Dostluk Barajı ve Erdoğan'ın muradı

Hakan Albayrak

Asi Nehri, Türkiye ile Suriye'nin ayrılığını-gayrılığını temsil ediyordu; "Böl ve yönet" şiarıyla hareket eden emperyalistlerin tayin ettiği istikamette akıyor, onların değirmenine su taşıyordu adeta.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Suriyeli mevkidaşı Naci Itri'nin önceki gün temelini attığı Asi Nehri Dostluk Barajı, Sykes-Picot'ların kurduğu fitne düzenini yıkıp bu toprakların ve üzerlerinde yaşayan kardeş halkların birliğini-iriliğini yeniden gerçekleştirme yolunda bir kilometre taşı olacak inşaallah.

Temel atma töreninde yaptığı konuşmadan anlıyoruz ki, Erdoğan'ın muradı tam olarak bu:

"Asi Nehri bizi ayıran, aramıza sınır çizen bir nehir olmaktan çıkıyor, bizi birbirimizle kucaklaştıran bir nehir haline dönüşüyor... Somut temeller üzerinde kardeşliğimiz yeniden inşa ediliyor..."

"Suriye ne kadar huzurlu olursa Türkiye de o kadar huzurlu olur. Türkiye ne kadar refah içinde olursa Suriye de o kadar refah içinde olur. Çünkü bizler tarihin bizi birbirimize kardeş kıldığı milletleriz. Tarih boyunca bizim kaderimiz hep ortak oldu. Buradan İstanbul'a kadar bir hat üzerinde kale kalıntıları bulunuyor. Aynı şekilde buradan Kudüs'e kadar Suriye topraklarında, Lübnan ve Filistin topraklarında kale kalıntıları var. Bu kaleler yaklaşık bin yıl önce bu toprakları düşmanlardan korumak için yapıldı. İşte bizler bu bölgenin tüm halkları bu kalelerde omuz omuza çarpıştık. Bu kalelerin savunmasını hep birlikte yaptık. Türkler, Araplar, bölgedeki tüm etnik unsurlar aynı cephede savaştık, şehit olduk, gazi olduk. Sadece Haçlı seferlerinde değil, ondan sonraki bin yıl boyunca da bu topraklarda hep birlikte olduk, kardeş olduk..."

"Kardeşler arasında sorun olmaz, kardeşler arasında vize olmaz, kardeşler arasında mayınlı arazi olmaz..."

Bir baraj münasebetiyle yapılan konuşmada İstanbul'dan Kudüs'e kadar uzanan bir ortak savunma hattından söz ediliyorsa, bu topraklarda huzur ve refah için herkesin birbirine muhtaç olduğu vurgulanıyorsa, kardeşleri ayıran sınırlardan şikâyet ediliyorsa, o baraj, hiç şüphesiz, bölgesel birlik idealini temsil ediyor.

Hayırlı olsun.

Olacak inşaallah.

ZEYNEP DAĞI'YA TEŞEKKÜR

Avrupa-Akdeniz Parlamenterler Asamblesi Başkanı Zeynep Dağı, geçen Temmuz ayında Avrupa Parlamentosu'nu Mavi Marmara şehitleri için ayağa kaldırmıştı. Mecaz değil, sahiden ayağa kaldırmıştı. İsrail temsilcisi hariç bütün parlamenterler Zeynep Dağı ve arkadaşlarının önerisi üzerine ayağa kalkıp 9 şehidimiz için saygı duruşunda bulundular. İsrail'i kınama kararı da aldılar.

Saldırının üzerinden 8 ay geçti, ama Mavi Marmara dosyası hâlâ açık duruyor. Ve AK Parti'li milletvekili Zeynep Dağı, Avrupa Parlamentosu'nda İsrail'le 'hesaplaşmaya' devam ediyor. Geçenlerde, İsrail'deki "Turkel Komisyonu"nun Birleşmiş Milletler'e sunduğu saçma sapan Mavi Marmara Raporu'nu Avrupa Parlamentosu'nun gündemine taşıdı. Dedi ki: "Rapordan, komisyon üyelerinin kendilerinden bekleneni yaptığı ve İsrail'i akladığı anlaşılıyor. Bu yaklaşım uluslararası sisteme yönelik bir başkaldırıdır. İsrail'in tek taraflı olarak kurduğu bir komisyon ile kendi saldırısını meşru göstermesi, uluslararası hukuku ihlal etmekten başka bir anlam taşımıyor. İsrail, tek taraflı bir rapor ile dünyayı ikna edeceğini mi düşünüyor? İsrail kendisini daha da gülünç hale sokmak istemiyorsa, hatasını kabul etmeli ve bunun gereklerini yerine getirmeli... Ortada uluslarası bir hukuk ihlali var, bir suç var... İsrail, uluslararası hukuka dayatmada bulunmaktan vazgeçerek, sağduyu temelinde hareket etmeli. Bunun yol haritası çok açık. Türkiye olarak, İsrail'den beklentilerimizin ne olduğunu açık biçimde deklare ettik. Bu kararlılığımız sürüyor... Türkiye'deki 1980'li yıllardaki insan hakları ihlallerine sessiz kalmayan Avrupa Parlamentosu, dünyanın gözü önünde cereyan eden bu saldırıyı ve insan hakları ihlallerini görmezden gelemez. Aksi takdirde, bu mesele Avrupa demokrasileri için kötü bir sınav olur..."

Teşekkürler Zeynep Dağı. Ağzınıza sağlık.


yenişafak