EFENDİMİZLE ÇAĞDAŞ OLMAK

Abdullah Büyük

Bu asrın inananları olarak bizler ve Peygamberimiz (sav) arasında yaklaşık bin beş yüz yıllık bir zaman dilimi mevcuttur. Zihinlerimizde oluşan ‘bu uzun zaman aramızdaki ilişkiyi nasıl etkiler?’ gibi bir soruya müjde niteliği taşıyan şu cevabı verebiliriz ki, bizler O’nun (sav) bin beş yüz yıl sonraki talebeleriyiz. Bu on beş asır, aramıza hiçbir boşluk sokmadığı gibi herhangi bir karışıklığa da sebebiyet veremez. İbn Hıbban der ki: “Dört rekâtlık bir namazda altı yüz adet sünnet saydım.” Hal böyleyken bir mü’minin, Peygamberle (sav) tırnak et gibi, sıkı bir ilişki içinde olmaması düşünülemez. Aramıza giren asırlar yalnızca O’nunla bedenen bir arada olmamızı engellemiştir. Yine çağ farklılığının yaşam tarzlarını değiştirmiş olması doğal ve beklenen bir durumdur. Bu konuda tek eksiğimiz zamanın bize bir şey kaybettirmeyeceğinin farkına varamamış olmamızdır.  Zira biz, hadislerini okumakla, sünnetine ittibayla ruhen her anımızda Peygamberimiz (sav) ile beraber olduğumuza inanıyoruz. Bütün ibadetlerde olduğu gibi bu mevzunun öneminin de farkına varmamız gerekir ki muhabbet, sürur ve şevk sahibi olabilelim.  Aksi halde farkına varılmadan yapılan her işin usanç vereceği gibi sünnetin uygulamasında da yorgunluk hâsıl olacaktır. Biz Müslümanlar bugün farkına varamadığımız amellerin kurbanı olmuş durumdayız. Bu nedenle ibadetlerimizle aramızı yabancılaştırma kampanyalarına son vermemiz gereklidir. 

Daha somut bir örnekle izah edecek olursak, Efendimiz (sav) ve 21. yüzyıl arasındaki ulaşım imkânlarını kıyaslayalım. 21. yüzyılda otomobiller, motorlu taşıtlar, trenler, uçaklar, otobanlar, köprüler yani kolay ulaşım imkanları varken, Efendimiz döneminde ise deve, at gibi ulaşım araçlarından başka kullanabilecekleri vasıta bulunmamaktaydı. Dolayısıyla Peygamberimiz (sav) günümüz ulaşım araçlarını kullananlara direk olarak bazı tavsiyeler yapamamış ama o gün deve ve ata binenlere yapmış olduğu tavsiyeler bu günün ulaşım araçlarına binenler için de geçerlidir. Maksat ve hedef bir olduğundan dolayı bu tavsiyelerin hepsinin modern ulaşım araçları için de geçerli olduğunu ve o dönemin at binicisiyle bugünün taksi şoförünün de aynı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

“Kim Allah yolunda bir at beslemek üzere arpa hazırlarsa sonra da atını onunla yemlerse, Allah her bir arpa tanesi karşılığında ona bir sevap yazar” (Mu’cemü’l-Evsat, 2:8, (1155); îbni Mâce, Cihad: 14) hadisini günümüz ulaşım araçları için de geçerli sayarsak, manası; Allah rızası için, bir sünneti yaşatmak için veya din kardeşine yardım için arabasına binip, yakıt almaya giden bir Müslüman, bu hadis-i şerifin kapsamı alanına girmiş ve bu müjdeye nail olmuş demektir. 

Bir diğer hadiste, “Kim, Allah’a iman ederek ve onun vaadini tasdik ederek Allah yoluna bir at vakfederse, o atın yediği, içtiği, dışkısı ve idrarı kıyamet gününde sahibinin mizanına konulur”  (Buhârî, Cihad, 45; Nesâî, Hayl, 11; Müsned-i Ahmed, Hadis no: 8866, 27593) buyrulmaktadır. Hadiste ifade edilen niyetle bugün bir Müslüman  günümüzün ulaşım araçlarından birini vakfetse bu araçla yapılacak hizmetlerin sevabı mizanda sevap kesesine eklenecektir. 

Günlük hayatta pratik olarak kendine yer bulamayan, afakî örneklerle değil, bunun gibi hayatın içinden, uygulanabilir örneklerle meselelerimize çözüm arama gayretinde olmalıyız.

Merhum Seyyid Kutup “Allah’ın gönderdiği bütün peygamberlerin ilki beden, ikincisi tebliğ olmak üzere iki hayatları vardır. Bedeni hayatları bütün canlılar gibi ölümlüdür ve bu herhangi bir tehlike ifade etmez. Asıl tehlike tebliğ hayatının ölmesidir” der. Bugün belki de toplumumuzdaki en büyük sıkıntı Efendimizin (sav) hayatını güncelleyememek veya güncel hayatımıza taşıyamamaktır. 

Vesselam...

yeniakit