Devlet Bahçeli Neyim Olur?

Abdurrahman Dilipak

Ben, anne tarafından Fettahoğulları’ndanım, baba tarafından da Seyyidhanoğulları’ndan.

Anne tarafımın soyadı Aksay, baba tarafımın Dilipak. Dilipak’lar, Seyyidhanlar’dan oluyor. Biz, Devlet Bahçeli ile Fettahoğulları üzerinden akraba oluyoruz. Dede tarafından amcazade.

Fettahoğulları ilginç bir aşiret, Karadeniz, Doğu Anadolu, Güney Doğu, Akdeniz’de varlar. Osmaniye’den Antalya’ya kadar olan bölümdekiler Yörük karakteri gösterir. Adıyaman tarafında Kürtler de var, Diyarbakır tarafında Araplar, Karadeniz tarafında da Fettahoğulları ile akrabalık kuran Lazlar kendilerini Fettahoğlu olarak tanımlar. Artvin’de de varız, Urfa’da da, Antalya’da, İstanbul’da, Maraş’ta, Adana’da, Trabzon’da da!

Evet, elhamdülillah “biz Müslümanlardanız” ve Müslümanlar kardeştir.

Anadolu coğrafyasında Diyarbakır üzerinden İslamlaşma ilk başlayınca, o ilk Müslüman olanlar, önce bölgedeki, sonra gittikleri bölgelerde Müslüman olan topluluklarla akrabalıklar kuruyorlar. Tebliğ için Türkmenistan’a kadar gidiyorlar. Hazar’ın doğu yakasından tebliğ için gelenler oralara daha önce geldikleri için oradan geri dönüyorlar. Geri dönenlerin bir kısmı Karadeniz sahilinden ilerlerken, bir kısmı geldikleri yerden ilerleyerek, Adıyaman’dan Cerit bölgesinde bir kol Maraş’a diğer kol Ceyhan nehrine doğru, Haruniye - Osmaniye istikametinde Antalya’ya kadar ilerliyorlar. Mesela Urfa tarafında da Fettahoğulları çoktur, özellikle Siverek bölgesinde.

Dominant ve entegrist bir topluluk. “Fettahlar”, Fatihler gibi bir anlam taşıdığı için herkes, hangi yöre ya da etnik çevreden gelirse gelsin kendilerini bu isimle tanımlıyorlar. Aslında “Seyyid” isminden dolayı “Seyyidhanlar” da öyle. Şam ve Halep üzerinden gelen ilk Müslümanların akrabaları ile akrabalıklar kurunca onlar da böyle tanımlanmaya başlamış. Aslında Fettahoğulları ve Seyyidhanoğlulları da akrabadır. Annemin annesi de Seyyidhanlar’dandır. Fettahoğulları’ndan alim bir zat, birkaç aile ile birlikte gidip Trabzon’a gidip yerleşmiştir. Oralarda mektep-medrese kurup talebe yetiştirmişlerdir.

Anne tarafından dedemin kardeş çocukları Algan adını almışlar. Mesela Tufan Algan, Yargıtay üyesi (1987-1993) iken, önce YSK üyesi, ardından Yüksek Seçim Kurulu Başkanı (23 Ocak 1996 - 22 Ocak 2004) oldu. 1962’den beri hakim. Ben 9 Şubat’ta 73 yaşına girdim. Tufan Algan hakim olduğu günden beri görüşmedik. Biz akrabayız, aramızda hiçbir sorun yok. Benim yüzümden ona bir zarar verirler endişesi ile telefonla bile aramadım. Aradan yarım asırdan fazla zaman geçmiş. Hâlâ görüşmedim.

Bu günlerden geçip geliyoruz. Bu topluma bu korkuyu yaşatanlar utansın.

Devlet beyle de birkaç kez karşılaştık ama oturup konuşmadım. Her ikisi de benden büyük. Onları ziyaret etmek bana düşer.

Hasan Aksay’ı zaten herkes biliyor. O dayım, ama babam gibiydi. “Kara Müftü” Mehmet Emin Aksay’ın en küçük evladı. O şimdi “Müftüzadeler”den bizim ailemizin en büyüğü. 1. kuşağın siyaset yapan Uğur Dilipak’ı biliyorsunuz, AK Parti’den milletvekili olmuştu. Amcamın oğlu. Baba tarafından en büyüğümüz de, Uğur Dilipak’ın babası Mustafa Dilipak. O da o neslin en küçüğü idi. Bir de baba tarafından hayatta bir halam var.

Dedelerim her iki taraftan da “ulema” sınıfından. Müftü olan dedem, Konya ve İstanbul medreselerinde okumuş. Sadık Albayrak’ın “Son Devir Osmanlı Uleması” isimli beş ciltlik kitabında kendinden söz edilir. Onun için anne tarafından Fettahoğulları’nın “Müftüler” kolundanız, baba tarafından Seyyidhanoğulları’nın “Hatipler” kolundanız. Yani “Vaiz” olarak görev yapmışlar Maraş merkezde uzun yıllar. Mesela “Bilgili” ailesi de Seyyidhanlar’dandır. Mesela Baycan’lar da hem Fettahoğulları’ndandır, hem Seyyidhanlar’dan..

Biz, 3 kardeştik. 2 kız, bir oğlan. En büyükleri bendim. “Emine”miz, yani en küçüğümüz bebekken öldü. Benim hatırlamadığım erken bir zamanda babam, annemden ayrılmıştı ve biz, annemin yanında kaldık. Öbür kardeşim hayatta ve ondan dört yeğenim var. Benim 7 torunum var, onların da öyle. 2 oğlum, 2 kızım var. 2 büyük erkek, iki küçük kız.

Zaten daha İmam Hatip orta sona varmadan annemi de kaybettim.

Biri orman mühendisi, biri avukat, biri çiftçi, biri politikacı, biri askerdeyken vefat etmiş beş dayım, bir teyzem var. Çok eskiden beri dini hassasiyeti yüksek olan bir aileyiz. Cumhuriyetten sonra ise 1946 sonrası bugüne kadar süren kesintisiz bir siyasi damar var. Millet Partisi, Demokrat Parti, Adalet Partisi, Milli Nizam Partisi diye devam eder. Erbakan’ı siyasete davet eden Hasan Aksay’dır. 60 sonrası ilk nüvede, Hasan Aksay’la birlikte YTP’den Süleyman Arif Emre, MP’den Fehmi Cumalıoğlu ve AP’den Arif Hikmet Güner vardır.

Vefat eden dayımın adı da Abdurrahman. Bu Abdurrahman adının bana verilmesinin uzun bir hikayesi var. Benim mahlasım olan, 1980’e kadar kullandığım Tarık Behlül de bu konuyla ilgili aslında. Teyzemin çocuğu yok. Diğerlerinin çocukları, torunları oldukça kalabalık.

Hanımım Ankaralı. Önce kayınpederim, sonra kayınvalidem vefat etti. Hanımım 3 kız kardeş ve bir de en küçükleri erkek; 4 kişi. Hanımımın 8 yeğeni var.

Evet işte böyle. Allah’tan hayırlı bir ömür ve hayırlı bir ölüm diliyorum. Dilerim çocuklarım ve torunlarım, hanımım Asiye ile birlikte bizim, şahidliğimiz ve mücadelemiz temelinde manevi mirasımızı sürdürürler. İnşallah biz de, bizden öncekilerin bu manevi mirasına sahip çıkma görevini yerine getirenlerden olmuş oluruz.

Biliyorsunuz “hayırlı bir ölüm” derken, en hayırlı ölüm (!?), şehidliktir ve onlar “ölümü öldürmüş” olanlardır. Ömürleri bereketli olur onların ve sonunda da ölümsüz olurlar. “Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz, onlar Rableri katında diridirler.” Siz de dua edin o “güzel ölüm”le ölelim. Ya Rab! Bize hakkı hak batılı batıl göster, hakta toplanmamızı sağla. Bizi rızanın tecellisinin vesilesi kıl. Bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanların değil. Bize sıkletimize, idrak ve ihtiyacımız ölçüsünde eşyanın hakikatini göster ki, rızanın nerede olduğunu bilecek fehim ve irfana sahip olalım. Bilgimizi eyleme dönüştürelim.

Doğduğumuz ana-babayı, zamanı, toprağı, derimizin rengi ve cinsiyetimizi biz seçmedik. Bütün bunlar Allah’ın takdiridir. Bu yaratılıştan kaynaklanan bir üstünlük yoktur. Var olan üstünlük ve şeref, bütün insanlık için potansiyel olarak eşittir. Bütün bunlar bizim sorumluluk alanımızı belirler.

Herkes için olduğu gibi kendi adıma da yaratılıştan kaynaklanan tüm sıfatlarım için şükrediyorum.

Kardeş, akraba, eş-dost, arkadaş ve komşularımdan da helallik ve bağışlanma diliyorum.

Ya Rab, bizi bize bırakma, bizi salih kişilerle yoldaş eyle, o meleklerin, ins ve cin’den salih kullarınla uyar! Bizleri “kum fe enzir” emrine uyanlardan eyle. Kınayanların kınamalarına, haset edenlerin hasedine karşı bizi muhafaza et. Uyarılarımıza karşı bizden davacı olanları da ıslah et! Şüphesiz sen kapalı kapılar arkasında fısıldaşarak konuşanları, aklımızdan ve kalbimizden geçenleri bilensin. Bize sağlık, sıhhat, afiyet ver. Gönlümüzü genişlet, sabrımızı artır, anlayışımızı güçlü ve sözlerimizi etkili kıl. Bizi ve dostlarımız zalimler ve cahiller topluluğuna karşı koru!

Onlardan kim, ben bir yanlış yaparsam, bu yakınlık dolayısı ile yanlışımı hoş görür ve beni uyarmazsa, Hz. Ömer’in dediği gibi, o benden uzak dursun. Çünkü onda hayır yoktur. Kim ki beni hak üzere uyarır da ben o uyarıyı dikkate almazsam, o kişi yine benden uzak dursun, çünkü bende hayır yoktur.

Selam ve dua ile.