CFR’den, Moon’a... Fethullah Gülen’in esrarengiz ilişkileri!

Hasan Karakaya

 

Ali İhsan Karahasanoğlu kardeşimin dün, “kirli operasyonu özetleyen” çok çarpıcı bir yazısı vardı... “Yolsuzluk ve rüşvet” iddialarını “belgeleriyle çürüten” Karahasanoğlu; “Marmaray tehlikeye atılarak, hemen üzerindeki imara kapalı arsaya rüşvet karşılığı otel yapılmış” iddiasının “fos” çıktığını, iddiaya konu olan arazinin, halen “boş arsa” olduğunu, “ruhsat” filan alınmadığını, dahası “arsaya kazma bile vurulmadığını” belgeleriyle koymuş ortaya...

Peki, nedir bu?..

“Çirkeflik” değil mi,

“Haysiyet cellatlığı” değil mi?..

Şu hâle bakın;

“Rüşvet karşılığı otel yapıldığı” iddia edilen arsa “bomboş” durumda!.. Bu, “fotoğraflarla” da belgelenmiş!..

Ama, “kirli operasyon”u yürütenler ne yaptı?.. Arsanın “boş” olduğunu bile bile, Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir’i gözaltına aldılar!..

Yuh yani!..

RÜŞVET DEĞİL, VERGİ

Bir iddiaları da şuydu:

“Gözaltına alınanlar arasında bulunan ünlü müteahhit Emrullah Turanlı, Emniyet’teki sorgusundan hemen sonra serbest kalmış ve ‘20 milyon aldılar’ iddiasında bulunmuştu.”

Malûm;

Zaman, Bugün ve Taraf gazeteleri ile, Samanyolu, Bugün TV, Kanaltürk televizyonlarının yazarları-editörleri bu “itiraf”ı(!) kamuoyuna ballandıra ballandıra takdim etmişlerdi...

Peki, bu iddiada son durum ne?

Emrullah Turanlı’dan alınan paralar, “Belediye Kanunu gereği, belediye kasasına konulmak üzere alınan paralar”mış iyi mi?..

Kanun gereği ödenen vergi, “rüşvet” olarak gösterilmek istenmiş...

Görüyorsunuz ya;

“Kanun gereği” ödenen bir “vergi” bile, “rüşvet” olarak sunuldu kamuoyuna!..

Son bir örnek:

“Fatih Belediyesi’nde bir müteahhidin, ‘Benden rüşvet alındı’ iddiası vardı, o ne oldu?”

Bu iddia da; “İftar çadırında verilen yemeğin parasını ödedim”e dönüştü, iyi mi?..

Vay “şerefsizler” vay!..

Vay “haysiyet cellatları” vay!..

Fotoğraf ortada:

“Otel yapıldı” denilen arsa “boş bir arsa” olarak orada duruyor!..

“Rüşvet” denilen para, “kanun gereği ödenen vergi”den başka bir şey değil!..

“Yolsuzluk” denilen para da, “iftar çadırındaki yemek parası!”

Vay “namussuzlar” vay!..

GÜLEN NİYE SUSTU?

Örnekler saymakla bitmez...

“İddialar”la ilgili son gelişmeleri aktaran Ali İhsan Karahasanoğlu, dünkü yazısının sonunda diyordu ki;

“O beddua ile birlikte..

İftiraların gerçek yönlerinin birer-ikişer ortaya çıkmasından sonra ise..

Fethullah Gülen’in her hafta adet olduğu üzere yaptığı vaazın, bu hafta ertelendiği duyurusunun, editörü tarafından internet sitesine konulması..

Evet yanlış okumuyorsunuz..

Neredeyse sabah ayrı, akşam ayrı açıklama yapan Gülen..

Bu haftaki vaazını yapmamış..

Editörünün duyurusu şöyle:

‘Şimdilik denilmesi gerekenler dendiği ve muhterem Hocamız günlerdir sükûtu tercih ettiği için bu hafta Bamteli/sohbet yayınlamayacağız.’ “

Mı acaba?..

Fethullah Gülen, acaba “iddialar fos çıktığı” için mi kesti “vaaz”ları, yoksa “kendi ilişkiler ağı” ortaya dökülmeye başladığı için mi?..

Her zaman söyledim, yine söylüyorum; “Bu, kesinlikle bir yolsuzluk ve rüşvet operasyonu” değil, AK Parti Hükümeti’ne yönelik “yolsuzluk kılıflı bir suikast teşebbüsü”dür, “darbe girişimi”dir!..

Fethullah Gülen de, bu operasyonda maalesef “taşeron” olarak kullanılmış, bir “maşa” görevi üstlenmiştir!..

GÜLEN’İN İLİŞKİLERİ

Gülen, “taşeron” ve “maşa” olmayı “gönüllü” mü kabul etmiştir, yoksa buna “mecbur” mu bırakılmıştır, orasını bilmiyoruz...

Bildiğimiz şu ki;

Fethullah Gülen, Amerika’ya gittiğinden bu yana, “boğazına kadar esrarengiz ilişkiler”in içine girmiştir!..

Buyrun, “geçmişe bir yolculuk” yapalım ve Fethullah Gülen’le yapılmış bir röportajı hatırlatalım...

Tarih 21 Ocak 1998

Yeni Yüzyıl gazetesi, şöyle bir soru yöneltiyor Fethullah Gülen’e;

“Amerika, sizlerle ilgili referansı merhum Kasım Gülek’ten mi aldı?”

Cevap veriyor Gülen;

“Kasım Gülek Bey’in baldızı Amerika’daydı... Yani Pentagon’la irtibatları vardı... Eğer kendisine değişik platformlardan, Beyaz Saray’dan sormuşlarsa ‘Bunlar nedir?’ diye, o da ‘Endişe edilecek bir şey yoktur’ demiştir, referans vermiştir.”

KASIM GÜLEK VE ROCKEFELLER

Önce Kasım Gülek kimdir, kısaca ondan bahsedelim:

“1905 yılında Adana’da doğdu. Babası İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Adana sorumlusu olduğu için küçük yaştan itibaren memleket meselelerinin tartışıldığı ortamda büyüdü. İlkokula Adana Turan Mektebi’nde başladı, daha sonra gittiği Galatasaray’dan Robert Kolej’e geçti ve buradan mezun oldu.”

Kasım Gülek, aynı zamanda “Rockefeller Vakfı kursiyeri”dir... Rockefeller Vakfı da, dünyayı yöneten “CFR örgütünün başkanı”dır.

Kasım Gülek, Kore Birleşmiş Milletler Komisyonu Başkanlığı (1950-1953), Kuzey Atlantik Asamblesi Başkanlığı (1968-1969), NATO Parlamenterler Konferansı Başkan Yardımcılığı ve Kontenjan Senatörlüğü de yapıyordu.

Kasım Gülek’in hayatında en ilginç teklif Gene­ral McArthur’dan geliyor. Gülek’ten, ABD’de kalarak senatör olmasını istiyordu!?

1980’li yıllarda, “Sung Myung Moon’un Türkiye ilişkileri”ni yürüten Kasım Gülek, Unification Church’ü yani “Birleştirme Kilisesi”ni güçlendirmek için büyük çaba gösteriyordu.

Örgütü, ABD Büyükelçisi Şükrü Elekdağ’a “empoze” et­meye çalışıyordu.

İşbu Kasım Gülek, “Fethullah Gülen’i, dönemin Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz ile tanıştıran” kişidir!..

Morton Abramowitz de;

“Dünyayı yöneten CFR örgütünün bir üyesi”dir, iyi mi?

Ve yine;

Kasım Gülek, 19 Ocak 1996’da nefes darlığı tedavisi gördüğü Washington’daki Walter Reed Askeri Hastanesi’nde 91 yaşında vefat etti... Gülek, iki çocuk babasıydı. Gülek, 5. Ecevit Hükümeti’nde Devlet Bakanı olan Tayyibe Gülek’in babasıdır. “Kasım Gülek’in cenaze namazı”nı da Fethullah Gülen kıldırmıştır!..

GÜLEK... GÜLEN... BALDIZ!

Gelelim, “Abramowitz-Gülen ilişkisi”ne... 1 Eylül 1997 tarihli Zaman gazetesinde, Fethullah Gülen’in şu ifadeleri vardır:

“ABD’de görüştüğüm insanlardan biri Abromowitz’di... O, Türkiye’de bir zaman elçi olarak kalmıştı... Müşterek dostumuz Kasım Gülek Bey vardı... Onun vasıtasıyla gıyaben onu tanıyorduk... Türkiye, şimdiye kadar çok ölüm-kalım krizlerine maruz kalmıştır. Bunu isterseniz bir kriz sayın ama millet bunu aşar dedim... Hatta bu ses, imkânı varsa Beyaz Saray’a kadar, Kongre’ye kadar, Pentagon’a kadar götürmeli dedim.”

Gülen, “1992 yılında ABD’ye gittiğinde” Kasım Gülek’in, “Pentagon’da Albay” olarak görev yapan “baldızı” vasıtasıyla, “Pentagon ve CIA yönetimi ile ilişkiye geçtiğini” de anlatıyor...

Peki, bu “baldız” kimdir?..

Adı, Aylin Radomisli...

Kasım Gülek’in baldızı Aylin Radomisli, uzun yıllar ABD’de yaşıyor; Amerikan ordusuna katılıyor. Asya’da elçilik görevine atanacağı söylenirken, 19 Ocak 1995’te evinin bahçesinde ölü bulunuyordu. Ölümün sebebi araba kazası olarak kayıtlara geçiriliyordu.

Evet, “esrarengiz bir ölüm”dü!..

Onun hayatını anlatan Adı Aylin adlı kitap, Türkiye’de uzun süre best-seller oldu... Ölümüne üzülen çok ünlü biri vardı; Kevin Kline! Ünlü aktör, onun pek de iyi geçinemediği üvey kızının kocasıydı ve “Böyle renkli, azimli bir insanın ölmesi toplum için büyük kayıptır” diye düşünüyordu.

VE MOON TARİKATI!

Dönelim yine Kasım Gülek’e...

“Amerikalılar”la, 1920’li yıllardan beri içli dışlı olan Kasım Gülek, Moon tarikatı elemanlarının da katıldığı ilk toplantıyı, 1982’de İstanbul’da yapmıştı. Bu toplantılarda Moon’un Ortadoğu Temsilcisi, Thomas Cromwell başta olmak üzere Moon’un örgütle­rinden ve Türkiye’deki yerli destekçilerinden de birçok yönetici katılmıştı.

Öyle anlaşılıyor ki;

Unification Church adlı Birleştirme Kilisesi; Hıristiyan ya da Müslüman ayırt etmiyor, önüne geleni birleştiriyordu... Nasıl olsa “Dinlerarası Diyalog” vardı ya!..

Ama; Moon’un, Türkiyeli Masonlarla ilişkileri hep gizli tutuluyordu...

DEŞİFRE OLUNCA!

Görüyorsunuz ya;

“Yolsuzluk, rüşvet, Cemaat, Fethullah Gülen, Alternatif Yapılanma” deyince, nerelerden nerelere geldik...

Baştan beri okuduğunuz gibi;

İşin içinde; “Dünyayı yöneten CFR adlı gizli örgüt” var... Güney Kore kökenli “Moon tarikatı” var... Kasım Gülek var, Kasım Gülek’in baldızı var... CFR üyesi Morton Abromowitz var, Rockefeller Vakfı var...

Ve ne tuhaftır ki;

Bizim yıllardır “Hocaefendi” diye saygı duyduğumuz Fethullah Gülen de, bu ilişkiler ağının “tam göbeğinde”dir!..

Siz olsanız, sormaz mısınız:

Fethullah Gülen, “operasyon fos çıktığı” için mi vazgeçmiştir “vaaz”larından, yoksa “uluslararası ilişkileri deşifre olmaya başladığı” için mi?..

Zannediyorlardı ki;

Bu ilişkiler “gizli-kapaklı” kalacak ve hiç kimse üzerinde durmayacak...

İşte, ilişkiler ağı tek tek çözülüyor!..

Öyle sanıyorum ki;

Fethullah Gülen, “İşin ucunun kendisine doğru uzanmaya başladığını” gördü ve “bir süre susmayı” tercih etti!..

Böyle yapmaya da mecburdu!..

Zira, “ava giderken, avlandı!”

Bir daha da, ona;

“Hükümete darbe ihalesi” vermezler!..

Operasyonun bir hedefi de Çözüm Süreci!

Afyon ve Uşak’ta, bir “platform” oluşturan STK’lar “Millî İradeye Saygı” yürüyüşleri düzenlerken; Mardin’deki, Şanlıurfa’daki, Kilis’teki ve Şırnak’taki STK’lar ile kadınlar ise, “Türkçe” ve “Kürtçe” mevlitler okutup, “Erdoğan için dua” ediyorlar.

Diyorlar ki;

“Artık anneler ağlamıyor, çocuklar yetim kalmıyor... 17 Aralık operasyonunun hedefi, Barış Süreci’ni sabote etmektir... Yeter artık, bu kan dursun!”

İşin “püf noktası” burası... 17 Aralık’ta kirli operasyonu başlatıp, 25 Aralık’ta darbe girişiminde bulunanların asıl amacı “yolsuzluk ve rüşvetle mücadele” değil, “Barış iklimi” ile, “Çözüm Süreci” ile mücadeledir.

Sorarım size; “Mustafa Balbay’ı tahliye eden” hakimlerimiz, “BDP’li 5 milletvekili”ni acaba niye serbest bırakmıyor?... Öyle ya; Balbay nasıl “tutuklu” ise, onlar da “tutuklu”dur... Peki, Balbay’ın yararlandığı haktan, onlar niye yararlandırılmıyor?..

Burada, “hukuk” filan yok... Burada; “BDP’yi ve Kürt halkını kışkırtma stratejisi” var!.. İstiyorlar ki, Kürtler isyan etsin, Türkiye’de “kaos” oluşsun!..

Kürtler, inşallah bu oyuna gelmez... Ve inşallah görürler, “oyunu kimin oynadığını!”

“Sabır” ve “dua”ya devam...

İnşallah, bu mesele de hallolacak!..

yeniakit