Ey düşmanım sen benim!..

Abdurrahman Dilipak

Şair öyle diyordu değil mi: “Ey düşmanım sen benim ifadem ve hızımsın/Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın.

Alman Faşistlerin, İslam düşmanlarının ve sağı-solu, Alevisi-Sünnisi ile AK Parti/Erdoğan karşıtlarının ittifak yapmaları ve daha günler öncesinden bir takım kişilerin, kurumların yazıp çizdikleri, söndürmek için üfledikleri ateşin alev almasına sebeb oldu..

Erdoğan’ı bir “istenmeyen adam” ilan etmedikleri kaldı.. Bütün bu çabaları, yazıp çizdikleri ile İslam dünyasında, Müslüman halkların gözünde yücelen bir başbakan var. Öte yandan Erdoğan birilerinin gözünde giderek büyüyen, bir türlü önlenemeyen bir tehdit..

Suudi yönetimi, dün İran’a karşı Türkiye’ye yaklaşırken, bu gün Türkiye’ye karşı İran’a yaklaşıyor..

Suudi Arabistan’da adeta olağanüstü hal ilan edildi.. Naibin naibi, Suudi derin devletinin sıkıyönetim komutanı gibi..

Birileri Esed’in ve Mübarek’in haline bakıp kendi geleceğini düşünüp öfkesinden ne yapacağını bilemiyor..

Aynı çevreler, İran’a düşmanlıktan vazgeçip bir yandan İran’ı yanlarına alırken, öte yandan İsrail’in desteğini almaya çalışıyorlar..

Cemaat sanki bu anlamda, giderek ABD, AB, Vatikan ve İsrail dışında, İslam dünyasındaki feodal yapılar, diktatörlük rejimleri ile yakınlaşmaya devam ediyor. Mursi’ye karşı Sisi’yi destekleyenlerin yanında yer alıyor..

Şunu görelim: Türkiye İslam dünyasında halkların nezdinde inanılmaz bir itibar görürken, otoriter hükümetlerin nezdinde giderek yalnızlaşıyor.. İşte tam da bu noktada, demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti bağlamında, batının ilkelerinden uzaklaşarak çıkar hesapları ile farklı vadilere savrulduğu görülüyor. Bu çifte standart ise, batının kendi içinde giderek daha da tutarsızlaşmasına sebeb oluyor. Batılı bir çok STK ve Media organı 3 maymunları oynamaya, gerçekleri çarpıtmaya devam ediyor..

Bu yaşananlar, batıda STK’ların ve Medianın ne kadar bağımsız olduğu konusunda ciddi kuşkuların doğmasına sebeb oluyor.. Batı Mediasının eklemlenmiş gazetecilerden oluşan kurgulanmış bir Media olduğu anlaşılıyor.. Bunlar uluslararası sistemin tetikçiliğe soyunan bir yapıyı oluşturuyorlar.. Türkiye’deki benzerleri gibi Truva Atı görevi görüyorlar. Tetikçilik yapıyorlar, yani çoğu “sahibinin sesi”.. Psikolojik harp dairesinin yayın organı gibi..

Bütün bu yaşananlar, bilinen gerçeklerin hatırlanması, hafızaların tazelenmesi açısından önemli..

Sonuçta bizim katlanmak zorunda kaldığımız güçlükler, mazlum halklar için bir baht kaynağına dönüşüyor..

Batı entelijansiyası, sivili, siyasalı, mediası, sermayesi, bürokrasisi ile bu kirli oyunun bir parçası gibi..

Bütün bu tartışmalar, İslam dünyasına, Türkiye’ye ilgiyi artırıyor.. Batının çirkin yüzü ortaya çıkıyor..

Bunlar ne yapacaklarını bilmiyorlar. Okulların tatiline iki hafta kaldı. Millet yaz tatiline gidecek.. Aleviler tutmazsa, bakarsınız yarın Kürt kartına oynarlar. Oslo, KCK, Roboski bir şey bulurlar.. Hatay bölgesine dikkat etmek gerek.. Oynayacak başka hangi kart kaldı. Borsayı dalgalandıramıyorlar.. Bütün oyunları, enstrümanları deşifre oldu. Şimdi harici dost ve müttefiklerini de yardıma çağırıyorlar.. Bana kalırsa her adımlarında biraz daha batıyorlar..

İşçi, memur, kim kaldı sokağa çekecek.. Ramazan’a bir ay gibi bir zaman kaldı ya hu!

Erdoğan % 60’la Cumhurbaşkanı olsun diye çalışıyorlar sanki!

Avrupalıların, Amerikalıların o her şeyi bilen, gören, tahmin eden, tedbir alan ajanlarına, politikacılarına, asker dostlarına, bilim adamlarına, düşünce kuruluşlarına ne oldu ya hu! Bu kadar akılsızlık, basiret bağlanması nasıl açıklanabilir yoksa.. Yerli işbirlikçilerinin hali pürmelalleri ortada.. Kılavuzları bunlar, daha çoook çekecekleri var..

Şu Almanya’nın haline bakın! Avrupa bu mu? Kendisi himmete muhtaç bir dede, nerdeki gayrıya himmet ede..

Avrupa’nın düşmana ihtiyacı yok, akılsız dostları, sonlarını getirmek için yeter..

Ailelerini kaybettiler. Yaşlı bir nüfusa sahipler.. Hayallerini ve umutlarını kaybettiler, duaları ve vicdanları ile birlikte.. İntihar etmek için uygun hale geldiler. Çünkü “varoluşları”na bir anlam yükleyemiyorlar. Çoğu yaratılışa inanmıyor zaten. Onun için de beyin zonklamasını, alkol, uyuşturucu ve fuhşun ve hedonizmin çılgın dünyasında unutmaya çalışıyor.. Tarihleri şuuraltlarını ve vicdanlarını rahat bırakmıyor.. Sömürge mirasının dibine vardılar.. İki ay sonra 1. Dünya Savaşı’nın başlamasının 100. yılı.  99 yıllık imtiyaz sözleşmelerinin sonu.. Mazlum milletlerin 300 yıllık makus talihleri için tarihin bir kavşak noktası olabilir içinde bulunduğumuz yıllar..

Bizim yoksulluğumuz batılıların zenginliği kadar büyük. Ya da onların zenginliği, bizim yoksulluğumuz kadar..

Kim ne yaparsa kendine yapar..

Allah servet ve iktidarı halklar ve ülkeler arasında evirir, çevirir..

Sanırım bizler tarihin kavşak noktalarından birindeyiz. Artık asıl derdimiz, düşmanın hileleri değil, aklımız ve imanımızı nasıl gücümüzün ve servetimizin önüne koyarız.. Yoksa kaybedenlerin kavram ve kurumları ile biz de aynı akıbete düçar oluruz..

Bu süreç çok zor olsa da son derece öğretici, bazı gerçeklerin anlaşılması ve mazlum halkların birbirine yakınlaşması açısından önemli..

Selam ve dua ile..

TEBRİK: Pazar’ı Pazartesi’ne bağlayan gece mübarek İsra gecesidir.. Bu gece bizim için uyanışa, Mekke-i Mükerrememiz, Medine-i Münevveremiz ve Mescid-i Aksamız , Filistinimiz, Suriyemiz, Mısırımız ve diğer biladı İslam’ın ve mazlum halklar ile birlikte ve tabi ki diğer mukaddes beldelerin kurtuluşu ve ümmetin vahdet ve uyanışına vesile olması için dua ediyor, duanızı ümid ediyor, kandilini tebrik ediyorum..

yeniakit