Cemaat-Cunta savaşı ve milyonların öfkesi

İbrahim Karagül


Hüsnü Mübarek komada... Bazı kaynaklar beyin ölümünün gerçekleştiğini söylüyor. Ölümüne üzülecek kimse var mıdır? Bir yıl önce böyle bir sonla yüzleşeceğini tahmin etmiş midir? Hiç sanmıyorum.

 Şubat ayına kadar milyonlarca insanı yöneten tek adam şimdi yapayalnız. İktidar, güç, tanrılaşma eğilimleri birkaç aylık Tahrir direnişiyle yerle bir oldu.

Dünyevi saltanatların, iktidar gücünün ne kadar geçici olduğunu, kibir ve dokunulmazlıkların aniden çıkan bir rüzgarla yok olup gittiğini, üstelik bütün bunların çok kısa süreler içinde yaşanabildiğini gördük. Tarih, bu örneklerle doludur ve güce ulaşanlar nedense bunu hep unutur.

 1981'den bu yana devam eden katı diktatörlük, istihbarat yönetimi, başkalarının çıkarları için Mısır halkına reva görülen eziyetler, işkenceler, acımasızlıklar bu aciz adamın eserleriydi.

Ortadoğu tipi katı rejimlerin, diktatörlüklerin özel bir örneğiydi Mısır ve Mübarek... Şimdi teker teker devrilen, kitlelerin öfke seliyle sarsılan bizim coğrafyanın diktatörleri acaba ders alıyorlar mı?

Almıyorlar... Nasıl Mübarek bir ya da iki yıl önce böylesine sefil duruma düşeceğini öngörememişse, nasıl Saddam Hüseyin boynuna ilmik geçirilene kadar güce tapınmaya devam etmişse, bugün gücün zirvesinde olan acımasız yöneticiler bundan da ders almıyorlar.

Hep aynı hatayı yapıyorlar. Hep, başkalarının yokoluşuna alkış tutarken zulümlerini ve kendilerini yüceltip, sonsuza dek dokunulmaz kalacaklarını sanıyorlar. Bugün, Arap Baharı'nın yıktığı rejimlere sevinen monarşiler, sıranın kendilerini gelmeyeceğini sanıyorlar, efendilerinden aldıkları güvencelere dayanıyorlar.

Mısır halkı bir diktatörden kurtuldu. Ancak o rejimden kurtulamadı. Mübarek gitse de, rejim hüküm sürüyor. Nasır öldükten sonra, Enver Sedat öldükten sonra devam ettiği gibi.

Ama bu sefer farklı... Bu sefer, bir liderin ölümüyle sınırlı kalmayacak hiçbir şey. Dünya değişti, bölge değişti ve en önemlisi de Mısır halkının gözleri açıldı. Firavun geleneğine son verecek bir fırsat yakalandı. Adalet ve özgürlük ilk kez böylesine bir çığlığa, öfkeye, sorgulamaya dönüştü.

 Bu yüzden, Mübarek ölse de, askeri vesayetle, cuntayla eski rejimin devamını sağlamak mümkün olmayacak. Seçim sonuçları ortaya çıkar çıkmaz ordu tam anlamıyla darbe yaptı. Parlamentoyu feshetti, seçilecek devlet başkanının geçici olacağını açıkladı. Adeta seçim sonuçlarını tanımayacağını duyurdu.

 Şunu anlatmak istiyorlar: Halk kimi seçerse seçsin, demokrasi de, özgürlük de bizim vereceğimiz kadardır. Hiçbir güç, devlet iktidarı üzerinden söz hakkı elde edemeyecek, pay alamayacaktır. Mısır halkı Mısır'ın kaderi üzerinde söz sahibi olamayacaktır. Enver Sedat'ın, Hüsnü Mübarek'in rejimi devam edecektir. Biz ne kadar izin verirsek o kadar özgürsünüz, o kadar haksınız, o kadar varsınız. Mısır halkı, büyük bir tuzakla karşı karşıya. Mübarek rejiminden daha beter bir askeri yönetim baskısı ile yüzleştirilecek çünkü.

 Tahrir isyanı bir öfkeyle başladı. Kuzey Afrika'da başlayıp bölgenin neredeyse her ülkesine yayılan rüzgar Mısır'ı ne kadar değiştirecekse bölge o kadar değişecektir. Devlet başkanlığı seçimini kazanan Müslüman Kardeşler ülkenin en güçlü siyasi yapısıdır. Her ne kadar Tahrir olaylarında fazla öne çıkmak istememişse, geri planda kalmayı siyaset sanmışsa, isyan yerine sistemle uzlaşarak güç elde etmeye çalışmışsa da, artık bu yolun kapandığını görmüş olmalı.

Bundan sonra Müslüman Kardeşler'in önünde Tahrir dışında seçenek kalmamıştır. Bu yüzden, milyonları meydana çağırıyor şimdi. Cunta ile cemaat arasında müthiş bir güç mücadelesi yaşanacak. Eski rejimin devamını isteyen asker ve İslamcıların iktidara gelmesinden ürken Batı, Mısır gibi bölgenin merkez ülkesinin yönetimini bu kadrolara vermemek için direnecek. Gerekirse özgürlük alanlarını eskisinden daha beter şekilde daraltmayı, gösterilere çok sert müdahaleyi hatta iç çatışmaları göze alacak.

Müslüman Kardeşler Nasır tarafından kullanıldı. Sedat tarafından kullanıldı. Mübarek tarafından kullanıldı. Hep uzlaşma zemini arandı, bir miktar uzlaşıldı. Ancak bu liderler, istediklerini elde ettikten sonra İslamcılara çok acılar çektirdi. Binlerce insanı hapislerde, işkencehanelerde yok etti. Müslüman Kardeşler, bu konuda acı tecrübelere sahip. Yine aynı hatayı yapmayacaklarını varsayıyoruz. Yaparlarsa yine kaybedecekler çünkü.

Bu yüzden, gerçekten de milyonlar Tahrir'de toplanmalı. Askeri vesayet bitene kadar, Mısır kazanana kadar, rejim yıkılana kadar da çekilmemeli. Yoksa, Mübarek'in gitmesi hiçbir şeyi değiştirmeyecek.

 Devrim tamamlanmalı...

yenişafak