Darbenin kırılmasından mutsuz olmanın dayanılmaz hafifliği

Selâhaddin Çakırgil

Sadece FETÖ’ diye anılan terör örgütü ile izah edilemeyecek kadar yaygın bir örgütlenmenin eseri olduğu anlaşılan 15 Temmuz Darbe Teşebbüsü’nün yenilgiye uğratılması, yalnızca, ideolojik temeli itibariyle materyalist olan kemalist-laik çevreleri değil; emperyalist dünyadaki hemen bütün güç odaklarını da çok mutsuz etti. Çünkü, o darbe teşebbüsünün asıl hedefi, güçlü bir Türkiye’nin ortaya çıkmasındaki en büyük etken şahsiyet olan Tayyîp Erdoğan’ı bertaraf etmekti. Nitekim İngiliz yayın kuruluşu BBC’de 25 Temmuz gecesi yayınlanan bir programda, Sky News diplomasi editörü Tim Marshall‘darbecilerin en önemli hatasının Erdoğan’ı öldürmemek’ olduğunu açıkça söyledi.

***

Ancak, darbenin kırılmasından sadece Batı dünyasının hoşnutsuz olduğu sanılmaya.. 

Kendi çevremizde bile benzer bir mutsuzluk sözkonusu.. Nitekim darbeci Gen. Sisî rejiminin emrindeki Mısır medyası başta olmak üzere, Ortadoğu’daki nice medya kuruluşları da Tayyip Erdoğan’ın bertaraf edilememesinden dolayı çok mutsuz oldular. Arap halkları değil ama, o halklara hükmeden rejimler ve onların bürokrat kesimleri de mutsuz oldular, genel olarak..

Ama dünyanın hemen her tarafındaki basiret sahibi müslüman halklar ülkemizdeki bu şeytanî çarkın kırılması için dualardaydılar. Çünkü İslam Milleti’nin birliği idealini en yüksek perdeden Erdoğan dile getiriyordu.

***

Ama esef edilecek bir nokta daha var.  

40 yıl öncelerde, büyük bir halk hareketiyle Şahlık düzenini deviren İran’daki medya da, askerî darbenin yenilgiye uğramasından ve Tayyîp Erdoğan’ın bertaraf edilememesinden dolayı mutsuz olanlar arasındaydı!

15 Temmuz gecesinin ilk saatlerinde, saat 23.00 sularında, İran’daki güdümlü medya, ‘Türkiye’de ordu, Erdoğan’ı devirdi ve yönetimine el koydu..’ gibi başlıklarla duyurdu haberi; TRT’den zorla yayınlanan ‘korsan bildiri’yi tahkik etmeden..

16 Temmuz sabahı tablo değişince, bundan o kadar mutsuz oldular ki, hemen, ‘8 saat içinde yenilgiye uğrayan bu darbenin, Erdoğan tarafından yazılan bir senaryo gereği olabileceği’ni yaymaya başladılar ve o haberlere eklenen yüzlerce yorumlar da Erdoğan’a düşmanlık ifadeleriyle doluydu. Amerika, Avrupa, ve içerdeki malûm kemalist-laik çevreleri anlıyoruz da, İran medyasının da bu konuya, onlarla aynı bakış açısıyla yaklaşması ve müslüman İran halkını düşmanca duygularla doldurup yanıltması, gerçekten de esef edilecek bir durum..

***

Pensilvanya Şeyhi’nin ise Türkiye’nin Amerika’ya yaptığı ‘iade et!’ baskılarından korkup, New York Times’a yazdığı makalede, ‘Batılı demokrasilerin ılımlı Müslümanlara ihtiyaç duydukları bir dönemde, ‘Hizmet’ içindeki ben ve arkadaşlarım Batı’nın yanında yer aldık.  (...) (...) Erdoğan’ın istediğini verme arzusu anlaşılabilir ancak Amerika buna direnmeli...’ demesi, ‘Beni iade etmeyin, size hizmet edeyim..’ mesajı vermesi, utanç verici olduğu kadar, belki birileri için uyandırıcıdır da..

***

Türkiye’nin bu baskısı sonuç verir mi, göreceğiz. Rusya ise Türkiye’nin baskısının sonuç vermemesi halinde, B. Amerika’yla iplerin kopması ihtimalini gözönünde bulundurarak, daha bir değişik bekleyiş içinde.. 

***

Büyük çaplı ‘tasfiye’ler yapılıyor.

Tasfiye’ saflaşma, arınma demektir. Doğrudur, bir yönetim mekanizması, kendi işleyişini durdurmak isteyen, taş koyan unsurları tabiatiyle temizler.

Son darbe teşebbüsü sonrasında, Yargı, Ordu ve Eğitim kurumları ve diğer kamu kuruluşlarından açığa alınanların sayısı 60 bine yaklaşıyor.

***

Ancak, bu gibi toplu tasfiyelerde bir takım haksızlıklara, acılara, travmalara vesile olunursa, bunlar en iyi niyetli hareketleri bile ifsâd eder.

Bir diğer nokta: Bu kadar yaygın ve etkin ‘tasfiye’ler yapılırken, halkımıza en uzak düşmüş kesimlerden birisi olan ‘monşerler taifesi’ için, Hariciye’de böyle bir ciddî tasfiye’nin başlamamış olması şaşırtıcı değil mi?

stargazete