“Filistin devleti”nin tanınması haberi kulağa hoş geliyor değil mi? Gazze’yi konuşurken gündem bir anda Abbas’a bir Filistin devleti armağan etmeye geldi. Gündem’de ne Kudüs var ne de Arz-ı Mev’ud.. İki yıl önce BM Genel kurulunda Macron Büyük İsrail haritasını açıklamamış mı idi. ABD, İsrail tamamen TeoPolitik bir bakış açısına sahip, ama bizimkiler, ne Osmanlıdan gelen, dini, tarihi, vakıfla ilgili haklarımızdan bahsetmiyoruz. Neden “Hz. Ömer Beyannamesi”nden söz eden kimse yok.
Macron ağuyu altın tas içre sunuyor. Bu kirli/zehirli oyunda, bir “bal tuzağı” sözkonusu.. Birileri “Islah edici” rolü üsleniyorlar ama bozgunculuk yapıyorlar.
Macron’un, tanıma sözü verdiği Filistin Devleti aslında Trump’un ilk başkanlık dönemindeki Kushner Dahlan planının tekrarından ibaret. Macron Hamas’ı tanımak için Gazze’nin tamamen silahsızlandırılmasını, hiçbir şekilde yönetime dahil edilmemesini ve Filistin Devleti’nin İsrail’i tanımasını, Kassam’ın terör örgütü olarak tanımlanması ve yargılanmasını, Hamasın teröre yardım ve yataklık suçlaması ile yargılanmasını talep ediyor.
ABD, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Filistin’i tanıma kararını reddettiğini açıkladı ama, aslında 7 Ekim 2023’de FKÖ ve Hamas yetkilileri Ankara’da masaya oturtulmuştu. Trump‘ın Macron‘un Filistin‘i tanıma kararı konusunda ‘hiçbir önemi yok’ demesi aslında tam bir sahtekarlık.
İsrail Cumhurbaşkanı Ankara’ya Türkiye’nin garantörü olacağı Filistin devleti için görüşmelerde bulunmak için gelmişti. Mutabakat sağlansa idi, bu plan için Netenyahu Ankara’ya gelecek, Erdoğan’da daha sonra İsrail’e gidecekti.
Erdoğan’ın Macron‘un Filistin‘i tanıma kararını desteklemesi konusunda bu konu da onu kim ikna etti bilmiyorum. Ama, aslında öte yandan daha işin başında Erdoğan zaten bu planı destekliyordu.
BM’nin kabul ettiği 1967 sınırları, Filistin Devleti’nin Batı Şeria ve Gazze Şeridi’ni kapsar. Bu bölgeler, 1967 “6 Gün Savaşı” öncesinde Ürdün (Batı Şeria) ve Mısır (Gazze Şeridi) kontrolündeydi. Bu bölgelerin toplam yüzölçümü yaklaşık 6.020 km²’dir. Bu alan, Batı Şeria’nın yaklaşık 5.655 km²’lik kısmı ve Gazze Şeridi’nin yaklaşık 365 km²’lik kısmından oluşur. Bugünkü İsrail‘in toplam yüzölçümü, (1967 öncesi) 22.145 km² ile Golan Tepeleri/1.295 km², Batı Şeria /5.678 km² ve Gazze Şeridi 373 km² toplam: 27.900 km² arasında belirtilir. “Büyük İsrail” kavramı, bazı Siyonist grublar için Lübnan, Suriye, Ürdün, Mısır aleyhine genişletilerek 40.000 km²’ye kadar çıkabilir.
Sur İçi Kudüs yaklaşık 0.9 km²’lik bir alanı kaplayan, surlarla çevrili bu bölge, Yahudi, Hristiyan, Müslüman ve Ermeni mahallelerini içerir. Mescid-i Aksa, Tapınak Dağı (Harem-üş-Şerif), Kutsal Kabir Kilisesi ve Ağlama Duvarı gibi kutsal mekanlar bu alanda bulunur. Doğu Kudüs, 1967 “6 Gün Savaşı”nda İsrail tarafından Ürdün’den alınan ve ilhak edilen daha geniş bir bölgeyi ifade eder. Toplam olarak yaklaşık 70 km²’lik bir alanı kapsar. Doğu Kudüs tarihi Kudüs’ü de kapsar ama sur içinde, Müslümanlar, Yahudiler ve Hristiyanlar bulunur. Mescid-i Aksa, Sur İçi Tarihi Kudüs’te, Harem-üş-Şerif (Tapınak Dağı) bölgesinde yer alır. 2000 Camp David veya Trump’ın 2020 planında, “Abu Dis” gibi Doğu Kudüs’ün dış mahalleleri Filistin başkenti olarak önerilmiştir. Burasının dış mahalleleri Mescid-i Aksa’ya 8 km uzaklıktadır. Bu bölge Sur İçi ve Mescid-i Aksa’yı içermez. Onun için de Hamas tarafından bu plan asla kabul edilemez. Bu İslama, Müslümanlara, Filistin davasına ihanet olarak görülür.
Kasam 7 Ekim’e durduk yerde “Aksa tufanı” adını vermedi. Hamas direnişi, Gazzeli’lerin toprak davası değildir. Tanınması söz konusu olan Filistin devleti Siyonist bir komplodur. O Filistin’de Müslümanlar yok, ordu yok, Filistin diasporası yok, aksine Gazze’lilerin tehciri var.
Macron‘un, İngiltere’yle birlikte Filistin’i tanıma kararından sonra Fransa’ya siber saldırı düzenlendiği, Nükleer denizaltı verilerinin çalındığı iddiası aslında Siyonist lobinin bir algı operasyonunda başka bir şey değil. İsrail Başbakanı‘nın oğlu Yair Netanyahu’nun, Macron‘un iki devletli çözümle ilgili sözlerine sosyal medya platformu X üzerinden “Canın cehenneme” diye tepki göstermesi de bir oyundan başka bir şey değil. Filistin tanıma senaryosu aslında, arkasında Rothschilt’lerin olduğu, “Aksa tufanı”na karşı Hamas ve Kassam’ın tasfiyesini ön gören Siyonist bir komplodan başka bir şey değil. Bizden birilerine göre Macron’un tanıma kararı İsraili Kudurttu. Kimine göre “Macron Filistin’i tanımakla Çok ciddi ve yerinde bir karardı”. Bu konuda ciddi (!?) analiz yapanlar da oldu, yıldız kavuşması üzerinden astrolojik yorumlar yapanlar da.
24 Ekim 2023’te Macron‘un Kudüs’te Herzog ve Netanyahu ile görüşmesinde, “Değişmez hedeflerinin İsrail’in güvenliğini garanti altına almak, İsrail’le omuz omuza durduklarını” söylemişti.
Bizimle nasıl oynuyorlar.. Macron, Filistin Devleti‘ni tanımak için bir takım şartlar da öne sürmüştü: 1) Hamas silahlarını bırakacak 2) Hamas, Filistin yönetimine dahil olmayacak 3) Filistin Devleti, İsrail Devleti’ni tanıyacak.. Bu Macron’un şartları, ABD’nin ayrı İngiltere’nin ayrı şartları var. Zaten eş zamanlı olarak Suudları, Katar, Mısır ve Ürdün’ü göreve çağırdılar. Bunlar Hamasın silahsızlandırılması ve Gazze’nin geleceği ile ilgili kesin ve geri dönülmez bir karar alınması konusunda BM’ye bir belge sundu. Bu belge Newyork’ta Fransa ve Suudi Arabistan öncülüğünde iki devletli çözüm konferansında kabul edildi. Bu belgeye daha sonra Ankara tarafından da imzalandı. Ankara, Gazze’nin silah bırakmasına itiraz değil de şerh koyarak, bu silahların İsrail’e değil, kurulacak Filistin devletine verilmesini istedi.
Bu arada 67 sınırları derken o bölgeye İşgal altındaki topraklardaki öbekleri ve Gazze’nin tasfiyesini kabul eden, “İbrahim buluşması”na iman eden Arab kökenli, Dahlan tipi, Müslüman Siyonistler için iskan bölgesi olarak kullanılacak. İsrail’in bu arablara ihtiyacı var. İsrail’in İslam ülkeleri ile ilişkisi, ithalat ve ihracaatı’nda bunları kullanacak. Geçen gün, Amed spor Filistinli, Dahlan tipi, Gazze’ye karşı bir Arab Arab futbolcuyu kadrosuna aldı. Sahi Amed Spor yöneticileri, Selahaddin’in çocuklarının Siyonistlerle işbirliği yapan bir Filistinliği alkışlayacağını mı sanıyorlar. Bakın Abbas zaten, Netenyahu’nun razı olduğu, devşirilmiş, kendilerine sadık biri. Dahlan da öyle biri değil mi?
Birleşik Arap Listesi (RA’AM) lideri Mansur Abbas, da öyle biri değil mi? Bu kişi geçmişte Müslüman Kardeşler‘le de birlikte çalışmış. Gazze’ye karşı Netenyahuya destek veren “İslamcı bir partinin başkanı” (!? Olan birinden söz ediyoruz. Dindar bir kişi olduğunu söylüyor ama Müslümanlardan korktuğu için El Aksa Camii’ndeki vaazlara katılmıyor.. Yoksa gençliğinde camilerde vaaz bile vermiş. Kudüs’teki İbrani Üniversitesi’nden mezun bir diş hekimi. 1971’de, Müslüman Kardeşler’in ideolojik etkisiyle İsrail İslami Hareketi’ni kurmuştur. Abbas, ayrıca Hayfa Üniversitesi’nde siyaset bilimi eğitimi aldı. 2007 yılında Birleşik Arap koalisyonu Genel Sekreteri oldu; 2010’da İslami Hareket’in Güney Şubesi Başkan Yardımcılığına seçildi. 2021’de partinin lideri olarak Knesset’e girdi ve aynı yıl Arab Toplumu İşleri Özel Komitesi başkanlığına getirildi. Bu süreçte, İsrail hükümetine katılan ilk Arab siyasi lider olarak ülke tarihinde bir ilke imza attı.
“Müslüman Siyonistler”(!?) artık sadece Arap dünyasında yok. Her yerde varlar. Bunlar aslında ötekilerden daha tehlikeli. İsrail, Kurulacak Filistin devletinin yönetiminde bu Siyonist Müslümanların!?. Yer almasını isteyecektir. Çünkü Kudüs’ün ilhakına, arz-ı mev’ud coğrafyasının işgal ve ilhakı konusunda karşısında değil, yanında olacak bir Filistin devlet, bir Kürdistan istiyor.
Libya Baş müftüsü Sadık el Ğıryani bu konuda ne diyordu: “İslam dünyası liderleri ‘iki devletli çözüm’ denilen saçmalıkla kendi halklarını uyutuyorlar Vadedilmiş topraklar hezeyanıyla topraklarını genişletmek için uğraşan, sürekli güçten bahseden, Lübnan’a ve Suriye’ye kadar işgal eden İsrail’in kendi sözde sınırları içinde kalacağına kim inanır? İsrail şimdiye kadar hangi anlaşmaya ve sözleşmeye uymuş? Bu iki devletli çözüm tiyatrosunun İsrail üzerinde bırakın baskı yaptığını, olan baskıyı da dağıtacağını düşünüyorum Bunun için bu projenin yalnızca siyonist’ler’e hizmet ettiğini söylüyorum”
Gündem de olan Filistin değil, Gazze, buradaki katliam, soykırım, tehcir politikası.. Filistin devleti dedikleri, Gazze’nin Filistin polisi eli ile işgali, ilhakı, batı şeria ile birlikte pazarlık masasına getirilmesi planıdır. İsrail’in savaş suçlarından aklanması, Gazze’lilerin tehciri, Hamas üyelerinin tutuklanması, Kassam’ın infaz edilmesi demektir. Tanınması istenen Filistin’in başkenti Kudüs olacak derken, Mescid-i Aksa ve Kudüs konusunun pazarlık edilmesi konusunda tek meşru muhatabın Abbas yönetimi olması demektir, İslam dünyasının bu müzakerelerden tecrit edilmesi anlamına gelir. Gazze Siyonizm’e teslim edilip, Gazze halkı, Hamas ve Kassam kurban edildiğinde, İlk etabta Kudüs’ü, daha sonra arz-ı mev’udu konuşacağız. Gazze Kudüs’e açılan kapıdır. Gazze’nin işgali ile halkın teslim alınması krizi sonuçlandırmayacak, çok daha büyük bir krizle baş başa kalacağız.
Bu oyun içinde Türkiye ile birlikte İsrail’e karşı Gazze konusunda birlikte hareket eden Katar nasıl oldu ise, Yunanistan’daki İsrail ile birlikte bir takım ülkelerin ortak askeri tatbikatına o da katıldı. Nasıl oldu da Türkiye kurulacak Filistin devletinin garantörü olmayı kabul etti. Kushner/Dahlan senaryosuna destek veren Arap ülkeleri, bölge devletlerinin liderlerinin yoksa MOSSAD’ın elinde kaset ve dosyaları mı var? İnşallah hiçbir Müslüman bu kirli oyuna alet olup, bu tuzağa düşmez.
Aslında bu ihanet planına Türkiye’yi garantör yapmak isteyenler, Türkiye’yi İslam dünyasına karşı bir koruyucu kalkan olarak kullanmak istiyorlar. Türkiye’yi kendi yanlarında görmek istiyorlar. Unutmayalım ki bu akılsızlık gerçekleşecek olursa, Gazze’lilerin başına gelenler, bölge devletlerinin halklarının da başına gelmesi sürpriz olmayacaktır. Selam ve dua ile.
mirathaber