Çözüm hemen yanıbaşımızda...

 
 Herhangi bir şekilde, yaptığı işin suç olduğunu bile bile ve ısrarla suç işleyen bir insanı durdurmanın yolu nedir?.. İlk olarak akla gelen şey, suçu işledikten sonra yakalanması, uygun bir cezaya çarptırılması ve böylelikle, bir daha suç işlemeyecek bir hale gelmesi, yani ıslah olmasıdır herhalde.
Uygulama da bu yönde zaten. Ve o uygulamanın bize gösterdiği şey, insanların genellikle "yakalanmayacakları" beklentisi ile suç işlemeyi sürdürdükleri ve hatta yakalanmış olup cezalarını çekmiş olsalar bile, çoğunlukla tekrardan kaçınmadıkları vakıasıdır.
Elbette istisnalar var, ama eğitimsiz olan ya da aldıkları eğitim kendilerini suçtan uzak tutmaya yetmeyen insanlar oldukça, suç ve suçlu ile gittikçe daha fazla muhatap olacağımız açık.
Ve bu çizgi devam ettikçe, başka sahalarda yakalayamadığımız batı ülkelerini, en azından suç oranları açısından yakalayacağa benzeriz.
Hırsızlık yapan, gasbeden; birisine tacizde bulunan, tecavüze kalkışan; birisini yaralayan hatta öldüren kişi, neler hisseder acaba?..
Yani suçlu psikolojisi denilen şey, nasıl bir şeydir?
Herhangi bir suç işleyen bir insan, yaptığının esas olarak yanlış olduğunun, bunun yapılmaması gerektiğinin farkında mıdır?..
Eğer farkında ise –ki, teorik olarak böyle olması gerekir- o işi neden işler?..
Suç işlemeye niyet ettiğinde, harekete geçtiğinde ve o suçu işlerken, -yakalanma korkusu dışında- kendisini durdurabilecek hiçbir sebep yok mudur?..
Yaptığının yanlış olduğu duygusu, kendisine yapılsa ciddi şekilde canını sıkacak bir işi başkasına yapıyor olmanın mutlaka hissettireceği üzüntü;
ya da akla gelebilecek başka başka şeyler...
Dini, nerdeyse bütün herşeyi ile hayattan kovmaya kararlı ve yerine, bütün referanslarını insandan aldığı varsayılan din-dışı bir hayat tarzını ikame etmeye çalışan dünya görüşünün taraftarları; haram, günah, kerih gibi, varlığımızın en ücra noktalarına kadar nüfuz etmiş kavramların ve tabii ki o kavramların taşıdığı yaptırım değerinin yerini nelerle doldurmayı hayal ediyordur?..
Din, yanlış olanın kesinlikle yapılmaması gerektiğini emreder ve bu emre muhatap olan insan, yapmaması gereken bir işi, daha düşünmeye başladığı andan itibaren vazgeçmeye meyillidir.
Kendisini kimsenin görmeyecek ya da güvenlik güçlerinin yakalayamayacak olması gibisinden, suç olan şeyi yapmasını teşvik edecek herhangi bir bahanesi yoktur.
Yanlış olanı yapan, her ne şart altında olursa olsun, -bazen bu dünyada cezasını çekmiş olsa bile,- Ahirette, yaptığının bedelini ödemek mecburiyetinde kalacağını bilir.
Son günlerde, İtalyan Pippa Bacca olayı sebebiyle olsa gerek, suç ve suçlular üzerine sıkça laf edilmeye başlandı. Ancak suçu mümkün olduğu kadar azaltacak ve insanımızın günlük hayatını biraz daha rahat yaşamasına vesile olacak tedbirler açısından en önemli unsur olan Dinimizin pek gündeme getirilmemesi; hatta bazılarınca, din eğitiminin bu hususta negatif bir unsur olarak aktarılmaya çalışılması, oldukça dikkat çekici.
Eğitim, öğretim, kanun, kolluk kuvvetleri, tedbirler... Bütün bunlara rağmen kişi bir suç işler ve yakalanırsa cezaevi... Uygulanmakta olan ve tabii ki faydadan hali olmayan birtakım yolların, suçu önleme açısından, elbette faydası vardır.
Ama, suç dalgasını durdurmak, en azından azaltmak için, herkesin yanına bir polis veya jandarma veremiyor olsak da;  her insanın kalbine bir polis, bir jandarma koyabilmek, mümkün.
Çözüm hemen yanıbaşımızda yani.
Suçu önleme açısından, bu tür eğilimleri olan insanları daha niyet aşamasında durdurabilecek bir güce sahip olan din eğitimini, insanımızdan esirgemeye daha ne kadar devam edeceğiz?.. Ve niçin?..