Bu kulaçlarla kıyıya çıkamazsınız

Mehmet GÖKTAŞ

İnsan bir ümitsizliğe kapılmaya görsün, hayalleri bile küçülüveriyor, bırakın bir şeyleri başarmak için yola çıkmayı, yeni bir çığır açmak için ayağa kalkmayı, hayal kurmak parayla olmadığı halde onun hayalini bile kuramıyor. Elinin kolunun bağlandığı gibi hayal dünyası bile daralıp kalıyor.

Pes peşe kaybedilen İstanbul seçimleriyle birlikte İslami kesimin böyle bir girdaba kapıldığını görüyoruz.

Unutmayalım ki himmetini yüce tutamayanlar, büyük hedefleri hayal edemeyenler küçük hedeflere de ulaşamadıkları gibi ellerindekini de kaybederler. Bunu hissettikleri için de planlarını hep mevcudu korumak üzerine kurarlar.

Olaya sadece siyasi açıdan değil hayatın bütün alanlarını göz önünde bulundurarak yaklaşmak gerektiğini söylüyorum.

Fakat güzel şeyler hayal edebilmek, uzak ufuklara bakabilmek, himmeti yüce tutabilmek de neticede bir nasip meselesi oluyor.

Kanatlarınızın uzunluğunun ne kadar olduğunu, kanatlarınızın altının ne kadar sıcak olduğunu, kaç kişiyi alabileceğini söyleyin, ben de sizin bu anlamda kim olduğunuzu söyleyeyim.

Biz bir taraftan ufkumuzun büyüklüğünden, kanatlarımızın altının sıcaklığından söz ederken öbür taraftan bir Suriyeliye oralarda yer bulamıyorsak, daha da acısı onları yakınlarımızda görmek istemiyor ve linç etmeye kalkıyorsak, insan bu fotoğraf karşısında söyleyecek bir şey bulamıyor.

Eğer biz buysak, insanımızın genel fotoğrafı bu ise, bu kulaçlarla kıyıya ulaşamayacağımızı unutmayalım. Bu bir tükeniştir, tarihi yolculuğumuzun burada sona erdiğinin göstergesidir.

İslam Dünyasının ağabeyi olma, Ümmetin hamisi olma ufku nere, İstanbul’u yeniden alabilmeyi hedef edinmek nere?

Karamsar bir tablo çizmiyorum, aksine büyük hedefleri hayal etmemiz gerektiğini söylüyorum. Zaten o zaman bütün kayıplarımızı da yeniden kazandığımızı göreceğiz.

Kanatlarımızın altının sıcaklığı ve genişliği romantik ve ütopik bir söylem değil, ilk etapta bu ülkede yaşayanların tamamını, daha sonra da geniş bir coğrafyayı içine alabilme düşüncesidir.

Fakat bu noktada önemli olan bu hayal ve ufuk genişliğinin bizim gibi sıradan bireylerden ziyade yöneticilerde bulunmasıdır.

Daha da somut bir şey söyleyeyim mi? Sayın Recep Tayyip Erdoğan Japonya’dan döner dönmez her şeyi bir yana bırakarak Şanlıurfa’ya, Diyarbakır’a, Mardin’e koşmalı, şimdiye kadar fazla görüşmediği kesimlerle görüşmeli, bu arada mülteci kamplarına uğramalı.

Hele bu bir gerçekleşsin, daha söyleyeceklerimiz var.

Tekrar ediyorum, bu kulaçlarla kıyıya çıkamazsınız.