En sefil hayat, başkalarının istediği şekilde yaşanandır

Selâhaddin Çakırgil

Son günlerde Türkistanlı kardeşlerin iki ayrı iftarında bulundum. Zengin sofraları kurmamaya dikkat gösterenler, zengin sofralarında bulunmamaya dikkat edenleri davet etmişti. (Özbekler yemeğe ‘avukat’ dediklerinden, ‘avukat’  yedik yani..)  

***

Biz bu iftarları yaparken, baktım, Almanya’nın güneyinde, merkezi Stuttgart olan Baaden Württemberg eyaletinin başbakanı da oradaki müslüman kuruluşların temsilcilerine bir iftar vermiş..

‘Ohh ne güzel.. Şu medenîliğe bakar mısınız!’ diyebilirsiniz.

Sözkonusu eyaletin başbakanı, -üstelik de- yabancılarla, göçmenlerle dialogu en iyi sağladığı kabul edilen Yeşiller Partisi’nden.. Winfried Kretschmann..

Ama, bu kişi, o ‘medenîliğini’ bir başka ve kalas gibi bir incelikle taclandırmış ve içki sunmuş, davetlilere..

Davetlilerden DİTİB (Diyanet Teşkilatı) temsilcisi ve diğer bazıları durumu o kişiye bildirmişler, ama, o, ‘Burası, Almanya ve ev sahibi biziz.. İstemeyen içmez..’ deyip kesip atmış. Yazık ki, bu dayatma karşısında, o temsilciler çeşitli maslahat düşünceleriyle, o masadan çekilip gitmemişler.

***

Geçelim ve biz kendi iftarımıza dönelim..

İftar sırasında, aksakallı bir doktor, Orta Asya’da yaşanan durum için şöyle diyordu: ‘Sovyetler çökerken, Rusların bize, ‘İslamî hükûmet olmaması şartıyle, bağımsızlığınıza destek verelim..’  demesini, demokrasiyle düzeltiriz sanarak kabul edip, aldanmıştık.’  

Ama, Sovyetler dağılırken müslüman halklara yapılan o telkınlerin aynısı, bugün, bütün emperyalist-şeytanî güçlerce Suriye halkına da yapılıyor.

En sefil hayat, başkalarının istediği şekilde yaşanandır.

***

Orta Asya’daki müslüman toplumları pek tanımıyoruz. Halbuki, lehçe farklılığı dolayısiyle anlaşılması epeyce zor olsa bile, yine de bir dil müşterekliği de var.

Komünist sistemin çöküp Sovyetler’in dağılmasıyla oluşan 15 kadar yeni ülkenin çoğunda, komünist rejimle bağı olmayan özgürlükçü liderler ortaya çıktığı halde, halkı müslüman olan Rusya sömürgelerinde; yerli halkların içinden çıkmış, beyinleri ve yürekleri emperyalist değerlere ayarlanmış eski komünist liderler, sahneye ‘özgürlük ve bağımsızlık lideri’ olarak çık(arıl)dılar. Halbuki, onların hepsi komünist ideolojinin nice süzgeçlerinden geçirilerek o mevkılere getirilmişlerdi.  

***

Evet, Rusya, şimdi de Suriye’de, ‘Eğer İslamî bir grubun iktidara gelmemesi sağlanabilirse, Beşşar Esed’den vazgeçebileceğini’  söylüyormuş. Bu endişe İran medyasında da dile getiriliyor.

‘İslam adına’ diyerek dehşetli tablolar sergileyen DAİŞ gibi örgütleri görünce Amerika da, ‘Bunlar gelecekse.. Beşşar kalsın..’ noktasına daha önceden gelmemiş miydi?

***

1 Haziran günü, Beşşar Esed, bir Avustralya tv. kanalına verdiği mülâkatta, ‘Amerika’yla işbirliğine muhalif değilim. Suriye terörizmle mücadelede her türlü işbirliğine hazırdır..(...)  Rusya ve İran Suriye’ye destek veriyorlarsa, gerçekte kendi güvenlikleri için..’ diyordu.

Bu sözleri soğuk bulan hele de stratejik yorumlar sitesi Tabnak’da yazılanlar ilginçti. 

Bir yorumcu, ‘Beşşar Esed, henüz dost ve düşmanını fark edemiyor.’ derken; bir diğeri, ‘Bizim gençlerimiz, bu kişinin buhranlara garkolmuş ülkesi için canlarını verirken; o ise, menfaati gerektirdiğinde, bize de bütünüyle arkasını dönecektir.’ ve bir başkası ise, Merdek-i hannâs / entrikacı zavallı’  diyordu. Ki, İran medyasında Beşşar hakkında böyle olumsuz laflara ilk kez yer veriliyor.

Ama, İnkılab Rehberi’nin geçen gün, Suriye’de ölen İran’lı askerleri, ‘şehid’ ve ‘tarihin en ilginç kahramanları’ diye nitelemesinden sonra, İran Deniz Kuv. Komutanlığı, iki askerî birliğin daha, ‘Ehl-i Beyt türbelerini savunmak için’ (!?), Suriye’ye gitmek üzere hazır olduğunu açıkladı.

Öyle yüceltmelere böyle fedakârlık gösterileri niye..

***

Ramazan Bayramı’nın hayırlar getirmesi temennisiyle, tebriklerimi sunuyorum.

stargazete