoksa onlar hepsi yalan mıydı, milleti kandırmak için miydi?  

Ki, 40 yıl öncelerde, ünlü kemalist -müteveffâ- Prof. H. Veldet Velidedeoğlu, TV ekranlarında, resmî ideolojinin ilk ismi konusunda, ‘Halka elbette yalan söyledi.. İyi de yaptı.. Söylemeseydi de, mürteciler başa mı geçsindi..’ demişti. Bugün de bu kişi, o yalan ve entrikaları ve Cumhuriyet Halk Fırkası’nın / partisinin ‘6 Ok’unu, ancak 1937’de dahil edilen ve sonra da kemalist resmî ideolojinin temeli olarak süngü ucu zorlamalarıyla anayasalarda dercolunan laiklik mi?

***

Dahası, bu kişi, 30 Ağustos günü Osmanlı’ya var gücüyle saldırdı. Ama çöküş zamanının olumsuzluklarını bütün bir geçmişe teşmil etmekte ise.. Osmanlının kültür ve san’at eserlerine denk ve kendimize özgü bir değerler sistemi hâlâ da geliştirilemedi.

***

Bu muhalif politikacı, ‘Darbeye de, tek adam diktasına da karşıyız..’ lafını da tekrarlarken, asıl ‘tek adam diktası’nın dikalâsını 90 yıldır temsil ettirdiklerini ve bunu anayasalarla koruduklarını göstermezlikten geliyordu.

Ama bu politikacı, Osmanlı’nın ne kadar geri kaldığına dair, çökertiliş döneminden örnekler verirken, kutsayarak bağlı olduğu liderlerin ‘Tanzimat kafası’ ve ‘gardrob devrimciliği’ zorbalıklarıyla, milletin kendisine gelmesine engel olduklarını kurnazca gizliyor. Belki de, milletimizin aslî  ‘fabrika ayarları’ndan çok farklı bir ayarda olduğunu göstermek istiyor.

***

Osmanlı’nın da elbette birçok yanlışı vardır. Ama o tarih dönemi, yanlışıyla-doğrusuyla bizim muktesebâtımızdır. Geçmişin yanlışlarına karşı çıkmak adına, doğrularına da karşı çıkılamaz.

stargazete